Dingil, Distsiri Dümeni

Dünyanın neresinde olursa olsun, anti-emperyalist, anti-kapitalist, halkçı mücadeleye destek şarttır.
Bu benim ilkemdir, inancımdır. Türkiye’de sokağa inen, hakkı için bedel ödeyen her inançlı yüreğe buradan selam olsun.
Da sormazlar mı be iki gözüm;
Sen gözünün önündeki pisliğe ne yaptın? Sokakta binlernan insan İmamoğlu’na destek için dökülürsünüz yoksa ada içi siyaset işine mi gelmez?
Adada yıllardır yolsuzluk var, hukuksuzluk var, hırsızlık var, yağma var…
Hiçbirine karşı böyle bir kitle sokağa dökülmedi. Kuzey Kıbrıs denen yapay sahnede onlarca yolsuzluk, ihale usulsüzlüğü, rant paylaşımı ayyuka çıktı…
Kamu malı talan edildi, eğitim çürüdü, sağlık çürüdü, gelecek çürüdü.
Ama sokaklar hep sessiz kaldı.
Çünkü bu düzen; susanlara göre inşa edildi.
Halkın bir kısmı bu çarktan payını aldı, kalan çoğunluk ise kabullendi.
İktidarı ve muhalefetiyle aynı rant sofralarında yer bulan siyasetçiler; sözüm ona halk için değil, kendi geleceği için yarıştı.
Bir avuç insanın geleceği için, koskoca toplum yok sayıldı.
Ve sonra dönüp;
Türkiye’de halk sokağa çıkıyor diye alkış tutuyoruz.
Orada yükselen her ses bize örnek olsun, ama unutmayın:
Onlar cesaretle ayağa kalkarken, biz burada düzenin pisliğini kanıksadık.
Bugün sokağa dökülemeyişimizin sebebi yalnızca korku değil;
Çıkarlarımızın kirli konforu, alışkanlıklarımızın teslimiyeti ve ideolojisizliğimizdir.
Çünkü ideolojisiz toplum, bir koyun sürüsünden farksızdır.
Bugün bu adada ne sosyal adalet var ne emek mücadelesi var, ne de halkın çıkarını savunan bağımsız bir siyasal akıl.
UBP’si, CTP’si, DP’si, HP’si… Hepsi aynı sistemin farklı maskeleri.
Birini devirmek, diğerinin sofrasına oturmak dışında bir anlam taşımıyor.
Bu yüzden asıl sorun yalnızca pisliği görmezden gelen halk değil,
O halkı bu kadar uyuşturan, siyaseti yozlaştıran, ideolojiyi unutturan işgal düzenidir.
Soruyorum size:
Düşüncesi, ideolojisi, halk mücadelesi olmayan bir toplum neyi temizleyebilir?
Sokakta hak arayanlara bakıp iç geçiriyoruz ama kendimize bakınca aynada sadece korkaklığı ve teslimiyeti görüyoruz.
Çünkü bu düzenin pisliği, sadece yerleri değil, ruhlarımızı kirletti.
Bugün bu adada devrimci olmak, sadece sokakta bağırmak değil;
Düzeni, işgali, ilhakı ve bunların çürüttüğü her yapıyı sorgulamak ve reddetmek demektir.
O yüzden sormak yetmez;
Önce bu düzeni içimizde reddetmeye, sonra sokağa dökülmeye cesaret etmek gerek.
Aksi halde her geçen gün biraz daha çürüyeceğiz.
Ve suskunluğumuzun bedelini çocuklarımız ödeyecek.
Unutmayın
Pislik; üstüne halı sererek kaybolmaz.
Ya temizlenir…
Ya da onun içinde boğulunur.