Emekçi Düşmanı Solcular!
Herhangi bir ülkede, solun herhangi bir renginden herhangi bir kişinin emekçilerin maaşları arttığı için hayatın daha pahalı hale geldiğini iddia etmesi mümkün müdür? Bizde mümkündür! Hatta bizde bu tutum solun baskın damarıdır!
Kendini o veya bu çizgiden solcu olarak tanımlayan ve birçok insan tarafından da solcu kabul edilen kişiler; “Maaşlar arttığı için enflasyon oluyor” diyebilmektedir.
Hatta bazıları daha da ileri giderek, maaş artışlarının sadece konuşulmasının bile piyasada fiyat artışlarına yol açtığını iddia etmektedirler!
***
Öncelikle şu noktayı netleştirelim: Toplumsal zenginlik gökten zembille inmez, insanlar tarafından üretilir.
Zenginleri daha zengin fakirleri daha fakir yapan şey, doğa üstü bir güç değil; zenginler tarafından fakirlerin üretken emeğine (karşılığı ödenmeden) el konuluyor olmasıdır!
Toplumun yüzde 2’sini geçmeyen küçücük bir kesiminin giderek daha zengin hale gelmesinin nedeni de budur.
Bu nedenle kapitalizm koşullarında, en ideal ücret düzeyinde dahi emekçilerin aldığı ücret ile piyasaya yansıyan ürün fiyatı arasında tam bir örtüşme mümkün değildir.
Ancak ürün fiyatları arttığı oranda emekçilerin maaşları sabit kaldığı sürece, alabilecekleri ürün miktarı azalacak yani alım gücü düşecektir.
***
Kısacası fiyatlar artar, maaşlar aşınır ve bunun üzerine maaş artışı talebi yükselir! Yani fiyat artışlarının nedeni maaşlar değildir, maaş artışı talebinin nedeni fiyat artışlarıdır.
Oysa patronlar bize aynı hikayeyi tam tersinden anlatırlar. Patronlara göre maaşlar çok yüksek olduğu için fiyatlar da yüksektir ve maaşlar arttıkça fiyatlar da artmaktadır! Bu tartışma bir noktadan sonra “yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan” meselesine dönüşmektedir.
Patronların bu yalanı verilerle doğrulanmıyor. Karl Marx daha 1850’li yıllarda “Ücret, Fiyat, Kâr” isimli eserinde işçi ücretleri, ürün fiyatları ve patron karları arasındaki ilişkiyi tartışmış, o dönem ismine “Ücretlerin Tunç Yasası” denilen zırvalığı net bir şekilde çürütmüştü.
Kitabın açıkça ortaya koyduğu gerçek şudur ki; “Fiyatları sabit tutarak ücretleri arttırmak mümkündür. Yeter ki patronların kârını azaltalım”
Elbette ortada patron, kâr ve ücret olguları var olduğu sürece sömürü devam edecektir ama bu başka bir yazının konusu. Kısacası kapitalizm devam ettiği sürece, fiyatlar içerisinde maaşların mı yoksa şirket karlarının mı payının daha büyük olacağı bir sınıf mücadelesi meselesidir!
***
Ama Karl Marx’ı “eski”, değer yasasına dayalı ekonomi bilimini “modası geçmiş” bulan solculara daha güncel bir örnek vermek gerekiyorsa, IMF’ye başvuralım;
IMF 2023 Haziran ayında yayınladığı raporda “fiyatlardaki artışın yüzde 45’i şirketlerin kar oranlarındaki artıştan, yüzde 25’i işçi ücretlerinden” kaynaklanıyor diyor. IMF raporunda geriye kalan yüzde 30 da vergiler, ithalat ve taşımacılık gibi unsurlara ayrılıyor.
Benzer bir açıklamayı da dün TÜİK Başkanı Türkiye’deki olgulara ilişkin yaptı. Çetinkaya açıklamasında “Şirket karlarının enflasyon üzerindeki etkisi yüzde 44, işçilik maliyetlerinin ise yüzde 4.5” dedi. IMF’de dünya geneli için işçiliğe yüzde 25 denilirken, Türkiye’de sadece yüzde 4,5 denilmesi ise, ucuz ve örgütsüz iş gücünden kaynaklı beklenen bir rakamdır.
***
Bağımsızlık Yolu, solu abluka altına alan bu düşünsel prangaları 2018 yılında kırıp attı. Parti programına “Asgari Ücret En Düşük Kamu Maaşına Eşitlenmeli ve Enflasyon Oranında Arttırılmalıdır” yazarak, parti bünyesinde bu tartışmaya net bir yanıt üretti!
Çünkü bir ülkede kendine solcu diyen bir kişinin emekçilerin ücretlerinin, yani her bir emekçinin kendi ürettiği mal ve hizmetlerden alacağı payın, arttırılmasına ikircikli yaklaşması söz konusu dahi olamaz! Bir partinin bunu yapması ise asla kabul edilemez!
Peki nasıl oluyor da bizde solun baskın damarı bu konuda IMF’den bile geri bir noktaya saplanıp kalıyor? Çünkü bizde “sol ve sağ” kavramları dünyanın geriye kalanından farklı olarak, Kıbrıs sorununda takınılan tutuma indirgenmiş durumdadır.
Kıbrıs sorununda çözüm isteyen herkesi solcu saydığımız ve solu tanımlamayı emek ile kurduğu ilişkiden bağımsız değerlendirmeye başladığımız için, aslında solcumuz da solcu değildir. Yanıt bu kadar yalın ve nettir!