Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Genel Başkanı Tufan Erhürman, yerel yönetimler reformunun böyle “palas pandras” yapılacak bir şey olmadığını, bunu söylemelerine rağmen hükümetin oybirliğiyle değil oyçokluğuyla bir yasa geçirdiğini hatırlattı
Erhürman: ‘Bağıra çağıra konuştuğumuz zaman söylediklerimiz doğruluk kazanıyor’ gibi bir algıdalar
Özgür Web TV‘de yayınlanan Özgür Yorum programında Damla Dabis‘in sorularını yanıtlayan Erhürman, Belediyelerin Birleştirilmesi Yasası sırasında yaşananlara işaret ederek, hükümete Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ertelenmesiyle, yerel seçimlerin ertelenmesi arasındaki farkı anlatmanın bile zül olduğunu çünkü bu işlerden bahseden insanların memleketin tepesinde oturan ve çevrelerinde danışmanlar ordusu olan insanlar olduğunu söyledi.
Erhürman, “Bir iki tane avukat çağırsalar ve sorsalar, söylediklerinin hiçbir şekilde bir mana ifade etmediğini öğrenecekler. Ama ‘bağıra çağıra konuştuğumuz zaman söylediklerimiz doğruluk kazanıyor’ gibi bir algıya kapılıyorlar. Gerçekten, tek kelime ile ifade edilecekse bu ‘üzüntü verici’dir” dedi.
” ‘İptal gelecek ve memleket kaosa sürüklenecek’ dedik”
Yerel yönetimler reformunun böyle “palas pandras” yapılacak bir şey olmadığını, bunu söylemelerine rağmen hükümetin oybirliğiyle değil oyçokluğuyla bir yasa geçirdiğini belirten Erhürman, o dönem Meclis’te sergiledikleri muhalefeti hatırlattı.
Erhürman, “Ortalık darmadağın, insanlar ekonomik sıkıntılarla boğuşuyor, belediye emekçileri ‘maaş alır mıyım, alamaz mıyım’ derdinde. Ama birileri bağıra çağıra bunları çözebileceğini zannediyor. Dedik ki; ‘Bunu yapmayın, yaparsanız Anayasa’ya aykırı olacak, bunu Mahkeme’ye götüreceğiz. Tabii ki Yüce Mahkeme’nin ne diyeceğini kimse önceden kestiremez ama Anayasa’ya aykırılık çok açık burada. ‘İptal gelecek ve memleket kaosa sürüklenecek. Bu kaosun da sorumlusu siz olacaksınız, sizi uyarıyoruz’ dedik” dedi.
“Aykırılık içeriğe dayalı bir şeydir”
Erhürman şöyle devam etti;
Şimdi gelinen noktada Anayasa Mahkemesi yasa üzerinden de olsa dedi ki;
- Seçimin ertelenmesi kesinlikle Anayasa’ya aykırıdır (Ne ile ertelediğinizden bağımsız. Yasa ile mi, Meclis kararı ile mi, ne ile ertelerseniz erteleyin fark etmez; bu Anayasa’ya aykırıdır)
2. Dördüncü yılın dolduğu günden itibaren yani Haziran 2022’den itibaren ‘Belediye Meclisleri, Belediye Başkanları, yani seçimle gelen karar organları artık yetkisizdir’ dedi.
Anayasa Mahkemesi böyle bir karar ürettikten sonra siz kararınızı Meclis’ten yine geçirirsiniz ama bunun Anayasa’ya aykırı olduğunu bilerek geçirirsiniz. Bu kez dönüp diyeceksiniz ki; ‘Ben bu kararı Meclis’ten geçirdim, Meclis kararını CTP Anayasa Mahkemesi’ne götüremeyecek çünkü Anayasa Mahkemesi Meclis kararlarını denetlemez, dolayısıyla sorun çözülecek’ zannedersiniz.
