InstagramKöşe Yazarlarımız

Meclis Başkanlık Krizinin Bilançosu




Ziya Öztürkler’in 16. Tur’da 27 oy almasıyla Meclis Başkanlık Krizi çözülmüş gibi görünüyor. Gelin bu süreci önce özetleyelim, ardından ne dersler çıkarabileceğimize bakalım.

Süreç UBP Kurultayının ardından Meclis Başkanlığına aday olarak gösterilmesi beklenen Sucuoğlu’nun, grup toplantısında ekarte edilmesi ile başladı.

Zorlu Töre UBP tarafından aday gösterildi ve Sucuoğlu küstü.

İlk dört turda Zorlu Töre seçilemeyince, UBP Kutlu Evren’i aday gösterdi. Bu aşamada yaşanan krizin Zorlu Töre’nin şahsının onaylanmamasından mı kaynaklandığı yoksa daha derin mi olduğu net değildi.

Zorlu Töre’nin de küskünler kervanına katılıp Meclis’te olduğu halde oturumu açmaması üzerine Fazilet Özdenefe başkanlık koltuğuna oturdu.

Ancak Kutlu Evren yapılan tek tur oylamada Meclis çoğunluğu tarafından hayır oyu ile devre dışı kaldı.

Bu sonuç, meselenin Zorlu Töre’nin şahsı ile ilgili olmadığını, UBP içi yapısal bir kriz yaşanmakta olduğunu netleştirdi.

Bunu “erken seçim” için bir fırsat olarak gören CTP en büyük hatasını yaptı ve Meclis’i açmayı reddetti.

Sıkışan Zorlu Töre hastaneye yattı ve rapor aldı. Bu durum Zorlu Töre’nin yeniden aday gösterilmesi karşılığında Meclis’i açmaya ikna olmasına kadar devam etti.

Ancak beş tur daha denenmesine ve yine seçilememesine rağmen, onuncu turun sonunda Zorlu Töre kendini Meclis Başkanı ilan etti.

Bu noktada UBP içi kriz herkesin kabul ettiği tartışmasız bir olgu durumuna gelmişti.

Zorlu Töre’nin başkanlık inadının kırılması için geçen zamandan sonra UBP bu kez Ziya Öztürkler’i aday gösterdi.

Ancak on beşinci turun ardından Ziya Öztürkler de seçilemedi. Zorlu Töre, onuncu turdaki tutumunu devam ettirerek Ziya Öztürkler’i Meclis Başkanı ilan etti.

Bu süreçte Resmi Gazete’de Ziya Öztürkler’in Meclis Başkanı olduğu yayınlandı, Zorlu Töre makamını kendisine devretti ve Öztürkler protokollere katılmaya başladı.

Bu noktada CTP’li vekillerin istifası erken değil “ara seçim” anlamına gelir, bu da Meclis’in 2/3’ünün UBP’li vekillerle dolması ve Başkanlık sistemi için yolun açılması sonucuna varırdı.

CTP Dimyat’a erken seçime giderken eldeki parlamenter sistemden olma tehlikesi ile yüz yüzeydi. Ama bunu anlamayan veya anlasa bile kabul etmeyen geniş bir kitle, CTP’nin istifa etmesini istemeye devam etti. UBP’nin krizi artık CTP’nin krizine dönüşmüştü…

İstifa edemeyeceği açık olan CTP’nin önünde pasif bir direnişle Meclis’i boykot etmek veya olup biteni kabullenmek dışında bir seçenek yokmuş gibi görünüyordu.

Altıncı turda Meclis’i açmayarak kendi kendini müthiş bir sıkışmışlığa mahkûm eden CTP, süreç içerisindeki en yaratıcı ve doğru hamlesini yaparak “kontrollü gerilim yükseltme” tutumu takındı.

CTP’li vekiller önce Meclis’i açma yetkisinin sadece Fazilet Özdenefe’de olduğunu ilan ettiler, ardından sıradaki ilk oturum gününde Meclis’i fiilen açtılar ve son olarak UBP’nin bir sonraki oturumda erken davranma girişimine fiili müdahalede bulunarak engellediler.

CTP’nin “kontrollü gerilim yükseltme” hamlesi, Doğuş Derya’nın Ziya Öztürkler’e su fırlatmasıyla çuvalladı. UBP bu hareketi bir mağduriyet fırsatına çevirdi ve UBP’li gençleri sokağa çağırarak gerilimin Meclis içerisinde kalmayacağının sinyalini verdi.

Her iki parti de geri adım atamayacakları bir durumda sıkışmışken Bağımsızlık Yolu Yargıtay’a Qua Warranto başvurusu yaparak Ziya Öztürkler’in Meclis Başkanlığı iddiasını mahkemeye taşıdı.

Sonrası hafızalarda: CTP tarafından UBP’ye “gelin başkanı birlikte seçelim” çağrısı yapıldı. UBP ise Ziya Öztürkler’i istifa ettirip on altıncı turda 27 oyla seçtirdi.

***

1- UBP içerisinde Faiz Sucuoğlu’nun Genel Başkanlık’tan istifa ettirilmesinden beridir devam eden kriz biçim değiştirerek sürmektedir. Son Genel Kurul’da Ünal Üstel’in başkan seçtirilmesi de çözüm olmamış, kriz Meclis grubuna taşınmıştır.

