Taşeron şirket nedeniyle mağdur olan işçilerin haklarını aramak için başlattıkları mücadelede 71. günü dolduran Kamu İşçileri Sendikası (Kamu-iş) üyeleri ve Başkan Ahmet Serdaroğlu, bugün de yargıya taşıdıkları dava için Girne Kapısı’ndan Mahkemeler önüne yürüdü
Serdaoğlu: Hükümet edenler kendi hırslarına yenik düşmüş vaziyettedir
Burada bir açıklama yapan Serdaroğlu, “taşeron” adı altında yıllarca Eğitim Bakanlığı’nda hademe hizmetleri gören ve sömürülen, haksızlığa uğrayan, emeğinin karşılığını alamayan ve şu anda da sendikalı olan, sendikada örgütlenen emekçilerin yasal haklarını almak için mahkemeye müracaat etmek zorunda kaldıklarını anlattı.
Serdaoğlu, “Neden zorunda kaldık? Çünkü hükümet edenler kendi hırslarına yenik düşmüş vaziyettedir, toplumun çekmiş olduğu çileler ve zorluklar kendi hırslarının altında kaldı. Hükümet edenlerin kendi hırsları, toplumdaki sorunların önüne geçmiştir. Bu hırsları neticesinde bütün yasal hakları çiğneme pahasına da olsa, sözde temizlik ihalesi adı altında tamamen yasaya aykırı bir şekilde ihaleye çıkmış, yeni bir şirket kurdurmuş ve bu şirkette de kişi başı 1 TL kar ile 280 kişiyi istihdam etme yoluma gitmişlerdir” dedi.
“Toplu İş Sözleşmesi’ne aykırı herhangi bir başka sözleşme yapılamaz”
Yani bir şirketin bir kilo et pahasına çalışmayı kabul ettiğini, böyle bir demokrasi böyle bir düzen olamayacağını, bunun belli ki hükümet edenler ve şirket tarafından yapılan bir düzmece bir oyun olduğunu savunan Serdaroğlu, bugün burada işveren pozisyonunda bulunan Eğitim Bakanlığı’nda yetkili bir sendika olduğunu ve bu sendikanın da Kamu-İş Sendikası olduğunu, çalışanların da bu sendikanın üyesi olduğunu ve bu iş yerinde de mevcut bir Toplu İş Sözleşmesi bulunduğunu hatırlattı.
Serdaroğlu, “Bu iş sözleşmesinin adı ne isterse olsun, istihdam yolu her ne olursa olsun orada işçi çalıştırabilmek için Toplu İş Sözleşmesi’ne aykırı herhangi bir başka sözleşme yapılamaz. Yasalarımızda bu ibare gayet açık ve nettir. Sözleşmeye Maliye Bakanlığı ile birlikte imza koyuyor ilgili Bakanlık. Şu anda da bu imza orada mevcutken; buna aykırı bir imza atılamaz, buna asla müsaade etmeyeceğiz” dedi.
“Verdiğimiz emeğin hakkını istediğimizi söylemek için buradayız”
Serdaoğlu şöyle devam etti;
“Bu yolda kararlı olduğumuzu, kendilerinin kamuoyuna verdikleri yanlış bilgi gibi bir talebin aslında emekçilerimizin talepleri olmadığını, kimsenin devlete girmekle ilgili bir ısrarı olmadığını ancak bu devlette çalışırken de verdiğimiz emeğin hakkını istediğimizi söylemek için buradayız.
Biz böyle hizmet alımı yapılamaz diyoruz, yapılabilir ancak o da Kamu Görevlileri Yasası’nda belirtilmektedir. Münhallerin ve mevcut işçi kadrolarının boş olması halinde eğer hizmete ihtiyaç duyulursa farklı bir hizmet alımına gidilebilir.
“Sendikalar devletlerde demokrasinin bekçisidir”
Kaldı ki şu anda Eğitim Bakanlığı’nda 330’a yakın boş münhal bulunmaktadır ve bu da alınacak kadronun emek gücünü şu anda karşılamaktadır. O yüzden bununla da ilgili hiçbir haklılıkları yoktur.
Biz emek sömürülmesine asla geçit vermeyeceğiz, sendikalaşmanın önüne geçmelerine de asla geçit vermeyeceğiz. Sendikalar devletlerde demokrasinin bekçisidir.
“Bundan sonra olacaklardan sendikamız değil, hükümet sorumludur”
Sendikalar olacak, sendikaların sadece isimleri olacak ancak emekçiler de sendikasız çalışmaya devam edecek. Böylelikle memlekette sendikalaşma ve demokrasi vardır diyebileceğiz. Böyle bir demokrasi anlayışı yoktur ve olamaz. Bu demokrasiye darbe vurmaya çalışmaktır. Biz bunun karşısındayız.
Amacımız eğitimi tıkamak değildir, eğer eğitim tıkanma noktasına geliyorsa bilinmesini isteriz ki bunun tek sorumlusu Eğitim Bakanlığı ve hükümettir. Biz çocuklarımızın eğitiminin engellenmemesi için uğraş veriyoruz. Bilinsin ki bundan sonra olacaklardan sendikamız sorumlu değildir, hükümet sorumludur”