“100 Bin Doları Aldın, Hiçbir Şey Yapmadın”

Özgür Gazete’nin geçtiğimiz haftalarda yayımladığı, kamuoyunun gündemine bomba gibi düşen ancak siyaset ve ilgili hukuk çevrelerinin sadece gizli gündemine giren “KİRLİ İTTİFAK” haber dosyası sonrası başlayan süreç devam ediyor.
Barolar Birliği’nin, ilgisi olsun ya da olmasın her şeye açıklama yapan bazı aktivist ve hukukçuların tek söz söylemediği, Başsavcılığın ve Polis Genel Müdürlüğü’nün açıklama yapmadığı, ses kayıtlarında adı geçen polis, savcı, avukat ve mafya kırıntılarının ise tepki göstermediği skandal süreç unutturulmaya çalışılıyor.
Ancak unuttukları bir şey var; Özgür Gazete!
Çünkü biz unutmayacağız elbette!
***
Başka bir ülkede böyle bir skandal ortaya çıksa, muhalefet oradaki hükümeti sanırım 1 haftada devirirdi.
Ancak muhalefetin (Meclis içi ve dışı) bu konuya hiç değinmemesi başka şeyleri akıllara getiriyor.
Hükümeti hiç etkilemeyecek, koltuklarını bırakın devirmeyi, ufak bir sarsıntı ile rahatsız bile edemeyecekleri her konuda açıklama yapıp haberlerde kendilerine yer bulanların, böylesi güçlü bir argümanı kullanmamaları; “bu ülkedeki en konforlu alan muhalefettir, muhalefet asla hükümet olmayı istemez” sözünü doğrular cinsten.
***
Çok uzatmayacağım.
Elde ettiğimiz yeni argümanlar, “Kara para aklama” suçlarından hakkında hazırlanan dosyadan Savcılık eliyle adı çıkarılan Ebru Törehan’ın, nasıl ve kimler tarafından ve hangi tarihlerde bu dosyadan çıkarıldığı konusunda birçok şey anlatıyor.
Hatta bunlar şu anki Başsavcı Sarper Altıncık’ın suskunluğu konusunda da bazı fikirler veriyor.
***
Girne Savcılığının adeta dağıtılması, 3 Savcının yerinin değiştirilmesi, Başsavcının odasına babasının evine girer gibi giren bazı kişiler aracılığıyla “Rutin nakil dönemi” algısı yaratılmaya çalışılan sürecin kilit noktalarını da kamuoyuyla paylaşmaya devam edeceğiz.
Belki bu süreç bizi “meşhur telefoncu Alas”ın davasına da götürebilir. Kim bilir.
Belki de “Haber yapacaktım ama biz Savcıyla anlaştık” diyenlerin sürecine gideriz hep birlikte…
Ya da “100 bin doları aldın hiçbir şey yapmadın” mesajlarının gittiği telefonların sahiplerini konuşabilir.
***
Yani kısacası bu öyle bir derin çukur ki; kazıdıkça altından neler çıkacağını sadece tahmin edebiliyorsunuz. Asla kesin bir sonuç için fikir yürütemiyorsunuz.
İtiraf etmeliyim ki; bu alana çomak sokarken, bu kadar büyük bir çürümüşlükle karşılaşacağımızı tahmin etmiyorduk.
Ha bu arada; şunu özellikle belirtmem gerekiyor;
Hani kamuoyunda algı yaratmak için “Bu ses kayıtları ve görüşmeler eski, bunlar eski haber” diye dolananlar var ya;
Haklılar.
Eski.
Ama hesabı kapanmamış bir eski.
Herkesin yanına kâr kalmış bir eski.
Herkesin, hepinizin bildiği bir sır.
Birkaç sene boyunca iyi sakladığınız için bizler şimdi öğrendik.
***
Sizden farkımız ise; öğrendiğimiz anda belgeledik ve kamuoyunun bilgisine getirdik.
“Biz bunları biliyorduk” diye hiç utanmadan ortada dolanan hukukçulara sorun; “Madem biliyordun da neden ses çıkarmadın?” diye.
Bir ülkenin adalet sistemi içinde çöreklenen rüşvet çetesine insan neden ses çıkarmaz?
Arkadaş olduğu için mi?
Aman hukuk zarar görmesin diye mi?
***
Bunların hepsi yapılan haberlerden duyulan rahatsızlığın dışa vurumudur.
Haberleri ve gerçekleri itibarsızlaştırmak, bir savunma mekanizmasıdır.
Suçlu ve sorumlu olmamak için suça bulaşmamış olmak yetmez!
Bulaşanları bilip söylememek de sizi o çuvalın içine sokar!
Rahatsızlığınız bundan.
Kendi alanınızı zararlılardan temizleyemediğiniz için, temizlemek için kamu adına haber yapanlardan rahatsızlık duymanız bundan.
***
Rahatsız olun.
Rahatsız etmeye devam edeceğiz.
Alışın.