2- UBP içi kriz ilerleyen süreçlerde kendini başka biçimler altında göstermeye gebedir. Ancak UBP, tüm taraflarıyla hükümette kalmaya bağımlı bir partidir. İlk günden beridir söylediğimiz gibi, UBP’nin krizinden erken seçim çıkmaz.

3- HP, DP ve TDP bu süreçte etkisiz ve dışarda kalmış bir görüntü çizdiler. DP tamamen silinirken, HP “en baştan bu hükümeti kabul etmeyip sine-i millete dönseydiniz” söylemini tekrarlayıp durdu. Oysa Meclis’te yaşanacak herhangi bir istifaya UBP-YDP-DP’nin yanıtı ortadadır: “Erken” değil “ara seçim!”

4- YDP kendini krize dahil etmek için önce hükümetten çekilme tehtidiyle UBP içine, sonra CTP’yi istifaya çağırarak CTP içine müdahale etmeye çalıştı. YDP’nin CTP’yi ısrarla istifaya davet etmesi, rejimin “istifa”dan, “boykot”tan hiç de sanıldığı kadar korkmadığının göstergesiydi.

Bu argümanları ısrarla tekrarlayan kesimlerin artık şapkayı önüne alıp düşünmesinin zamanı geldi de geçiyor bile.

5- Bağımsızlık Yolu sürecin sokaktan kopuk yürütülmesine, parlamento için hatalara ve yargı sürecine dair girişimlerde bulunarak süreç boyunca Meclis’teymişçesine olaylara müdahil oldu.

Medyadaki karartmaya rağmen hem gündem olmayı hem de süreci bir eğitim fırsatına çevirmeyi başardı. Meclis önünde geçirilen iki gece kadar Yargıtay’da açılan Qua Warranto davası da başarılı hamlelerdi.

6- UBP içi krizi, bir REJİM KRİZİ’ne çevirmeden erken seçim mümkün değildir. Bunun için de sürecin salt parlamento ile sınırlandırılması yanlıştır. CTP süreç boyunca mücadelenin sokak ve yargı ayaklarını tamamen boş bıraktı.

Erken seçim isteniyorsa bu süreci altıncı turdan itibaren sokak, on beşinci turdan itibaren yargı ayakları ile desteklemek zorunluluktu. Ancak yaşananlar göstermiştir ki CTP giderek daha fazla kendi kendini Meclis’e hapsetmekte ve Meclis dışındaki her şeyden ürker hale gelmektedir.

7- Meclis içine kapanan CTP, burada da çok kritik bir hata yaptı. Altıncı tur için Meclis Başkanlık koltuğuna oturmamak, on turluk bir sıkışma yaratarak CTP’yi boğulma noktasına getirdi. Genel Kurul, Kutlu Evren’in seçilemediği ve Zorlu Töre’nin Meclis’i terk ettiği an, sıcağı sıcağına ve sokak desteği ile açılsaydı olaylar bambaşka yerlere gider, erken seçim penceresi ancak bu şekilde açılırdı.

Bunun yerine “koltuk değneği olmayacağız” diyerek, UBP içi gerginliğin gizlenmesi için fırsat sunuldu, “paravan” olundu. Buna rağmen yaşananlara baktığımızda, her şey sıcağı sıcağına gelişseydi neler olabileceğini merak etmemek elde değil!

8- CTP’nin ikinci hatası, kontrollü gerilim yükseltme stratejisini parti disiplini içerisinde uygulayamaması oldu. Doğuş Derya’nın genel parti çizgisinin ilerisine geçmesi veya diğer vekillerin Doğuş Derya’nınn gerisinde kalması (parti kararı hangisiyse) CTP’yi zor durumda bıraktı. Meclis içinde hamle avantajını geri almaya çalışan CTP, kamuoyu önünde de sıkıştı.

9- Her şeye rağmen on beşinci turdan sonra, en çok sıkıştığı anda altıncı turdaki hatadan geri dönerek Meclis’i açma tutumu geliştiren CTP en yaratıcı hamlesini yaptı. Sürecin yeniden akmaya başlaması da ancak böyle mümkün oldu. Bu da altıncı turdaki tutumun ne kadar yanlış olduğunu göstermektedir.

10- Umudunu kendinden, halkından, emekçilerden değil, bir çıkar çetesinin kendi içindeki menfaat kavgasından devşiren bir anlayışın kimseye hayrı yoktur. Sol partiler sadece yaşanıp bitmiş süreçleri analiz etme becerilerine göre değil, süreçler sırasında doğru öngörülerde bulunabilme yeteneklerine göre de değerlendirilirler.

Bu noktadan bakıldığında TDP ve CTP’nin ilk günden ilan ettikleri “erken seçim” öngörüsü haksız, Bağımsızlık Yolu’nun “bu krizden seçim çıkmaz” öngörüsü haklı çıktı. Süreç bize sokak, meclis ve yargı dahil tüm alanlarda mücadele yürütmek gerektiğini kadar; yürütülecek mücadelenin nasıl yürütüldüğünün de önemli olduğunu, duygularla değil akılla hareket etmenin önemini bir kez daha gösterdi.









Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu