GenelKıbrısManşet

İncirli: Şu anda LTB ne yaşıyor ne de ölüdür, arada bir yerdedir

Cumhuriyetçi Türk Partisi‘nin (CTP) Lefkoşa Türk Belediyesi (LTB) adayı Dr. Sıla Usar İncirli, şu anda LTB’nin ne yaşar ne de ölü durumda olduğunu, arada bir yerde durduğunu söyleyerek, 26 Aralık sabahına göreve gelecek şekilde hazırlandıklarını kaydetti

İncirli: Kimse inanmıyordu o cendereden çıkabileceğimize ama biz başardık

Özgür Web TV‘de yayınlanan Özgür Haber-Seçim Özel programında Pınar Barut‘un sorularını yanıtlayan İncirli, hekimlik, sendikacılık, milletvekilliği ve şimdi de Belediye Başkan adaylığına uzanan sürecini anlattı.

Hekimlik mesleğini çok büyük bir tutkuyla yapmış biri olduğunu, bunu da en iyi hastalarının bildiğini kaydeden İncirli, on binlerce insana şifa olmaya çalıştığını, mesleğini yaparken de insanların halinden anlamayı kendine görev bildiğini, onların yanında olmayı, onlara sahip çıkmayı, onları tedavi ederken de destek olmayı çok önemseyerek çalıştığını kaydetti.

İncirli, “Ardından sendika başkanlığı yaptım. Sendika başkanı olduğum dönemde de çok büyük bir kaos vardı sağlıkta. Doktorlar istifa ediyordu, kamu sağlık hizmeti çökmek üzereydi. Kimse inanmıyordu bizim o cendereden çıkabileceğimize ama biz arkadaşlarımızla birlikte; doğru bir mücadele olduğuna inandığımız için çok büyük bir emek ortaya koyduk ve bugün o mücadele sayesinde genç hekimler kıdemli hekimlerle benzer şekilde ödeniyorlar. Bu da o zamanlar herkesin imkansız diye baktığı bir şeydi. Fakat mücadeleyi doğru hedefler için yaparsanız ve birlikte, dayanışmayla mücadele verirseniz başarılı olmamak için hiçbir sebep yok” dedi.

“Hekimlik, sendika başkanlığı ve vekillik… Tüm tecrübemi Lefkoşa ve Lefkoşalılar için sunmaya hazırım”

İki dönem de milletvekilliği yaptığını ve bunun da kendisine çok büyük bir tecrübe kazandırdığını anlatan İncirli, hem hekimlik mesleğinin hem sendikacılığın hem de milletvekilliğinin tüm tecrübesini Lefkoşa ve Lefkoşalılar için sunmaya hazır olduğunu vurguladı.

İncirli, “Yepyeni bir alan değil aslında yerel yönetimler. Önce hastane yöneticiliği yaptım, sonra sendika yöneticiliği yaptım, sonra milletvekilliği yaptım, CTP’de birçok görevde bulundum; MYK Üyeliği, Kadın Örgütü Başkanlığı yaptım. Yerel yönetim çok önemli bir yönetim yeridir. Yönetim becerilerinin çok önemli olduğu bir yerdir. O yüzden şu anda Lefkoşa için çalışmaya hazırız, 26 Aralık sabahını da heyecanla ve hevesle bekliyoruz” ifadelerini kullandı.

“Şu anda LTB ne yaşıyor ne de ölüdür, arada bir yerdedir”

LTB’nin şu anki durumuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan İncirli, belediyenin mali açıdan çok güçlü bir durumda olmadığını, uzun yıllar önce çok kötü, çok popülist bir yönetimle en kötü günlerini yaşayan Lefkoşa’nın adeta bir çöküş yaşadığını ardından ise CTP’li Başkan Kadri Fellahoğlu’nun seçildiğini hatırlattı.

Fellahoğlu’nun LTB’deki büyük döviz borcunu TL’ye çevirdiğini, çalışanları ödediğini ve çöpleri topladığını fakat 14 ayın sonunda yeni bir seçim olduğunu ve şimdiki yönetimin başa geçtiğini anımsatan İncirli, yeni yönetimin de bu 8 buçuk yılda aslında o kötü durumun bir statükosunu geliştirdiğini söyledi.

İncirli, “Şu anda LTB ne yaşıyor ne de ölüdür, arada bir yerdedir. Biz LTB’yi ayağa kaldıran bir yönetim anlayışıyla geleceğiz. İnsanlar sadece çöplerin toplanmasından ya da çalışanların ödenmesinden razı bir duruma getirildi. Kesinlikle beklentileri düşürüldü Lefkoşa’nın. Halbuki Lefkoşa bu ülkenin başşehridir, bir Avrupa başşehridir. Bir Avrupa başşehri olduğu halde şu anda içinde bulunduğu hal hepimizi çok üzen bir durumdadır” dedi.

