Kıbrıs Sosyalist Partisi‘nin (KSP) Girne Belediyesi Başkan adayı Osman Zorba, toz pembe vaatler vermenin doğru olmadığını, Belediye Başkanı ve Meclis üyelerinin sadece birer koordinatör olduğunu, karar verme mekanizmasının da doğrudan katılım ile kent halkında olması gerektiğini söyleyerek, 19. yüyıl teknikleriyle 21. yüzyılın sorunlarının çözülemeyeceğini vurguladı
Zorba: 10 yıl Cambridge Üniversitesi, 5 yıl da İsviçre Cenevre’deki Cern Laboratuvarı’nda çalıştım
Özgür Web TV‘de yayınlanan Özgür Haber-Seçim Özel programında Pınar Barut’un sorularını yanıtlayan Zorba, neden aday olduğu, vaatleri, projeleri ve Girne’nin şu andaki durumuyla, Kıbrıs sorununun yerel yönetimlere etkisi hakkında konuştu.
Kıbrıs sorunundan, 1963’ten beri nasibini alan birisi olduğunu, hayatının yarısının yurtdışında geçtiğini ve eğitimimi de yurtdışında aldığını belirten Zorba, 10 yıl Cambridge Üniversitesi, 5 yıl da İsviçre Cenevre’deki Cern Laboratuvarı’nda çalıştıktan sonra 12 yıl önce Kıbrıs’a kesin dönüş yaptığını söyledi.
Zorba, “Aslında Elektrik-Elektronik Mühendisi’yim ama hayatım boyunca farklı dallarda araştırmalar yaptım. Son yaptığım araştırma İsviçre’de Cern Araştırma Merkezi‘nde ‘Tanrı parçacıklarının bulunmasıyla ilgili‘ bir araştırmaydı. 10 bin kişilik bir ekiple çalışma yürüttük” dedi.
“Sosyalizmle bilimin bağının nasıl olabileceği üzerine çalıştım”
Çalıştığı grubun “dedektör grubu” yani “parçacıkları algılama” olduğunu, o çerçevede çalışmalar yaptıklarını anlatan Zorba, o projeden tüm dünyada “yüzyılın projesi” olarak bahsedildiğini hatırlattı.
Zorba, “Aradığımız X parçacığıydı ama projenin amacı da sadece bulunamayan bu parçayı bulmak değildi, bilimle ilgili yeni bir kapı aralamaktı. Günün sonunda bu parçacığı bulduk ve Cern Nobel Ödülü aldı. Benim de adım kaydedildi oraya. Burada bilimin ne kadar önemli olduğunu gördüm. Ben sosyalizmle 16 yaşında tanıştım ve sosyalizmle bilimin bağının nasıl olabileceği üzerine çalıştım, sosyalizmin bilimle ne kadar iç içe olduğunu gördüm” dedi.
“İnsanoğlu ilişkiler açısından yeni bir döneme girmiştir”
Zorba şöyle devam etti;
“Teknolojik devrimlerin toplumsal dönüşümleri nasıl yarattığını, bunun çerçevesinde çatışmaların nasıl ortaya çıktığını, bu çatışmaların nasıl sonuçlanabileceğini gördük.
Bizim KSP olarak yaptığımız değerlendirmeler çok açıktır. 1960’lı yıllarda mikroçiplerin gündeme gelmesiyle, bilgisayarların gelişmesiyle, modern teknolojinin ilerlemesiyle, internetin dünyanın her yanına elektrik gibi ihtiyaç olarak yayılmasıyla birlikte insanoğlu ilişkiler açısından yeni bir döneme girmiştir.
“Üretim toplumsal, mülkiyet bireysel oluyor”
Gerek üretim ilişkileri açısından gerekse de insanların birbirleriyle arasındaki ilişkileri açısından bu ilişkiler; doğal olarak toplumsal olan bir üretimi daha da toplumsallaştırmış daha da evrenselleştirmiştir ve bu evrenselleşme içerisinde otomasyon da gündeme gelmiştir.
Üretimde artık el emeğinin daha az olduğu, kafa emeğinin daha az olduğu ve otomasyonun gündeme geldiği bir toplumda yaşıyoruz artık.
Otomasyon ve teknoloji ile birlikte insan ilişkileri anlamında insanlar artık ‘her şeye toplumsal olarak el atması gerektiği’ noktasına geldi. Eskiden bir yere temsilci atardınız, sizin adınıza o temsilci yapardı o işleri, yapamazsa da bir kenara çekilirdi ama günümüzde artık insanoğlu bilimsel ve kültürel olarak o kadar gelişmiştir ki; kendi sorunlarına el atabilecek, onları sorgulayabilecek, aynı zamanda düşünceler üretebilecek ve bir konuda hep beraber karar verebilecek noktaya gelmiştir.
