Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Akdeniz ve Karadeniz’deki sondaj faaliyetlerini de kesintisiz devam ettirdiklerini söyledi
Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlenen Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı’nın ardından açıklamalarda bulundu
Bir yandan salgının önünü kesmek için gece gündüz gayret gösterirken, diğer yandan siyasi ve askeri tüm imkanlarla Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin haklarını koruduklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bir yandan virüsü yenmek için gereken bilimsel çalışmaları yürütürken, diğer yandan ekonomimize yönelik sinsi tuzakları birer birer boşa çıkartıyoruz. Bir yandan salgın tedbirlerinden olumsuz etkilenen her kesime destek verirken, diğer yandan büyük yatırımlarımızı hizmete sunmayı kesintisiz sürdürüyoruz. Üstelik bu gayretlerimizden somut neticeler de alıyoruz. Mesela Karadeniz’de keşfettiğimiz doğal gaz rezervi ekonomik büyüklüğü ve moral yönü ile milletimize umut vermiştir.
İnşallah Karadeniz ve Akdeniz’de halen süren çalışmalarla, keşfedeceğimiz yeni rezervlerle milletimizin sevincini daha da artıracağız. Aynı şekilde Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi yok sayıp ısrarla kendi tezlerini ve haritalarını kabul ettirmeye çalışanlar diplomasi masasına yaklaşmaya başladı. Güney sınırlarımızı güvenli hale getirmek için yaptığımız harekatları kararlılıkla sürdürüyoruz.”
“Hakikatlere sırtlarını dönenlerin dünyaya söyleyecek sözü kalmaz”
“Kıbrıs ve Doğu Akdeniz sorununda birkaç ülkenin çıkarını koruma uğruna tarihi gerçeklere, uluslararası anlaşmalara, teamüllere ve gözle görülen hakikatlere sırtlarını dönenlerin dünyaya söyleyecek sözü kalmaz.” ifadelerini kullanan Erdoğan, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Sırf Türkiye’ye husumetlerinden dolayı bölgemizin ve dünyanın dengelerini alt üst etmeye kalkanlar, aslında kendi sonlarını kendi elleriyle hazırlıyorlar. Artık hükmü kalmamış, fiiliyatta geçerliliği olmayan, kendi siyasi ve toplumsal gerçeklerine aykırı güç vehimleriyle nara atanların yaptıkları, mezarlık yanından geçerken ıslık çalanların psikolojisi ile aynıdır. Türkiye, bugüne kadar söylediği her sözün de yaptığı her fiilin de bedelini ödemiş bir ülkedir. Milletimiz bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da gireceği mücadelelerde ortaya çıkacak sonuçları bilmekte ve direncini ona göre geliştirmektedir.”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Bu topraklarda bin yıldır kendini sürekli yenileyerek, tazeleyerek kökünü derinleştirip genişleterek yaşayan ulu çınar bir kez daha uyanmış ve harekete geçmiştir.” ifadelerini kullandı.
“Karşımızda diklenenler ise tıpkı içten çürüyen ağaçlar gibi çıkacak ilk fırtınada yıkılma tehlikesi ile karşı karşıya olan, kabuktan ibaret kütük gibidir.” diyen Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Bir kez daha altını çizerek tekrarlıyorum, Kıbrıs’ta, Akdeniz’de, Ege’de ve ihtilafa konu hiçbir yerde biz kimsenin hakkına, hukukuna onuruna el uzatmıyoruz. Sadece ve sadece kendi hakkımıza, hukukumuza ve kazanımlarımıza saygı gösterilmesini istiyoruz. Bu ülkelerin halklarını gerçekleri öğrenmeye ve ona göre tutum takınmaya davet ediyoruz. Gerilimden ve husumetten beslenen bir avuç muhterisin siyasi ve ekonomik kazanç için ülkelerini felakete sürüklemelerini biz de istemeyiz.”
Türkiye’nin yaşamayı ve yaşatmayı dünyaya bakışının merkezine yerleştirmiş bir ülke olduğunu ifade eden Erdoğan, “Her zaman olduğu gibi bugün de barışı, huzuru istikrarı ve herkes için refahı arzu ediyoruz. 83 milyon nüfusu ve 780 bin kilometrekare toprağı olan bir ülkeye karşı yürütülmeye çalışılan ‘Her şey benim olsun sen verdiğime razı ol’ dayatması ne gerçekçidir ne de mümkündür.” şeklinde konuştu.
“Diyalog ve müzakere ile çözülemeyecek sorun yok”
Türkiye’nin diyalogla, müzakere ve anlaşma ile çözülmeyecek hiçbir meselenin olmadığına inandığını vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
“Tabii bu yaklaşım hakikate ve hakkaniyete uygun tekliflerle karşımıza gelinmesi şartıyla geçerlidir. Aksi takdirde ataların ‘pilavdan dönenin kaşığı kırılsın’ dedikleri gibi biz de hiçbir mücadeleden kaçınmayız. Bu söylediklerimizin kuru bir retorik olmadığını ispata, bırakınız 2000 yıllık devlet geçmişimizi, coğrafyamızdaki 1000 yıllık serencamımızı sadece son dönemdeki mücadelelerimiz dahi yeterlidir”
(AA)