“Ben Başkan olsaydım, şehrin saat 17.00’ten sonra karanlık olmasına müsaade etmezdim”

“Bu şehir temiz mi? Hayır bu şehir temiz değil. Bu şehrin ışıkları gece yanıyor mu, hayır bu şehrin ışıkları gece yanmıyor, bu şehir karanlık” diyen İncirli, şehrin yollarının ve kaldırımlarının da olması gerektiği gibi olmadığını, alt yapı çalışmalarının tamamlanmadığını, tüm bu eksikliklerin de Lefkoşa’yı kırılgan bir hale getirdiğini belirtti.

İncirli, “Lefkoşa yeşil de değil. O yüzden Lefkoşa’ya çıplak gözle baktığımız zaman şu ana kadar yapılanların yeterli olmadığını, bunların çok daha iyisinin yapılması gerektiğini şehir bize söylüyor. Şehir de insanlar da bize bunu söylüyor ve göreve geldiğimiz andan itibaren doğru bir yönetim anlayışı ile Lefkoşa’nın sorunlarını çözeceğiz. Nedir bu doğru yönetim anlayışı? Ben örneğin  geçtiğimiz dönemde şehrin belediye başkanı olsaydım, şehrin sokaklarının saat 17.00’ten sonra karanlık olmasına asla müsaade etmezdim. Göreve geldiğimde de etmeyeceğim. ‘Efendim siz bilmiyor musunuz, Kıb-tek’e bağlıdır bu sorun’ gibi bir sürü konuşmalar oldu. Elbette biliyorum. Ben Meclis’te yıllarca görev yapmış bir milletvekiliyim, devletin kurumlarını çok iyi tanıyorum, yasaları çok iyi biliyorum ama hiçbir şey beni bu şehrin karanlık olmasına, lambaların yanmamasına razı edemez” dedi.

“Bütçenin çok ayrıntılı ve şeffaf olmadığını da söylemek zorundayım”

Belediyenin mali durumunun yıllardır konuşulduğunu ve birçok konunun da bahaneye dönüştüğünü söyleyen İncirli, ‘Enkaz almıştık, çok borç vardı, çok istihdam yapılmıştı, ne yapalım bu kadarını yapabiliyoruz, dua edin ki personel ödeniyor, çöpler toplanıyor’ noktasına gelindiğini kaydetti.

“İnsanların beklentilerini buraya hapsettiler” diyen İncirli, çünkü belediyenin mali açıdan hiç iyi bir durumda olmadığını, iyi olmak için bir çabası da olmadığını ve asıl sorunun da bu olduğunu söyledi.

İncirli, “Bütçeyi hazırlarken bir öngörü yapar kurumlar ve bütçe disiplini de çok önemlidir, gelirinizi giderinizi bir mali disiplin içerisinde değerlendirmeniz lazım. Giderlerinizi tasarruf ederek, israf etmeden yönetmeniz, gelirlerinize de sahip çıkmanız lazım. Bu belediyenin israf yaptığına dair benim bütçeye baktığımda gördüklerim var ama bu bütçenin çok ayrıntılı ve şeffaf olmadığını da söylemek zorundayım. 26 Aralık’ta gidip önüme açacağım zaten bütçeyi ve göreceğim neyin ne olduğunu, bunu da şeffaf bir şekilde insanlarımızla paylaşacağım. Örneğin bir kalem var; 50 milyon TL hizmet satın alımı. Ama o hizmet satın alımının içeriğini bütçede göremiyorsunuz, alt kalemler yok. Yıllık 50 milyon TL az para da değil. Devlet katkısı 120 milyon zaten. Demek ki devlet katkısının yarısı hizmet satın alımına gidiyor şu andaki yönetimde ama bunun daha önemlisi; bütçeye öngörülen bir gelir koyarsınız, dersiniz ki; ‘Her yıl biz bütçemizden bu kadar gelir bekliyoruz’ ve gelirlerin de sene sonunda gerçekleşip gerçekleşmediğini kontrol edersiniz” dedi.

“LTB şu anda borçlanmaya devam eden bir belediyedir”

LTB’nin 2019’da gelirler açısından yüzde 75 kadar bir bütçe gerçekleşmesi olduğunu, bu oranın 2020’de yüzde 68, 2021’de yüzde 60’larda ve yine 2022’nin Eylül ayı itibarı ile yüzde 44 olduğunu belirten İncirli, gerçekleşen gelir durumunun çok düşük olduğunu, bunun da bütçede büyük bir açık ortaya çıkardığını ve belediyenin hem bu yüzden borcunu ödeyemediğini hem de borçlanmaya devam etiğini söyledi.

İncirli, “LTB şu anda borçlanmaya devam eden bir belediyedir. Nisan 2022’de 30 milyon TL daha borçlandı. 2020 yılında da 10 milyon TL borçlanmıştı. Yani bu son dört yıllık süreçte hem borcunu ödemekte zorlandı, hem faiz ödemekte zorlandı hem de borçlanmaya devam etti ve borcu başından aşmış durumdadır şu anda LTB’nin. Bunun sebeplerinden bir tanesi de bütçedeki öngörülen gelirlerinin gerçekleşme oranının yüzde 60’larda olmasıdır” dedi.

“Bu şehrin yeni geçiş noktalarına kesinlikle ihtiyacı var”

İncirli sözlerini şöyle sürdürdü;

“Şehrin nefes alması gerekiyor, şehre bir vizyon gerekiyor. Bu geçiş noktalarının artırılması konusunu gündeme getirdik biz, biliyorsunuz. Oradan da hemen söylenmeye başlandı; ‘Sen mi açacaksın, yetkin yok’ Elbette yok, yani Lokmacı açılırken de kolay bir süreç olmamıştı, bu önemli bir vizyondur.

Ben şehrin Belediye Başkanı olarak bu şehrin geçiş noktalarının artırılmasına ihtiyacı olduğunu gördüm, gördüğüm halde bunun gereğini yapmazsam, bunun için bir proaktif siyaset ve çalışma ortaya koymazsam bence büyük bir eksiklik olur.

O yüzden bu şehrin yeni geçiş noktalarına kesinlikle ihtiyacı var. Bunu Metehan Sınır Kapısı’nda insanlar çile doldururken çok iyi görüyorsunuz. Hafta içi 8 bin, hafta sonu 15 bin tane araba Lefkoşa trafiğine giriyor.

Yani o geçişte insanların şu ya da bu şekilde bir nedenle bekliyor olmaları bir yana; bu kadar araba Lefkoşa trafiğine giriyor. Lefkoşa trafiğinde çok büyük sorunlar yaşıyoruz. O yüzden biz Lefkoşa’nın doğusunda yani Haspolat’ta alternatif bir geçiş noktası olması gerektiğine inanıyoruz.

Buradan bu kapıyı açtığımız takdirde bizim ihracat hacmimizi de Yeşil Hat Tüzüğü üzerinden artıracak olan kısacık bir yol. Güneyden gelip de Karpaz’a, Mağusa’ya gidecek olan ziyaretçilerimiz de hiç Lefkoşa trafiğine girmeden gidebilirler.

“Mağusa Kapısı ve Arabahmet geçiş noktalarını da önce yaya ve bisiklete açacağız”

Tabii Haspolat’tan başka Kaymaklı Sınır Kapısı var. Onun da araçlı trafiğe açılması söz konusudur. Kaymaklı’nın iki yakasını birleştirecek. Mağusa Kapısı ve Arabahmet geçiş noktalarını da önce yaya ve bisiklete açacağız, ama Mağusa Kapısı yani Çağlayan’ı, yol tamirleri yapıldıktan sonra (çünkü bazı yollar gerekiyor, trafiğin akışını için yolların belli bir çerçeve içerisinde düzenlenmesi gerekiyor, işte biz o yollarında yapılması için büyük bir baskı kuracağız Lefkoşa’da).

O zaman Çağlayan Bölgesi’ndeki Mağusa Kapısı’nın da açılabileceğine inanıyorum. Bu bence Lefkoşa için önemli bir konudur. Hem Lefkoşa’nın sosyal, ekonomik, kültürel açıdan birleşmesi hem de bölgelerin ekonomik olarak güçlenmesine çok fayda edecek.

“Tarihi Trenin İzinde Ekolojik Koridor projemiz var”

1903 yılında İngiliz hükümeti dedi ki; ‘Ben Kıbrıs’ta raylı taşımacılığı geliştireceğim’ ve Kıbrıs’ta tren taşımacılığı başladı. İki yıl içinde Mağusa’dan Gemikonağı’na kadar demir ağları örüyorlar ve 122 km uzunluğunda bir tren yolu yapıyorlar.