Yani üretim toplumsal oluyor, mülkiyet bireysel oluyor. Her şey bireysel kalıyor ve çatışmanın merkezi de buradan kaynaklanıyor.
“Biz siyasete bilimsel olarak bakıyoruz”
Ben Osman Zorba olarak ve biz Kıbrıs Ssoyalist Partisi olarak, siyasete bilimsel olarak bakıyoruz. Bilimsel sosyalizm adına; her şeyin önce bir çıkış noktası var. Önce verileri toplarsınız, sonra verilerin nasıl ortaya çıktığını araştırırsınız, ne yöne gittiğini görürsünüz ve ondan sonra bir sonuç çıkarırsınız ve bu çerçeve içerisinde de sorunlara bilimsel olarak çözümler üretebilirsiniz.
Toplumsal sorunlar, belediye sorunları, sosyal sorunlar, sağlık sorunları, hepsi bilimseldir.
Toplum artık yeni bir teknolojik temele, teknolojik bir altyapıya sahiptir, dolayısıyla bu; ‘toplum daha hızlı ilerleyebilir’ demektir fakat bu toplumun ilerlemesini istemeyen bazı çıkar kesimleri vardır, kontrolü kendi ellerinde tutmak isteyen kesimler vardır çünkü onlar ancak böyle varlıklarını, rahatlıklarınnı ve konforlarını sürdürebilirler.
Küçük bir topluluk bu çıkarlar çerçevesinde rahat ve konforlu bir yaşam sürdürürken; binlerce, milyonlarca insan da açlık ve sefalet içinde yaşar.
“Girne’de işler hiçbir bilimsel çalışma yapılmadan yapılmaktadır”
Girne’nin durumu özelinde de açıklamalar yapan Zorba şunları söyledi;
“Ben 12 yıldır Kıbrıs’tayım, Girne’nin bu hale geleceği 12 yıl önceden belliydi çünkü Girne’de yapılaşmadan tutun da her şeyine kadar hiçbir bilimsel çalışma yapılmadan işler yapılmaktadır.
Girne’nin kanalizasyon sorunu 80’lerden beridir vardır. Gelmiş geçmiş bütün belediye başkanları ve meclis üyeleri, hepsi bundan sorumludur. Çünkü siz Girne’de bir yapılaşmanın olduğunu görmüyor muydunuz? Bunun sonucunda kanalizasyonda bir sıkıntı olacağını bilmiyor muydunuz? Görüyordunuz ve biliyordunuz.
“19. yüzyıl yöntemiyle 21. yüzyıl sorunlarını çözmeye çalışıyorlar”
19. yüzyıl yöntemiyle 21. yüzyıl sorunlarını çözmeye çalışıyorlar. Eğer sizin bugün ellerinizde bilgisayarlarınız varsa, verdiğiniz inşaat izinlerini kayda alırsınız, şehir planlamacılarınız vardır, mimarlarınız vardır, karayolları mühendisleriniz vardır, oturup ona göre trafiğin akışını ayarlayacaksınız.
Su işleri ile ilgili mühendisleriniz vardır, su sorunlarınızı onlarla çözeceksiniz. Kanalizasyon sorunlarınızı keza çevre mühendislerinizle çözeceksiniz. Siz bunları hiç dikkate almadan ‘şu inşaattan belediyemize şu kadar para gelecek’ diyerek inşaat izni veriyorsunuz.
Park sorununu, yol sorununu çözmeden onlarca katlık kaç inşaat izni verdiler? 500 dairelik bir inşaatın bıraktım kanalizasyon ve su sorununu, çöp sorununu nasıl çözeceksin?
Sorun bir çöpü oradan alıp başka bir yere atmak değildir. 21. yüzyılda yaşıyoruz, çevre sorunlarıyla yaşıyoruz. Karbondioksit emisyonu güvenli seviyelerden çok daha yükseğe çıkıyor ve bu da tehlike arz ediyor. Tüm dünya ile birlikte bizim için de tehlike arz ediyor bu sıkıntı. Dolayısıyla bunlara göz yumup; ‘Bugün bunu idare edelim de daha sonra hallederiz’ yaklaşımı doğru değildir.