Ancak sorun çözülmez çünkü Anayasa’ya aykırılık tespiti ortadadır. Anayasa’ya aykırılık, bunu ‘yasa ile yaptın’ diye söylenen bir şey değil; aykırılık içeriğe dayalı bir şeydir ve Anayasa Mahkemesi bu konuda zaten aykırılıkları tespit etmiştir.
“Yarattığınız karışıklıkların içinden ‘şeytanlar’ bile çıkamayacak”
Ben de o yüzden CTP adına bir çağrı yaptım ve dedim ki; ‘Yarattığınız keşmekeş öyle böyle bir keşmekeş değil, sizi Meclis’te uyarmıştık. Yarattığınız karışıklıkların içinden ‘şeytanlar’ bile çıkamayacak. Bunu yapmayın diye uyarmıştık. Şimdi işte böyle karışıklıklar, komplikasyonlar var.
Biz buna rağmen yeniden çağrı yaptık ve dedik ki ‘Bunların sorumlusu siz olmanıza rağmen, biz bu komplikasyonları mümkün olduğunca aşacak ortak aklın ortaya çıkarılması gerektiğini düşünüyoruz. Diyalog yollarını açın’ diyoruz.
Bir bakıyoruz; ortaya çıkan bağırıyor, çağırıyor, sanki kabahat muhalefetteymiş gibi yansıtmaya çalışarak (bunu artık yemezler, halk da yemez. Çünkü bunu herkes gördü, yaşananlar herkesin gözünün önünde yaşandı. Herkes biliyor sizi saatlerce uyardığımızı, yapmayın bunu, bunun içinden bu şekilde çıkılamaz, gelin tekrar komiteye gidelim, bunu tekrar görüşelim dediğimizi. Tarih konusunda size Halkın Partisi ile birlikte yasa önerisi sunduk, ‘Su tarihte yapalım bu seçimi, atlamayalım bunu. Bunu atlarsak başımıza çok iş gelecek’ dedik.
Hayır, inatla yürüdüler. Şimdi dünkü konuşmaları dinlediğimde, aynı inatçı tavır, aynı ‘ben yaparım, olur’ tavrı devam ediyor. Ya bunun ülkeyi daha da kaosa sürükleyeceğinin farkında değiller ya da kaostan medet umuyorlar. Kaostan bir medet umuyorlarsa, toplum da bunu görüyor zaten.
Eğer bunlar kendi yapıp ettikleri görünmez kılınsın diye bir kaosa oynuyorlarsa; toplum da bunun farkındadır zaten. Artık kendi iradelerini ortaya koyma zamanı geldiğini toplum da görüyor.
“Eleştirinin diliyle, düşmanlığın dili çok farklıdır”
Eğer kendi varoluşunuzu, kendinize düşman seçtiğiniz biri üzerinden tanımlama ihtiyacı hissediyorsanız; orada zaten varoluşunuza dair bir sorun vardır. Eleştirinin diliyle, düşmanlığın dili çok farklıdır. Orada bir ayrım var. Sizin kullandığınız eleştiri dili değil, çünkü eleştiri fikirler üzerinden oluşturulur.
Biz de kendi kurultayımızda eleştiri yaptık ama neyi eleştirdik? Mesela iki devletli çözüm deniliyor, bunun olamayacağını eleştirdik. Bununla ilgili kişiyi hedef almadık, fikirleri eleştirdik, kişinin fikirlerini eleştirdik.
Birileri, birilerini hedef gösteriyor da; o birileri görmüyor mu olanı? O birileri sadece kendilerine biri söylediğinde mi duyuyor? Meclis’te ne olup bittiğini izlemiyorlar mı? AYM kararlarına baktıklarında; bu kararın bir maddesinde doğrudan doğruya TC’deki AYM’den alınmış bir madde var. Yani TC’de de böyledir.
