Kıbrıslı Türkler AB’nin Küçük Çocuğu Mu?
Avrupa Konseyi seçimleri için üç Kıbrıslı Türk adayın kampanyası sırasında onların görüşleri hakkında tam olarak bilgi sahibi olduğumdan emin olmak için çaba sarf ettim.
Kıbrıslı Türk toplumunun sesinin Avrupa Birliği kurumlarında duyulması ihtiyacının en güçlü şekilde öne çıktığını tespit ettim ki; bu son derece haklı bir taleptir zira Kıbrıs Cumhuriyeti‘nin AB’ye katılımından bugüne kadar Kıbrıslı Türklerin çoğunluğu Kıbrıs Cumhuriyeti kurumlarının işlemesinin engellendiği bölgelerde yaşamaktadır.
Dolayısıyla Kıbrıslı Türklerin günlük yaşamı pratik AB konularını içermemektedir.
Lakin, Kıbrıslı Türk toplumunun yaşamı ne Kıbrıs Cumhuriyeti’ne ne de Avrupa Birliği’ne organik olarak bağlı olmayan bir rejimin çerçevesi içinde düzenlenmiş olsa da Kıbrıslı Türklerin çoğunluğu Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ve dolayısıyla Avrupa Birliği’nin vatandaşı olmaya devam etmektedir.
Avrupa Birliği’nin her vatandaşı gibi onlar da oylarıyla Avrupa Birliği’nin politikalarını belirleme hakkına ve yükümlülüğüne sahiptir; ki bu politikalar günün sonunda sadece kurumun kendisini ve onu oluşturan ülkeleri değil özellikle bizimki gibi bir çağda tüm dünyanın gidişatını da etkilemektedir.
Ancak her AB vatandaşının bu politikaları belirleyebilmesi için öncelikle bu politikalar hakkında doğru ve kapsamlı bir şekilde bilgilendirilmesi gerekmektedir.
Sadece kendi ülkesini ya da toplumunu ilgilendiren konular değil, tüm konular hakkında geniş bir bilgi birikimine sahip olmak da önemlidir.
Gözlemlediğim kadarıyla, Kıbrıslı Türk adaylar tarafından yürütülen seçim kampanyasının büyük bir kısmı sadece Kıbrıslı Türk toplumunu ilgilendiren ve hatta Kıbrıslı Türklerin taleplerinin karşılanması ile ilgili olan konulara odaklanmış durumda.
Bu da elbette ortalama bir Kıbrıslı Türk’ün Avrupa Birliği’nde neler olup bittiğini bilmemesine ve vereceği oyun Avrupa Birliği kurumlarının izleyeceği politikaları doğrudan etkilememesine yol açıyor.
Aynı zamanda bu tutum, Kıbrıslı Türklerin dünyanın geri kalanıyla ilişkileri konusunda hissettikleri izolasyon ve karamsarlık duygusunu da pekiştirmektedir.
Aslında, Kıbrıslı Türk toplumunun çeşitli vesilelerle benimsediği kurban psikolojisini de pekiştirdiğini söyleyebilirim.
Bu tutum aynı zamanda, önemli konularda büyüklerin karar verdiği ve küçüklerin büyüklerden ihtiyaçlarını karşılamalarını beklediği bir durumu anımsatmaktadır.
Bu yazıyla Kıbrıslı Türk toplumu ile uzun ve çok yönlü iletişimimin, iş birliğimin ve bir arada yaşamamın bana verdiği hakla, Kıbrıslı Türklerin olgun, yetişkin olduklarını dünyaya kanıtlamalarının ve haklarının yerine getirilmesini talep ederken aynı zamanda yükümlülüklerini de yerine getirerek dünyadaki yerlerine sahip çıkmalarının zamanının geldiğine inandığımı sizlerle paylaşmak istedim.