“Demek ki 21. yüzyıl, 21. yüzyıl yönetimi gerektirir”
Sorunlar çözülebilir. Trafik sorunu için mesela ne yaparız biliyor musunuz? Veri ölçüm cihazlarını koyarız, trafik akışını görürüz, hangi saatlerde hangi araçlar geçer, okullara trafik akışının en yoğun olduğu yollar ve saatler nelerdir, bunları tespit edersiniz, bilimsel bir çalışma yaparsınız ve bunun sonucunda çözüm üretirsiniz.
Bu ülkede kaliteli üniversitelerimiz ve akademisyenlerimiz vardır. Bu ülkede çalışmalarını sürdüren kaliteli, masterli, doktoralı öğrencilerimiz vardır. Bunların sayesinde biz bu araştırmalarla sorunlara birçok çözüm üretebiliriz ve bu çözüm önerilerini Girne halkına sunarız, Girne halkı kendisi karar verir çıkış yolunun ne olacağına. Demek ki 21. yüzyıl, 21. yüzyıl yönetimi gerektirir, 19. yüzyıl yönetimi değil. Eğer birey tek başına bu işi ‘ben yapacağım’ diye iddia ediyorsa, bu büyük bir yanılgıdır ve insanların aklıyla dalga geçmektir.
“Karar mekanizmasını bireylerin elinden alıp Girnelilere vereceğim”
Ben Osman Zorba olarak ve KSP olarak; halka şu sözü veriyorum: Karar mekanizmasını bireylerin elinden alıp Girnelilere vereceğim. Bu da doğrudan demokrasi ile alakalıdır. Temsili demokrasi iflas etmiştir.
Bireysel olarak herkes yapacaklarının sözünü veriyor ama geliyorlar ve görüyoruz tersini yaptıklarını. Seçimlere de son 3-4 ay kala bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. Ben mahallemde 7 yıldır yaşıyorum, bunca yıldır bir günden bir güne mahalleyi süpüren işçi görmedim. Son 3-4 ayda da seçim nedeniyle birkaç defa rastladım… Gülünç…
Göz boyama, aldatma ve insanların gözlerini boyamadır. Yöntem bu değildir. Bu yöntemlerle iş ve seçim yapamayız.
KSP şunu söylüyor: Yönetimin artık Girne halkına verilmesi gerekiyor. Bunun Kıbrıs’ın kuzeyinde de, tüm Kıbrıs’ta da, tüm dünyada da böyle olması lazım. Biz bu örneği oluşturabilmeliyiz. Bu gelişme sayesinde sadece Girneliler değil, tüm insanlar yeni bir hareketle daha iyi gelişmeler sağlayacak.
“Hem fikir belirtme hem de karar verme halka ait olur”
Mesela herkesin elinde telefonu var artık. Telefona bir yazılım yükleriz, o yazılım aracılığıyla projelerimize dijital ortamda erişip kendi yorumunu yapabilme hakkına sahip olur Girne halkı. Projelerin tümüyle ilgili doğrudan düşüncelerini belirtir. Belirtemeyen sesli mesaj bırakır. Girne halkı tüm bunları dinler, okur.
Günün sonunda da işi yapacak olanlar bunları alır değerlendirir ve bir şekilde halkla birlikte bir çalışma yapmış olur, çözümler üretir. Her şeyin çözümü için birden fazla fikir üretmiş oluruz ve fikirler yeniden halka sunulur, halkın oylamasıyla da ne yapılacağına karar veririz. Hem fikir belirtme hem de karar verme halka ait olur, Girne’ye ait olur.
Bu da halkın doğrudan yönetimi, doğrudan temsiliyeti demektir. Başkanın ve belediye meclis üyelerinin görevi aslında orada koordinatörlük işidir. Bu işlerin halk tarafından tartışılıp halk tarafından karar verilmesi için, sonrasında da halkın verdiği kararın uygulanması için koordinatörlük yapar belediye.
Diyelim ki halk trafikle ilgili bir karar verdi, ve projeler üretildi. Hangi projenin uygulanacağıyla ilgili de karar üretildi, oturur başkan ve meclis üyeleri bununla ilgili çalışma yapar. Yalnızca büyük sorunlar olması gerekmiyor. Bir mahallede herhangi bir sorun olabilir bu bahsettiğimiz, yabani hayvan sorunu olabilir, çocukların sokağa çıkamama sorunu olabilir.
