InstagramKöşe Yazarlarımız

Medeniyetin Çöküşü






Kıbrıs, uzun zamandır hem tarihsel hem de coğrafi konumu nedeniyle küresel güçlerin stratejik hesaplarında kilit bir noktada yer alıyor.

Ancak adanın bu stratejik önemi, halkların çıkarlarına asla hizmet etmedi aksine emperyalist projelerin bir parçası haline getirilmesi için parça parça bölündü ve başarılı olundu.

İngiltere’nin Kıbrıs üzerindeki askeri üsleri, sadece Kıbrıs halkı için değil tüm bölge için ciddi bir tehdit oluşturuyor.

Özellikle Orta Doğu‘da devam eden savaşların gölgesinde, bu üsler bölgede daha büyük çatışmaların fitilini ateşlemek ten sorumlu oldukları aşikâr.

Filistin‘deki trajedi, sadece İsrail’in uyguladığı işgal politikalarıyla değil, aynı zamanda bu politikaların ardında duran büyük küresel güçlerin hesaplarıyla şekilleniyor.

İsrail, ABD ve AB gibi aktörlerin desteği ile Batı’nın emperyalist emellerini gerçekleştirmek üzere bölgede operasyonlarını sürdürüyor.

Ancak bu planlar sadece Filistin’de değil, tüm Orta Doğu’da yankılanıyor. Suriye, Lübnan, Irak ve İran gibi ülkelerde süren çatışmaların arka planında Batı’nın bölgedeki stratejik hesapları yatıyor ve tabi ki tamamı kapital odaklı ve gelmekten olan kapitalizmin çöküş surecini erteleme maksatlı girişimler.

Peki bizler, yani Kıbrıs adası bu çatışmaların neresinde?

Maalesef Kıbrıs, İngiliz askeri üslerinin varlığı ile bu çatışmaların bir silah deposu haline getirilmiş durumda. İngiliz üsleri, sadece savunma ya da güvenlik gerekçesiyle değil, aynı zamanda Batı’nın Orta Doğu’ya yönelik askeri müdahalelerinde bir köprübaşı olarak kullanılıyoruz.

Özellikle Suriye’deki iç savaş sürecinde, bu üslerden kalkan uçaklar, bölgedeki operasyonlara doğrudan destek sağladı belki de operasyonu yürüten tarafa hayat verdik.

Bu durum, Kıbrıs’ın tarafsız kalmasını zorlaştırıyor ve ada halkını istemsiz bir şekilde bu savaşın bir parçası haline getiriyor.

Kıyılarımıza vuran mülteci cesetleri, bu emperyalist politikanın en acı sonuçlarından sadece biri.

Orta Doğu’yu kan gölüne çeviren vekalet savaşları, milyonlarca insanı yerinden ederken, bu insanlar güvenlik ve umut arayışıyla Akdeniz’i aşmaya çalışıyor.

Ancak emperyalist güçlerin iştahı, sadece Orta Doğu ile sınırlı değil. Kıbrıs, bu güçlerin Akdeniz’deki hakimiyet planlarının bir parçası haline getirilmiş durumda.

Bugün Filistin halkı sadece İsrail işgaliyle değil, Batı’nın ekonomik ve askeri desteğiyle de mücadele ediyor.

ABD ve AB, her ne kadar barış ve demokrasi söylemleriyle hareket ettiklerini iddia etse de aslında Filistin’e karşı uygulanan baskı ve zulmün baş aktörleri aslında ABD bunu açık şekilde konuşsada AB asla dürüst olamadı.

Demokrasi ve insan hakları retoriği, Batı’nın kendi çıkarlarını meşrulaştırmak için kullandığı bir maske haline gelmiş durumda.

Kıbrıs’taki İngiliz askeri üsleri, bu büyük oyunun komuta merkezi. Eğer Kıbrıs halkı, adanın bağımsız ve barış içinde bir bölge olmasını istiyorsa, bu askeri üsleri sorgulamalı ve emperyalist güçlerin adadaki varlığına karşı çıkmalıdır.

Gerçi geçtiğimiz hafta İngiliz üstlerine karşı gerçekleşen eylemde katılım sayısı çok azdı ve her seferinde bir o kadar daha azalıyor.

Kıbrıs, tarih boyunca farklı güçlerin çıkar çatışmalarına sahne oldu, ancak bugün halkların bu çatışmalara alet edilmemesi için daha bilinçli bir duruş sergilememiz gerekiyor.

Emperyalist üsler ve silahlar, Kıbrıs halkının geleceğini tehdit ediyor ve bölgeyi daha büyük bir savaşa sürükleme riski taşıyor.

Sonuç olarak, Filistin’deki acı sadece bölgesel bir mesele değil, küresel emperyalist düzenin bir yansıması. Kıbrıs, bu düzenin bir parçası olmaya devam ettikçe, Orta Doğu’daki savaşa dolaylı destek vermeye mahkûm olacaktır ve aslında orta doğu bölgesinde de savaşı kolaylaştıracaktır.

Eğer Kıbrıs halkı hem kendi geleceğini hem de bölgedeki halkların barış içinde yaşama hakkını savunmak istiyorsa, adadaki emperyalist üslerin kaldırılması için harekete geçmeli ve Kıbrıs’ı bir barış adasına dönüştürmek için mücadeleyi en ciddi boyutlarda vermelidir.









Başa dön tuşu