KıbrısKöşe YazarlarımızManşet

Sol parti ve örgütler uyurken, iktidar AKP’nin desteğiyle yandaş medyayı büyütüyor




Columbia Üniversitesi, Gazetecilik Yüksek Lisans okulunda Gazetecilik Profesörü olan Michael S. Schudson, “Gazetecilik neden önemli?” adlı kitabında “Gazetecilik önemlidir çünkü; her gün içinde yaşadıkları karmaşık ve değişen dünyada, insanların yönlerini bulmalarını sağlar” diyor ve ekliyor; “Önemlidir çünkü; güç sahiplerini, özellikle de hükümettekileri düzenli olarak takip eder ve bu kişileri, sorumlusu oldukları tatsız gerçeklerle ilgili yanıt vermeye zorlayabilir. Gazetecilerin yaptığı iş sayesinde yolsuzluk önlenir, akılcı olmayan girişimler durdurulur, kamusal tehlikelerin önüne geçilir

Bu da sadece gerçeği araştıran gerçek bir gazeteci ile mümkündür.
Yani tarafsız değil, yandaş olmayan bir gazetecilik.
Zira taraf olmakla yandaşlığı aynı kefeye koyma gafletine düşüyoruz çoğu zaman.

Halbuki yandaşlık; çıkar ilişkisinden doğan bir “Her yapılanı doğru kabul etme, parlatma, zarar görenin üzerini kapatma ve hak ihlallerine yol açma” iken taraf olmak; çıkarsız, menfaatsiz ve beklentisiz “Bir değerler bütününe odaklanmak“tır.

***

Kıbrıs’ın kuzeyinde “Anavatan” Türkiye’de olduğu gibi her geçen gün yükselen bir yandaş medya ve etkisiz medya var.

Yandaş medyayı aslında hepimiz açıklayabiliriz ancak etkisiz medya belki de daha tehlikeli.

Zira yandaş medyadaki haberlerin zorlama olduğu, hatta kaba tabirle “uydurulduğu” çoğu zaman gün gibi ortadayken ve alay konusu olurken, “tepkisiz ve etkisiz medya” dediğimiz medya kuruluşları daha farklı bir profil çiziyor; “Hiçbir şeyi görmemek ve her şeyi normal kabul ettirmek”

***

Bu medya alanı, ülkedeki hava durumunu, “devlet” ajansının (TAK) suya sabuna dokunmayan röportaj ve haberlerini, Meclis’teki iktidar-muhalefet günlük konuşmalarını, yoldaki çukuru ve dünya basınına da yansıyan birkaç haberi verir ve günü kapatır.

Tabi “az muhalif” birkaç kişi ile “yandaş” birkaç kişiyi çalıştırmayı da ihmal etmez, araya serpiştirir ki “tarafsız” görünebilsin.

Haber içeriğinde tek bir görüş, yorum, eleştiri bulamazsınız, dümdüzdür. Sadece haberiniz olur ancak entelektüel, okuyan, araştıran, kendi fikirleri oluşmuş ve tepkileri gelişmiş ve gerçeklerden olmak isteyen taraf biri değilseniz etkilenmezsiniz.

Yani size bir şey düşündürmez, sizi bir şeye odaklamaz, bir noktaya götürüp farkındalığınızı arttırmaz, soru sordurmaz, tepki oluşturmaz.

***

İşte bu yandaş medyadan daha tehlikeli bir tür sözde “gazetecilik”tir. Çünkü yukarıda saydığım özelliklere sahip biri değilseniz ülkede ve dünyada her şeyin “olması gerektiği gibi olduğunu”, yaşanan tüm gelişmelerin de hayatın ve siyasetin bir doğal parçası olduğunu benimsersiniz.

Işık olmayan karanlık ve çukur dolu bir yolda meydana gelen ve adına ısrarla “kaza” denilen trafik çarpışmalarında ölen insanların durumunu “kader” olarak nitelendirmek size normal gelmeye başlar.