Mahalle sorunlarıyla ilgili de mahalle halkının düşünceleri alınır ve kararlar üretilir ve oturur mahalle halkı oylamasıyla kararlarını verir ve mahalle halkının ihtiyaçlarını giderecek koordinasyonları da başkan ve meclis üyeleri mahalle halkları için yapar”
“Egemen değilseniz kararlarınızı da veremezsiniz”
Zorba, Kıbrıs sorunu ve bunun yerel yönetimlere etkisi hakkında da değerlendirmelerde bulundu;
“48 yıldır burada yaşadığımız sorun egemenlikle alakalıdır. Eğer siz Kıbrıs’ın kuzeyinde egemen değilseniz kararlarınızı da veremezsiniz. Şu anda daha önce üstü örtülü bazen de aleni olarak müdahaleler yapılıyor hem Türkiyeden hem başka ülkelerden, AB’den, ABD’den; doğrudan müdahaleler yapılıyor.
Açık bir şekilde bunu söylemekte fayda var; bu müdahale ortamında egemen olduğunuzu iddia ederseniz herkes size güler. Dolayısıyla belediye seçimleri aynı zamanda egemenlikle alakalı da bir sorundur. Belediyeleri diğer merkezi yönetimden ayırmak ve ‘belediye merkezi yönetimden farklı ve ayrıdır’ demek doğru değildir.
Çünkü belediyeler aslında bir bütün olarak Kıbrıs’ın kuzeyinin yönetiminin bir parçasıdır. Muhtarlıklar da dahil olmak üzere. Dolayısıyla bu aslında egemenlikle alakalıdır. Kıbrıs’ın kezeyinde yaşayan insanlar kararlarını kendileri vermek istiyorlarsa KSP’nin doğrudan demokrasi projesini kucaklamaları gerekir. Eğer bu proje kucaklanmazsa yine ahlayacağız vahlayacağız”
“Girne’de denizi göremezsiniz”
Zorba şöyle devam etti;
“Kıbrıs’ta yeteri kadar üniversite mezunu gençlerimiz vardır, yeteri kadar öğretim görevlimiz vardır, biz bunların sayesinde sorunlarımızı çözemezsek; kimse bizim için sorun çözmeyecektir tam tersine bize daha da sorunlar yaratacaktır, nitekim Girne’de yaşadığımız trafik, su, kanalizasyon, denizi görememe sorunu gibi…
Girne’de denizi göremezsiniz. Bütün sahiller büyük işletmeler tarafından işgal edilmiştir ya da onlara teslim edilmiştir birileri tarafından. Anayasa’da olmasına rağmen, halkın denizlere serbest giriş hakkı olmasına rağmen bu Girne’de yoktur. Girne halkını bu konularda konuşturacağız, fikirlerini alacağız. Girne halkı hakkını kendisi geri alacak.
“Özel mülk adıyla kapatıyorlar plajları”
Girne halkı ne ücradaki ne merkezdeki plajları kullanamıyor. Örneğin Karakum Plajı’na gidilecek yol yoktur, sudaki analizleri ayda bir yapan ve ‘koli basili’ oranını paylaşan bir devlet var. Halk giriyor denize, hasta oluyor, sonra açıklıyorlar analizlerini.
Özel mülk adıyla kapatıyorlar plajları. Ben o özel mülkün şezlongunu, masasını kullanmayacağım. Sadece denize gireceğim, Anayasal hakkımdır. Neden o özel mülke para vereyim? Özel mülkün imkanlarını kullanacaksam tamam, parasını vereyim ama benim olana neden erişemiyorum?
“Girneliler Girne’yi terk etmeye zorlanıyor”
Belediyelerde irade sorunu çok yönlüdür. Yöneticiler bir avuç çıkar grubunun işlerine bakıyorlar. Girne’de bellidir, otellerin çıkarlarına bakıyorlar çünkü otellerle sıkı fıkıdır başkan ve meclis üyeleri, aynı zamanda emlak sektörü ile de öyledirler.
Girne’de emlak sektörü kara paraya terk edilmiştir. Ben bunu ilk açıkladığımda bazı çevrelerde eleştirildim. Kardeşim; Girne’de çocuklarımız ev alamaz oldu.
Girneliler Girne’yi terk etmeye zorlanıyor. Ne demektir bu? Biz bugün için yaşayacağız ve yarınımızı, geleceğimizi, çocuklarımızı düşünmeyecek miyiz? Belediye başkanları birkaç çıkar grubunun haricinde insanlara kulak vermiyor. Seçildikten sonra seçilenlerin neler yaptığını çok iyi gördük.
“KSP olarak toz pembe projeler sunmak istemiyoruz”
Biz KSP olarak toz pembe projeler sunmak istemiyoruz çünkü biz bu işlerin bireysel olarak çözülebileceğine inanmıyoruz. Bu işlerin ekip çalışması olduğunu, biliminsanları ve uzmanlarla beraber çözülebileceğine inanıyoruz. Bir kişinin; ‘Ben bunu istiyorum’ demesiyle olmuyor.