Türkiye’de siz bunu kafanıza estiği gibi yapamazsınız. Sadece Türkiye’de değil, hiçbir yerde çekemezsiniz. Nerede çekersiniz, savaş durumu olur, sıkıyönetim olur, pandemi gibi kimsenin nereye gideceğini bilmediği bir hadise ortaya çıkar, fikir birliği oluşur ve kimse sen bunu neden böyle yapıyorsun demez (CB seçimlerinin ertelenmesinde ortak birliğimiz şuydu; ‘aramızda bunun siyasi bir sebepten böyle yapıldığını düşünen varsa vazgeçelim bu ertelemeden, yapalım bu seçimi”)
“Tatar’ın CTP ile bir derdi var, bunu anladık”
Tatar’ın CTP ile bir derdi var, bunu anladık. Onun dışında bir şey anlıyor muyuz? Ne alakası var mavi vatanla federasyonun? Ne alakası var, nasıl bir ilişki kuruyor ya da federasyondaki egemenlik meselesi nasıl tanımlanır? Ona ilişkin bir bilgisi var da bunun sıkıntılı olduğunu mu düşünüyor?
Federasyonda diyor ki; ‘Federasyonda egemenlik iki toplumun da siyasi eşitliği temelinde paylaşılır”
Kendisi diyor ki ‘Kıbrıslıtürkler Kıbrıslırumlara yama olacak’. Yani anlatımında şu var; sanki Federasyonda Kıbrıs Rum halkı egemen olur, Türk halkı da ona yama olur. Halbuki dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yoktur. Egemenlik iki toplumdan kaynaklanır, siyasi eşitlik temelinde kaynaklanır ve siyasi eşitlik temelinde de birlikte kullanılır.
“Anastasiadis de Tatar da siyasi eşitliği ya hazmetmediler ya da ne olduğunu anlamak istemiyorlar”
Hatta Anastasiadis bir hafta önce de rahatsızlıkla beyan etti ya ‘Ne yapacağız, yani her kurumda en az 1 Türk’ün olumlu oyu olmadıkça karar alamayacağız, bu da aslında sayısal olarak azınlıkta bulunanın sayısal olarak çoğunlukta bulunana tahakkümünü doğuracak’ diye oradan şikayet etti ya; Ersin Tatar da buradan şikayet ediyor. Aslında aynı noktada buluşuyorlar. İkisi de siyasi eşitliği ya hazmetmediler ya da ne olduğunu anlamak istemiyorlar.
CTP’ye saldırıyorlar. Saldırırken de Türkiye’yi de dahil edeyim, CTP’yi Türkiye karşıtı olarak göstereyim. Çünkü onun görüşüne göre Türkiye sadece onun söylediklerini biliyor. Türkiye Meclis’te ne oluyor ne bitiyor, bilmiyor.
Ha Türkiye bizim Meclis’te söylediklerimizden de rahatsızsa rahatsız olacak, bu bizi rahatsız etmez çünkü biz bu halk için siyaset yapıyoruz ve bu halk için doğruları söylüyoruz. TC’den bizi dinleyenlerin de bizi anlayacağını düşünüyoruz. Anlamıyorlarsa da o sorun oradadır, bizimle ilgili bir sorun değildir.
“Mavi Vatan’dan giriyor, Doğu Akdeniz’den çıkıyor”
Yapılan şey bellidir; Bağıracaksın, CTP’yi topun ağzına koyacaksın, Türkiye’ye kendi dilince dahil edeceksin, mümkünse içini hiç doldurmadan konuşacaksın çünkü anlaşılmaması lazım.
Anlattıkların da anladıysan anlaşılır, o da ayrı bir mevzu. Mavi Vatan’dan giriyor, Doğu Akdeniz’den çıkıyor, ordan Federasyon’a giriyor, peki “iki devletli çözüm” dediğin şey nasıl gerçekleşecek? BM Güvenlik Konseyi kararlarından nasıl geçecek?
Buna ilişkin ne bir bilgi var ne bir fikir var ne de bunun aktarımı var. Dolayısıyla üzerinde konuşmaya ve düşünmeye değer şeyler mi, pek emin değilim”