
Kız çocukları için “başörtüsü özgürlüktür” diyen Maliye Bakanı Özdemir Berova’nın, Kıbrıs Türk eğitim tarihinde önemli yere sahip olan öğretmen dedesi Hüseyin Özdemir’in kitabındaki “laiklik” vurgusu, torun Berova’yı utandıracak mı?

Ülkede infial devam ediyor
Ülkemiz son bir aydır, Ankara’nın dayatması olan ve laik eğitim sistemi ile laik toplum yapısına müdahale anlamı taşıyan Disiplin Tüzüğü ile mücadele ediyor.
Öğretmeninden öğrencisine, siyasetçisinden apolitik olanına, sağcısından solcusuna, gencinden yaşlısına kadar kimsenin istemediği ve tüm kesimlerin reddettiği hatta hükümet içinde de birçok vekilin geri çekilmesi gerektiğini söylediği tüzük, Elçilik baskısıyla hükümetin içindeki bazı kesimler tarafından hala yürürlükte tutuluyor.
Berova hem dini hem de bilimsel cehaletiyle göz doldurmuştu
Konuyla ilgili geçtiğimiz günlerde bir açıklama da Maliye Bakanı Özdemir Berova’dan gelmiş, Berova “inanç özgürlüğü” adı altında geçirilen Disiplin Tüzüğü‘nün tamamen “Siyasal İslam” ürünü olduğunu ve Sunni İslam odaklı yapıldığını bir kez daha itiraf etmişti.
Hem dini hem bilimsel cehaletiyle göz doldurdu: 15 yaşında çocuk kendi dini kararını verebilir
Berova neler söylemişti?
Berova, kendi alanı olmamasına (Genel Cerrah) ve konunun uzmanlarının aksini söylemesine rağmen bilimsel yorumlarda bulunarak, 15 yaşındaki bir çocuğun dini inanç seçimini sağlıklı şekilde yapabileceğini savunmuştu.
On binlerle birlikte Lefkoşa’da eylem yapan öğretmen sendikalarının tavrının uzlaşmaz olduğunu iddia eden Berova, “Topluma rağmen neden bu tüzüğü çıkardınız?” sorusuna ise yine “inanç özgürlüğü” noktasından cevap vererek ‘KKTC’nin laik bir devlet olduğunu söylemişti.
Bununla da yetinmeyen Berova, “Bir çocuk haç kolye takarak okula gidemez. Çünkü dini sembollerin, o inanç tarafından zorunlu kılınması gerekir” demişti.
Berova’nın öğretmen dedesi Hüseyin Özdemir’in laiklik mücadelesi
Berova’nın öğretmen dedesi Hüseyin Özdemir’in, 1997 yılında yayımlanan ve anılarından oluşan “Kıbrıs’ta 60 Yıl” isimli kitabını inceleyen Özgür Gazete, Bakan Özdemir Berova’yı utandıracak bir laiklik ve Atatürkçülük mücadelesinin izlerine denk geldi.
Dede Özdemir kitaptaki anılarında, laiklik ve Atatürk İlke ve İnkılapları için nasıl çetin bir mücadele verdiklerini samimiyetle anlatıyor.

Öğretmenliğin yanında eğitim müfettişi dede Hüseyin Özdemir, Atatürk ilke inkılaplarının Kıbrıslı Türkler tarafından kabul edildiğinde, nasıl müdahalelere uğradıklarını detaylı şekilde anlattığı kitabında şu ifadeleri kullanıyor;
Yobaz müftü
“Atatürk devrimlerinin uygulamasında öğretmenlerimizin rolü büyüktür. Çarşaf, sarık atıldı. Fes kalmadı. Dizlik yerini pantolona verdi. Kıbrıs Türkü, öğretmenlerinin gayretiyle daima ileriye atıldı” (Sayfa 8)
“Müftünün ölümünden sonra Kıbrıs’a Türkiye’den Menzilcioğlu adında bir müftü getirtildi. Menzilcioğlu, Atatürkçü, milliyetçi Kıbrıs Türkünü tatmin edemezdi! Yobaz olan müftü aleyhine, halkta infial yarattı. İngiliz idaresinde olan Kıbrıs Türkü gericilik kokan safsataları kabul edemezdi. Bir gün, Menzincioğlu, Evkafın kapısından dışarıya çıkacağına, parmaklıkların üzerinden, kısa yoldan atlayarak çıktı. Saray önünde görüldü!… Bu onun adadan ayrılmasına neden oldu” (Sayfa 15)
Atatürk’ün ölümü…
“Rum öğrencilerin her gün yüksek sesle akülü radyomuzdan dinledikleri Yunanistan İstiklal Marşı, o gün çalınmamıştı. Teneffüste bize geldiler… Atatürk’ün ölümünü haber vererek sessizliğe boğuldular… Şakalar yok! Münakaşalar yok… Derin bir sessizlik… Türk öğrenciler bir yerde toplandık… Atatürk’ün devrimlerini birbirimize anlattık… İngiliz’i, Rum’u, Türk’ü atayı çok seviyor, takdir ediyordu… İngiliz’i, Rum’u yendiği halde…” (Sayfa 21)
“Türkiyeli öğretmenler Kıbrıs Türkünün Atatürk ilgisine, ilericiliğine hayran kaldılar”
“Türkiyeli öğretmenler Kıbrıs Türkünün Atatürk ilgisine, ilericiliğine hayran kaldılar… Öğretmenlerimizin bu konulardaki başarılarını gördüler. Özellikle Hasane İlgaz’ın ve İffet Halim Oğuz’un konuşmaları bizi daha ziyade coşturdu.
Köyüm Nergisli’de verilen ziyafet, misafirlerimize çok şey öğretiyordu…
Köyün şık bayanları… Rujlu, sempatik, modern… Çarşafsız… Böyle bir manzara Türkiye’de görülemezmiş, kafileye göre… Bunun sırrı ne idi? Kıbrıs Türkleri kadınıyla, erkeği ile Atatürk inkılaplarını çoktan uygulamaya başlamıştı! İngiliz idaresinde iken, Avrupa’ya yakındı…
Kafilenin Başkanı ve Sayın Hasane İlgaz ile gazeteci İffet Hanımlar Kıbrıs Türklerinin Atatürkçülüğünü, ilerleyişlerini ve ihtiyaçlarını saptayarak raporlarını Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’ye sunacaklarını belirttiler…” (Sayfa 54)
“Türkiye biz Kıbrıs Türklerini niye desteklemiştir? Atatürkçülüğümüzü koruduğumuz için…”
“Limasol’dan çok uzakta olmayan Muttayaka okulundayım… Öğretmen Mustafa Nazif Bey oraya gitmeden önce Kraliyet resimlerini yakmış; duvarları badanalanmış, Atatürk’ün kocaman resmini asmıştır! Okulunda ders veriyordu…” (Sayfa 71)
“Türkiye biz Kıbrıs Türklerini niye desteklemiştir? Lâyık olduğumuz için… 400 sene İngiliz idaresinden ve Rum baskılarından, genositlerinden korkmadığımız ve bütün bunlara karşı kahramanca mücadele verdiğimiz için… Türklüğümüzü, Atatürkçülüğümüzü koruduğumuz için. Öğretmenlerimizin, halkımızın liderliğinde, Atatürk devrimlerini günü gününde, uyguladığımız için…” (Sayfa 151)