Kuzey Yokatonya Cumhuriyetinde Bu Hafta

Gandalf’ın, Aragorn’un Legolas’ın Orta Dünya’sına rakip olacak, sen şurada dur diyecek absürtlük ve fanatiklikteki, Kuzey Yokatonya Cumhuriyeti‘mizde bir hafta daha “ful akşın” bir biçimde geçiverdi.
En uzun gündem konusunun 6-8 saat sürdüğü güzide Yokatonya’mızda 3 günü aşan menziliyle, birinciliği elinde tutan gündem maddesi Kıbrıslı anne veya babadan doğmasına rağmen, Çatozluların deyimiyle, “Urum cavırının keyfi” uygulamaları yüzünden Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlığı alamayan “kimliksizler” grubunun güney Lefkoşa’daki eylemiydi.
Bu eylem sadece sosyal medyada tsunami boyutunda sövüşme dalgası yaratmakla kalmadı, bölüm bölüm bölünmek için hiçbir fırsatı kaçırmayan yurdum sol cenahında da kahvehane kavgalarını aratmayan sertlik ve üslupta paylaşım ve yorum girdapları yarattı.
Tek eksik, kahvehaneye koşarak girerek “10 kişi Hasan abiye dalmışlar, koşun” diyerek kavgaya adam toplayan kişi ve ekiplerin sopalarla birbirine dalması. Henüz gerçekleşmedi ama eli kulağındadır.
Bir önceki haftayı Halkın Partisi‘nin Küçük Emrah savunucusu 3 kelle gulumbrayı reklam panolarına ters asmasıyla kapatmıştık.
Bütün memleketi kendileri gibi çakırdaklı zanneden YuBiPi’nin, süpüre süpüre bir onluk bulan gocagarı misali mabadından sahte imza iftirası çıkararak bir gencin 4 gün tutuklu kalmasına yol açması ve fakat bunun nitelikli bir gombina olduğunun anlaşılmasıyla da yeni haftaya giriverdik.
Yalan Rüzgârı dizisine taş çıkartan aksiyon ve heyecanla başladık haftaya.
Tabii ki 3 gombinatör partinin oylarıyla, Küçük Emrah Meclis Genel Kurulu’nda beyazlar için özel kaynatma tozu ve mis kokulu Omo deterjanla 80 derecede baş baş yıkandı ve mis gibi ak pak oldu.
Sahte Diplomatör Küçük Emrah daha sonra çıktığı televizyon programında 76–90 IQ ve 680 kelimelik geniş Türkçe kelime hazinesiyle nasıl madara olunduğunun da güzel bir örneğini verdi.
Önceden çalışılmış ama öğrenilememiş vücut dili ve bozuk dil bilgisiyle yaptıklarım, yapacaklarımın aynasıdır mealinde bir şeyler geveledi ve fakat kimsesine yaranamadı.
Tam yukarıdaki konuyu güzel güzel konuşuyorken sen Devrim Barçın, hiç işin yokmuş gibi kalk Jünal abimizin gıymatlısı JuJu yengemizin gızgardaşının Başbakanlıkta işe gitmeden maaş aldığını Meclis’te söyle.
E tabii burası da Dingonun Hanı değil, önce şak diye BRT meclis yayını, ardından da tak diye Meclis’in elektiriği kesildi. Halbuki o kadar da masraf ettiydik külliyemize. Hepsi tesadüf tabii, milyonda bir görülen şeyler.
Hem sana ne yahu Juju’nun gızgardaşının maaşından? Bir tek o mu alır işe gitmeden maaş?
Bal tuttu insanlar, 60–70 kovan bal da mı yalamasınlar? Düpedüz işgüzarlık. Cık cık cık….
Derken efendim, Karpaz‘da 50–55 senelik gurrada otobüsümüz, F1 pilotlarını aratmayan sürücüsünün ufak bir dalgınlığıyla tumba etti.
Çok şükür ki çocuklar kazayı ağır yaralar almadan atlattı fakat olayı talihsiz bir fren patlamasına bağlayan ve tabii ki halkımızın balık hafızasına güvenerek sorumluluk almayan bUlaştırma bakanı için bizler bir kere daha utandık.
Bu son mudur? Asla!
Hemen akabinde ise Jünal–Zikri–Çarıklı hükümetinin 3. senesini tamamlaması münasebetiyle bir gofa geldik, bir gaza geldik, anlatılmaz yaşanır bir durum.
İlkokul 2. sınıf düzeyindeki okuma ve telaffuz becerisiyle eline tutuşturulan kâğıdı zar zor okuyan boşbakanımız Jüstel, “Yaptık, yapıyoruz yapacağız” diye bir ifade kullandı.
Bu ifade bazı kesimlerde donlarına, bazı kesimlerde ise memleketin içine yaptıkları şeklinde anlaşıldıysa da durum tam olarak netleşmedi. Ortada çok ağır bir koku olması ise durumun özeti.
Tüm bunlar olurken sahneye Assolist Tersin Katar çıktı.
Daha “Hülya hanım beyefendi” repliği beynimizi çatlatıyorken önce, tahminen kişisel tecrübelerine de dayanarak bir “kucağa oturma–oturtma” fantezisi ortaya attı, tam bizler “Be nedir bu, kim kimi kucağına oturttu” diye durumu anlamaya çalışırken gitti yedi buçuk sekiz kilo kuzu çevirmeyi, kendi ifadesine göre 20 dakikada gömdü.
Biz de yutkunmamız ve ağzımızın sulanmasıyla kala kaldık.
Ama durum daha sonra anlaşıldı, tam oraşdan geçerken “buyur yeylim” demiş arkadaşları, o da kıramamış.
Hepimizin başına gelebilecek bir durum yani.
Tam, oh bee bitti guduz hafta, yazı da uzadı zaten derken ortaya yepizyeni bir parti kurma iddiasıyla eski kasa olduğunun farkında olmayan ve kendisini umut gibi millet kakalamaya çalışan, Kıbrıs Türk siyasi hayatında yüzde işaretiyle de bilinen politikacı çıktı.
Bitirirken kuracağını söylediği “yepizyeni” partisine isim önereyim giderayak.
Ulusal Demokrat Doğuş Partisi. Yepyeni ve benzersiz.
Dolayısıyla tımarhanede pardon Kuzey Yokatonya Cumhuriyeti‘mizde bir hafta işte böyle geçip gidiverdi.
Hayırlara vesile olsun.