Birinci olarka, bilgisayar sistemleri sayesinde bizim önce bir altyapı olşturmamız lazım, bu olanağı yaratmamız lazım. Yapılan toplantılara çeşitli sebeplerden katılamayan birçok insan var. Bizim tartışma ortamlarını yeniden yaratmamız için, tartışma ortamlarını böyle bir sistemle yeniden yaratmamız şart.
Ev kadınları, engelliler, yaşlılar, herkesin cep telefonları vardır ve telefonlarını kullanabilirler. Bunu kullanamayacak olanlara da olanak yaratılması mümkündür.
Gelişmiş teknolojiyle yaratılacak şeylerin de maliyeti artık düşüktür. App hazırlarsınız, telefonlara yüklenir. merkezi portaldan mesaj gelir 18 yaşından büyük herkes bunu kimlik bilgilerini girdikten sonra kullanabilir ve oradan şeffaf bir şekilde belediyenin bütçesinden tutun da kimlere ne kadar maaş verildiğine ve kimlerin ne kadar verimli olduğuna dair her dataya erişilebilir ve bütün ortamı herkes görebilir.
İnsanlar sadece ne karar vereceğini tartışmayacak, denetleyecek de aynı zamanda. Denetleyecek birkaç kişiye gerek yoktur, herkes denetleyecek ve gözden kaçan bir şey de olmayacak bu sayede”
“Biz Cern’de 10 bin kişiyle bir arada çalıştık”
Zorba, kentin tüm yaşayanlarının karar verme süreçlerine katılması halinde oluşabilecek kargaşanın önüne nasıl geçileceğiyle ilgili de şunları söyledi;
“Biz Cern’de 10 bin kişiyle bir arada çalıştık. Orada düşünce üretilirken; ‘beyin fırtınası’ ile başlarız ve sürekli bir düşünce akışı sağlanır. Önce o düşünceleri alıyoruz, sonra da süzgeçten geçiriyoruz. İnsanlarımıla da böyle yapacağız. Gerçekten çok akıllıca, ço güzel düşünceler olabilir. 21. yüzyıl değil, 22. yüzyıl düşünceleri de olabilir o düşünceler. Bu mümkündür.
Diyeceğiz ki; ‘Şu şu görüşler var, biz görüşleri bu şekilde gruplandırdık’ ve bu konularda oylama yapacağız. Hangilerini önce tartışacağımıza bile halk karar verecek. Benimsenen her düşünceyi tartışabileceğiz. Yanlış karar verse bile halk karar verecek ve sonrasında yanlışını gördüğünde kendisi düzeltme talebinde bulunup aksiyon alacak.
“İnsanımız teknolojiyi hızlı bir şekilde kabul edip kucaklıyor”
Toplumumuzun eğitim seviyesi, teknoloji kullanımı iyi düzeydedir. Küçük çocuklar bile büyüklerden daha fazla kullanıyorlar teknolojiyi. Bizim Kıbrıs’ın kuzeyinde insanımızın en önemli ve güzel özelliği nedir biliyor musunuz? Teknolojiyi hızlı bir şekilde kabul edip kucaklıyorlar.
Biz çocuklarımıza gerekli olanakları sağlamaz ve ’emir-itaat’ zinciri ile yaşam devamını sağlamaya çalışırsak, günün sonunda insanlarımız için hiçbir şey yapılmayacak, sadece birkaç çıkar grubu memnun olacak.
“Vaat vermek yaklaşımının doğru olmadığını düşünüyoruz”
Günü kurtarmak için değil, geleceğe ışık tutmak için bir şeyler yapmamız lazım. Kıbrıs’ın geneline yapılacak bir anlayışa sahip olmamız ve işler yapmamız lazım. 21. yüzyılda toplumun toplumsal sorunlara doğrudan katılımı, toplumsal el atma yaklaşımını geliştirdikten sonra; üretime de, mülkiyete de toplumsal olarak bakacağız.
Vaat vermek yaklaşımının doğru olmadığını düşünüyoruz. Ciddi bilimsel altyapısı olmayan yaklaşımları eski ve köhne buluyorum. Veri toplayacağız, analiz edeceğiz ve hızlı bir biçimde çözeceğiz. Trafik sorunu 6 ayda çözülebilecek bir sorundur.
Girnemizde eğitim ve refah seviyesi yüksek insanlar vardır. Girne’nin sorunları çok daha kolay bir şekilde çözümlenebilir, bu mümkündür. Biliminsanları ve ekiplerle birkaç aylık bir trafik ölçümü yapacağız ve daha sonrasında çözüm hemen sunulacak. Bu kadar basit”