Yaşananlar Sizin Eseriniz!

Bir toplumun geleceği, çocuklarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Ancak biz, bu ölçünün çok uzağında bir yerdeyiz.
Çünkü her sabah, çocuklarımızı okula göndermek için otobüs duraklarında beklerken, içimizi kemiren tek bir soru var: Bu otobüsler gerçekten güvenli mi?
Geçtiğimiz gün yaşanan kaza, bu sorunun cevabını bir kez daha verdi aslında; hayır, değil. Okul yolunda yaşanan trafik kazasında çok şükür ki can kaybı olmadı. Ama çocuklarımız yaralandı.
Velilerin, öğretmenlerin yüreği ağzına geldi. Öğrenciler kanlar içinde hastaneye taşındı. Büyük bir faciadan şans eseri dönüldü. Peki ya şansımız bir gün tükenirse?
Şansa yaşadığımıza mı yanalım, evlatlarımızın düştüğü duruma mı?
Bu sadece bir “kaza” değil; bu, yıllardır görmezden gelinen ihmalin sonucu. Çünkü onlar için mesele çocuklar değil.
Mesele her zamanki gibi “kim, kime neyi çıkar olarak sağladı” meselesi. Kim hangi otobüs ihalesini aldı, kim hangi yandaş şirketin-şahsın aracına izin verdi, kim hangi ihmalkarlığın kusurlarını örttü?
Yıllardır süregelen bir sorundan bahsediyoruz. Okullara öğrenci taşıyan servis araçları çağ dışı bir halde. Kötü, bakımsız, havasız, koltukları ve camları kırık, otobüslerle taşınıyor çocuklarımız.
Veliler şikâyet ediyor, öğretmenler uyarıyor, gazeteler yazıyor, ama sonuç yok. Çünkü bu düzende haklar değil, çıkarlar dağıtılıyor.
Geçtiğimiz gün yaşananlardan sonra, 9 yaşında çocuğum gece uykusundan uyanıp, “Baba, okula otobüsle gitmek istemiyorum” diyor.
Çünkü evin önünde, saatlerce otobüsten şans eseri yaralı çıkan ablasını bekledi, yaşadığı korkuyu gözlerinde gördü. Çocuklarımızda bıraktığınız travma bu.
Güvenli, düzenli ve sağlıklı okul servisi ulaşımı bizim hakkımız. Bu çocukların hakkı. Ama bu hak bize hiç verilmedi.
Onun yerine yıllardır başka şeyler dağıtıldı: Mevkiler, ihaleler, bireysel işler, yandaşlara koltuklar… Kamusal olan her şey, belli başlı isimlere “çıkar” olarak paylaştırıldı.
Ve şimdi bu düzenden doğan ihmallerin bedelini çocuklarımız ödüyor. Bugünkü kazada yaralılar var. Ama bu sadece bir uyarı niteliğinde.
Bir dahakinde daha ağır bir tabloyla karşılaşırsak, bunun sorumlusu kim olacak?
Peki biz ne yapıyoruz?
Kendi çocuklarımız her sabah o otobüslerin içine girerken, onların gözlerine bakıp içimizden dua ediyoruz. “Allah kaza bela vermesin” diyoruz. Çünkü başka çaremiz kalmamış gibi davranıyoruz. Ama artık yeter.
Bu halk çaresiz değil. Bu toplum unutkan değil. Bu çocuklar sahipsiz değil.
Soruyorum: Bir çocuğun, bir şoförün sağlığı mı daha önemli, yoksa bir veya birkaç kişinin memnuniyeti mi? Bir öğrencinin güvenliği mi öncelikli, yoksa bir siyasetçinin yakınını sevindirmek mi?
Cevabını herkes vicdanında versin. Ama bilin ki, biz bu soruları kamuoyunun önünde, yüksek sesle sormaya devam edeceğiz.
Ülkenin kaderi bu olmamalı. Bunu bize hak görenlere, sessiz kalamayız.
Başta aileler olmak üzere, sendikalar, yerel yönetimler, okul öğretmenleri, okul aile birlikleri, muhtarlar, hepimiz bu duruma tepki koymalıyız.
Bu yazı bir öfkenin ürünü değil yalnızca. Bu yazı bir uyarıdır, bir çağrıdır. Bugünkü kazanın ardından hâlâ susan, hâlâ kılını kıpırdatmayan herkes, bu ihmaller zincirinin parçasıdır. Ve biz bu zinciri kırmadan durmayacağız.
Gelin, geç olmadan sesimizi yükseltelim. Veliler, öğretmenler, gazeteciler, yerel yöneticiler, kamu emekçileri…
Herkes bu sorunun takipçisi olmalı. Çünkü bu sadece ulaşım meselesi değil; bu çocuklarımızın yaşam hakkı meselesidir.
Ve ülkenin, en büyük kanayan yarasıdır. Bu bir servis aracı değil, bir vicdan sınavıdır. Ve bu sınavda artık sınıfta kalmaya tahammülümüz yok.
İlkokul, ortaokul ve liseye kadar durum aynı. Her yerde çürümüş bir yapı var. Tüm köylerde durum aynı.
Allah aşkına şansa yaşama mı olur? Resmen şansa yaşıyoruz. Nerden tutsak elimizde kalacak.
Bölge halkı, büyük bir kaostan çok şükür can kaybı olmadan kurtuldu. Umarım bir uyanış olur. Hem bölge halkı hem sorumlular için bu bir şans. Herkes üzerine düşeni yapsın. Bu konuda başka söylenecek hiçbir şey yok.
Çocuklarımız kader değil, güvenlik istiyor. Onlar siyaset değil, sorumluluk bekliyor. Biz de bu sorumluluğun peşini bırakmayacağız.
Güneşin Doğduğu Yerden, Herkese Selam Olsun.