“Çalıyor ama yapıyor, diğerleri çaldığı halde yapmıyor” cümlesindeki gibi her iktidara gelenin çalacağını benimsemek ve bunu olağan kabul etmek örneği de tam bu medya ile ilişkilidir.

***

Gelelim Kıbrıs’ın kuzeyindeki duruma;

Yandaş olmadan ayakta kalabilmek oldukça güç, reklam pastası dar, ekipmanlar pahalı ve diğer giderler ciddi yük.

Bizim gibi ne sağa ne sola yandaş olmadan “taraf” olan gazetelerin durumu daha zor.

Kimseyi memnun edemeyen konumda bulunmak size verilecek desteği baltalıyor. Çünkü destek, siz de ona katıksız destek olursanız veriliyor.

***

Türkiye’de geçtiğimiz gün geçirilen “dezenformasyon ve sansür yasası“yla birlikte ülkemizde de komitelerden geçirilen ve yakında yasallaşması beklenen “Kamu ve Özel Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları (Değişiklik) Yasa Tasarısı” paralel ilerliyor.

Türkiye’deki yasa ile sosyal medyada iktidarın hoşuna gitmeyen bir paylaşım yapmak bile 3 yıla kadar hapisle cezalandırılabilecekken, bizde de yabancı sermayenin medya kuruluşlarındaki payı yüzde 20’den yüzde 75’e çıkarılıyor.

Bu ne demek; hali hazırda zaten güçsüz olan ve yetersiz imkanlarla ayakta kalmaya çalışan bir avuç bağımsız “taraf” medyanın, Türkiyeli iktidar yanlısı büyük medya organları tarafından yutulması demek.

Peki, bu medya organlarıyla nispeten aynı özgürlük ve taraf anlayışında olan sol parti ve örgütler, sağı solu fark etmeden iktidarlara karşı hak mücadelesi içinde olan sendikalar ne yapıyor?

***

Birkaç sendika hariç, gerek istihdam yaparak her habere yetişip toplumun ve aydın muhalif kesimlerin sesini güçlü şekilde duyurmayı sağlamak, gerekse ekipman alarak işini daha kaliteli yapabilmek ve gerekse de diğer giderleri karşılayarak özgür ve bağımsız kalabilmek için mücadele eden medyaya desteği nedir?

Hatta bırakın desteği büyütmeyi, son zamanlarda bankaları dahi olan bazı sendikalar ve kasası gayet iyi durumda olan bazı partiler “mali” gerekçelerle verdikleri kısıtlı desteği bile keseceklerini bildiriyorlar.

Bazıları da kendilerine tek bir yayın mecrası seçerek, tüm desteğini de oraya aktararak adeta solda tek sesliliği besliyor.

Eylem, grev, basın açıklaması ya da önemli gelişmeler anında haber yapılmadığında da aynı parti ve sendikalar “Neden?” diye sorabiliyor.

***

Neden mi?

Çünkü destek olmuyorsunuz,
Göz göre göre yandaş medyanın bağımsız medyayı yutmasını istiyorsunuz,
Çıkar grupları yandaş medyayı beslerken, siz kendi sesinizi kısıyorsunuz,
Tek bir medya grubu seçip onu sahipleniyorsunuz.

Özgürlük diye diye küsülerde ve sokaklarda bağırırken hem de.

***

Böyle giderse ne mi olur?

Yasama, Yürütme ve Yargı erklerinin yanında dördüncü erk olarak kabul edilen özgür medyanın sesi, yandaş medyanın sesinin altında ezilirse ne örgütlerin, ne partilerin ne de sendikaların sesi yükselebilir.

Bunun ne zaman fark edileceğini bilemiyorum,
Ama şu an herkesin derin bir uykuda olduğunu ya da kafasını bilerek kuma gömdüğünü görebiliyorum.









Başa dön tuşu