GenelKıbrısKöşe YazarlarımızManşet

ERSİN TATAR, SEN KİMSİN…???






Başımıza füze düştü, sen Başbakandın ve uyuyordun, uyandın, çiçek böcek paylaşıp “Günaydın” dedin.
Sonra füzeyi duydun, gerçekten uyandın, bir aydınlanma yaşadın ve füze için; “Abartmayın, dünyanın her yerinde böyle kazalar olabilir” dedin, içimize bir ferahlık geldi…

2019’da “Kapalı Maraş Las Vegas olacak” dedin, kendi adamların dahil herkes güldü.
Aradan 3 yıl geçti, o ünlü söz gibi “Vegas’ta olan, Vegas’ta kaldı”, sen de kala kaldın…

Başbakan iken Türkiye’deki bir tabela örgütünden “Stratejik Vizyon Sahibi Devlet Adamı” ödülü aldın, adamlığını bilemem ama “Devlet adamı” olmadığını sokaktaki 5 yaşındaki çocuk bile öğrendi…

Mustafa Akıncı Cumhurbaşkanı iken yaptığı bir açıklamaya “Cumhurbaşkanı’nın görüşleri halkı temsil etmiyor” dedin.
Sen Cumhurbaşkanlığı’na “Atandıktan” sonra ise “Benim görüşlerim halkımı temsil ediyor” dedin…

Kızın senden daha hassas çıktı; Mağusa, Yeniboğaziçi ve İskele imar planı için “Kimsenin bu planı halka tatmin edici açıklamalar yapmadan ve iznimizi almadan geçirmesine hakkı yoktur” dedi. Sen Cumhurbaşkanı atandıktan sonra İskele’de iş adamlarının bir resepsiyonuna katılıp “Ne imar planı ne emirname, biz sizin arkanızdayız” diye açıklama yaptın.

Stratejik vizyon sahibi devlet adamısın ya…

İngiltere’nin SFO (Ciddi Dolandırıcılık Suçları Ofisi) tarafından arandığını dünya alem biliyordu, ama sen resmi bir yazı yazıp KKTC polisinden “İnterpol tarafından aranıyor muyum?” diye soru sordun, millet gülmekten öldü…

Corona patladı, “Bu virüsün bize geldiği falan yok. Bu kadar abartı ne?” diye açıklama yaptın, Covid patlayınca da bir ay geçmeden, “İnşallah önümüzdeki birkaç ay içerisinde bu hastalık defolur gider” dedin…

Sunday Express gazetesine verdiğin demeçte, “Bir anlaşma sağlanması durumunda toprağı yüzde 36’dan yüzde 30’a indirmeye hazır olduğunu” söyledin. Bu mülakat UBP Basın Bürosu aracılığı ile kamuoyuna duyuruldu. Sonra döndün, kendi açıklamanı yalanlayarak tarihe geçtin…

İngiltere’yi ziyaret ettin, Ercan’a dönünce de “İngiltere’ye direkt uçuşların başlaması mümkün” diye açıklama yaptın. 24 saat geçmeden İngiltere’nin Kıbrıs’taki Yüksek Komiseri seni yalanladı, “Öyle bir şey mümkün değil” dedi, sen ölü taklidi yaptın…

“Com on Ers dedin”, sonra “Ara sıra gergin ortamı yumuşatmak için espri yaparım dedin, mizaha vurgu yaptın. Döndün üç gün sonra DAÜ İletişim Fakültesi Dekanı Profesör Senih Çavuşoğlu’nu bir mizah paylaşımı sonucunda polise şikayet ettin…

Cumhurbaşkanı Akıncı güneyden aşı istedi, aşılar geldi, Belediye aracı aşıları aldı, hem Akıncı’yı hem de Belediye Başkanı Mehmet Harmancı’yı kaçakçı ilan ettin, sonra o aşılardan ilk sen oldun…

Cumhurbaşkanlığı seçim propaganda döneminde AKP ekibi senin seçim kampanyanı yönetti, Özgür Gazete’nin kamerasına yakalandın, sonra da müdahale yok dedin. “Yabancı istihbarat örgütlerinin manipülesi” dedin, Özgür Gazete’yi, ajan ve işbirlikçi ilan ettin…

Salgın hastalıktan dolayı Başbakan olarak “Seçim mitingleri ve kitle toplantılarının iptal edilmesi” kararı aldın, üç gün sonra Lefke’de kitle toplantısı yaptın, kendi koyduğun yasağı yine sen deldin…

Seçim gezisinde Lefkoşa’da bir tarikatı ziyaret ettin, oy için yobazlar ve üfürükçüler ile zikir yaptın…

Cumhurbaşkanı olarak atandın, yine Türkiye’deki bir başka tabela örgütü tarafından “Yılın en başarılı devlet adamı” ödülü aldın, sen bile inanmadın…