Lefke’deki madeni, narenciyeyi yüklüyorlar, Mağusa’dan da ihracat yapıyorlar. 46 yıl boyunca bu tren insan taşıdı, hayvan taşıdı, yük taşıdı…

1951’de İngiliz hükümetinin Kıbrıs’tan ayrılmayı düşünmeye ve çekilmeye başlamasıyla, motorlu araçların çıkmasıyla bu iş bitiyor ve tren kalkıyor ve demir rayları 2 senede söküp o rayları da İtalyanlara hurda niyetine sattılar, hiçbir şey kalmadı, sadece o trenin izi kaldı bize çünkü tren yolu boyunca çok eski muazzam yüksek ağaçlar ve bir koridor…

“Yeşil, insan ve motorsuz araçlar olacak”

Bu yol aslında Lefkoşa’nın içinden geçiyor, tabii ki bu yol bir tren yolu değil biz bir tren de koyacak değiliz.

Biz ‘Ekolojik Koridor’ koyduk adını yani ekolojiden başka hiçbir şey olmayacak orada. Yeşil olacak ve insan olacak ve motorsuz araçlar olacak. Kendiliğinden, yıllar önceden kalan bir koridor oldu orada, doğal bir koridor, yaşlı ağaçlar ve muhteşem bir zemin.

Biz bu projeyi AB’ye de götürdük. AB de çok ilgi gösterdi ve bazı ülkelerde bunun örneklerinin olduğunu söylediler. Bizde bu koridor Dumlupınar’dan başlayacak, orada bu koridor zaten var. Orada toprak ve ağaçtan oluşan bir koridor var. Biz o koridora insanların yürüyebileceği, koşabileceği ve kenarında da bisiklet sürebileceği bir parkur yapacağız.

Maliyeti çok yüksek olan bir proje değildir bu ama şehir yaşamını çok etkileyecek olan bir projedir çünkü insanlar bisiklet yollarının bölük pörçük olmasından, bir yerde başlayıp bir yerde aniden bitmesinden dolayı bisiklet süremiyorlar bu şehirde. Ben insanlar sağlıklı olsun istiyorum öncelikle bir hekim olarak. Bu ekolojik alanı da böylelikle geleceğe yönelik kurtarmış olacağız. Bunu biz yaptıktan sonra o ağalar artık gelecek nesillere taşınmış olacak.

“Yeşil bir meydan olacak”

Şehrimizde meydan eksikliğimiz vardır. Yıllar önce oluşan birkaç küçük meydan dışında bir meydanımız yok. Var olan meydanlar şu anda dar kapasitesiyle sadece siyasi buluşmalar için kullanılıyor. Halbuki meydanlar bir şehrin en önemli kamusal alanlarıdır.

Lefkoşa Terminali yıkılmak üzere olan bir harabedir şu anda. belediyenin malıdır. Tuvalet sorunu var, çürümüş depolar var her yerden sular akıyor, geceleri karanlık olduğu için hiç hoşa gitmeyen güvenlik sorunu yaşatan meseleler yaşanıyor ve o terminal bölgesi ilgisizlikten ve bakımsızlıktan bir izbeliğe döndü.

Yeşil bir meydan olacak. Kimliğimize ve kültürümüze uygun üretim yapılan bir meydan olacak. İnsanlar önce o meydandan geçecek, ondan sonra da girip LESAM’da konser dinleyecek, tiyatro oyunu izleyecek, sergiye gidecek, her türlü sanatsal ve kültürel etkinliğin yapılacağı LESAM’a geçecek. Bence bu şehrin imajını, prestijini bir anda değiştirecek olan bir şeydir.

“26 Aralık’ta göreve başlayacak gibi hazırlanıyoruz”

Seçimin sonucunu elbette sandıklar belirler. Biz sandıklarımıza sahip çıkacağız ve 26’sında da başarıya ulaşacağımıza inanıyorum, anketler de bize bunu söylüyor zaten, halimiz tavrımız da budur.

26 Aralık’ta göreve başlayacak gibi hazırlanıyoruz. Benim için atlanması gereken engel seçim değildir, benim için 26 Aralık’tan sonra Lefkoşa ve Lefkoşalıya yapacağım hizmettir, onların sorunlarını çözmektir. Benim şu andaki tek düşüncem, tek gailem budur.

Lefkoşa başşehrimiz. Yaşamaktan mutlu olacağımız, onunla gurur duyacağımız, her anından keyif alacağımız, birçok sorunun üstesinden gelmiş, ayakları üzerinde duran, nefes alan, hatırlayan, tarihine, kültürüne mirasına sahip çıkan, engelliler için, zorluklar yaşayanlar için, yaşlılarımız için, ulaşılan erişilen, dolaşılabilen bir Lefkoşa, herkesi kucaklayan, hiç kimseyi o ya da bu sebepten dolayı ayrıştırmayan, şehirde yaşayan herkesi kucaklayan mutlu ve aydınlık bir Lefkoşa hayali kurduk. Lütfen bu ortak hayali gerçekleştirmek için birlikte olalım”











Başa dön tuşu