Dört pasaportlu Cumhurbaşkanı olarak tarihe geçtin. Her gün aşağıladığın Kıbrıs Cumhuriyetinin pasaportunu arka cebinden eksik etmedin. Sıkıya girince de Kıbrıs pasaportunu iade edeceğim dedin, onu da yapmadın…

RTE’nin Meclis konuşmasını boykot eden CTP ve TDP vekillerine “Hainlerin yeri Rum meclisidir” dedin, onları “Rumlarla işbirliği yapan hainler” ilan ettin…

Türkiye’ye sokulmayan ve sınır dışı edilen kendi vatandaşın aydınlara yapılan insanlık dışı uygulamaya destek verdin. Onları düşman gördün, yine ve yeniden hainlik edebiyatı yaptın…

Milletin hayat pahalılığından anası ağlarken, sen halkla alay eder gibi; “Pahalılık tarihin cilvesidir, gelip geçer. Önemli olan devlettir” dedin, milleti aç bıraktın…

Türkiye’den Tabipler Birliği’nin davetlisi olarak gelen Türk Tabipleri Birliği 2. Başkanı Doç. Dr. Ali İhsan Ökten’in Türkiye’nin sağlık sistemini eleştiren konuşmasına oturduğun yerden müdahale ettin, “Bunları burada konuşamazsınız” deyip kriz yarattın, Reisine laf ettirmedin…

Yetmedi, Sanayi Odası’nın Genel Kurulu’nda konuşma yapan CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman’ın da sözünü keserek, “Burası Türkiye’yi eleştirmenin yeri değil, biz de konuşma yapacağız, uzatma” diyerek protokol, siyaset ve diplomasi tarihinde fantastik bir sayfa daha açtın…

Mahkemenin verdiği karar ile suçlu bulunan BRT Müdürü’nün mahkumiyetine “Kamuoyu vicdanını yaralayarak infial uyandırdı” diyerek bağımsız yargıya müdahale ettin…

Yılın en başarılı devlet adamısın ya…

Ana muhalefet partisi Başkanının eleştirel bir konuşmasını bahane ettin, külhanbeyi açıklaması yaparak;
“Bak Erhürman, seni uyardım anlamadın. Bu ülkede kim Anavatan’a dil uzatırsa gereğini bizzat ben yaparım. Bu topraklarda her kim bilinçli veya bilinçsiz bana saldırıyorsa aslında benim üzerimden bu devlete, dahası da Anavatan’a saldırıyor demektir” diye uçtun, kendinden geçtin…

Kendini KKTC padişahı ve Türkiye’nin baş avukatı ilan ettin…

Seni eleştirdi diye TDP Genel Başkan Mine Atlı’yı polise şikayet ettin…

Ülkenin 20 bin dönüm ormanlık alanı yandı kül oldu, millet üzüntüden perişan oldu, herkes ağlarken sen bayram çocuğu gibi gülerek helikopterin içinde objektiflere poz verdin…

Sosyal medya patladı, binlerce insan seni eleştirdi, yazı yazdı, yorum yaptı, kızdı, bağırdı…

Sen gözüne kestirdiğin birkaç kişiyi hemen polise şikayet ettin, kendi vatandaşlarını tutuklattırdın, insanları mahkemelerde süründürdün…

KKTC’nin İslam oyunlarına davet edilmemesine rağmen senin oyunların açılışına katılmanı eleştiren futbol federasyonu Başkanı Hasan Sertoğlu’na cevap verirken kendi kendini “Seçim kazanmış ve Kıbrıs’ın bağrından çıkmış halk adamı” diye ilan ettin…

Bir kere sen halk adamı değilsin, hiç olmadın….
Ömrünün yarısından fazlasını bu adanın dışında geçirdin…

O çok övündüğün “Osmanlı torunuyum”, “Türk oğlu Türküm”, “Milliyetçiyim” söylemlerin de havada asılı kaldı, çünkü sen askerlik bile yapmadın…

Seçilmiş hiç değilsin, her gece seçilmiş olmadığın gerçeğini hatırlayarak ve ağlayarak yatağa giriyorsun…

Ne demiştin Sertoğlu’na…???
“Kendinden geçmiş, arkadan bıçaklayan, şerefsiz, sen kimsin?”…

Senin gözünde;
Herkes Rumcu
Herkes vatan haini
Herkes ajan
Herkes Türkiye düşmanı
Herkes şerefsiz
Herkes bilmem ne…

Asıl sen kimsin…???
Kimsin yahu sen…???
Nesin yani…???

Makama saygı mı…???
Hak edilmesi lazım…

Sen o makamın ağırlığını ve tarafsızlığını korusaydın saygı gelirdi
Ama “Too Late”…

Cumhurbaşkanlığı makamı hiç bu kadar ayağa düşmemişti…
Taraflı, tarafsız bütün toplumun gözünde çizdiğin imaj, yerlerde sürüm sürüm sürünüyor…

Danışmanların sana bunları söylemez, bil istedim…









Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu