DünyaGenelManşet

Erdoğan’ın LGBTI+ bireyleri hedef alan ‘Anayasa’ önerisine Türkiye’deki hukukçular ne diyor?

Türkiye’de CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu‘nun başörtüsüne “yasal güvence” çıkışına AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın “anayasa değişikliği” teklifiyle yanıt vermesi ve ardından LGBTI+ bireyleri hedefe koyması tartışmanın boyutunu değiştirdi, hukukçular konuyu değerlendirdi

Erdoğan, ‘aile kavramını güçlendirme’ çalışmasında hedefin LGBTİ+ bireyler olduğunu açıkça ifade etti

Erdoğan’ın  TC Anayasası’nda “kadının ve erkeğin birlikteliğinden oluşan aile kurumunu güçlendirerek, ilave değişiklikler yapılması” talimatı vermesinin ardından, Türkiye Adalet Bakanı Bekir Bozdağ başkanlığındaki AKP heyeti çalışmalara başladı.

Çekya dönüşü gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan, “aile kavramını güçlendirme” çalışmasında hedefin LGBTI+ bireyler olduğunu açıkça ifade etti.

AKP ve MHP’nin milletvekili sayısı Anayasa değişikliğine yetmiyor

Ancak AKP ve MHP‘nin Anayasa değişikliği için yeterli milletvekili sayısı bulunmuyor. Anayasayı değiştirmek için 400 milletvekilinin, referanduma götürmek için ise 360 vekilin oyu gerekiyor. AKP ve MHP’nin vekil sayısı 334. Bu nedenle olası bir değişikliğe muhalefetin de destek vermesi gerekiyor.

Kılıçdaroğlu; Erdoğan’ın teklifine destek vermeyeceklerinin mesajını verdi

Erdoğan, Kılıçdaroğlu‘na bu nedenle “ne kadar samimisin, göreceğiz” çıkışında bulundu. Erdoğan’a “başörtülü kadınları rehine olarak elinde tutmak ve konuyu alakasız yerlere taşımak” suçlaması yönelten Kılıçdaroğlu, teklife destek vermeyecekleri mesajını verdi. Kılıçdaroğlu, iktidara gelmeleri halinde başörtüsüyle ilgili düzenlemeyi anayasaya da geçireceği sözünü verdi.

AKP’nin hedefi olası bir iktidar değişikliğinde LGBTI+ bireylere verilecek hakların önünü kesmek mi?

İktidar kulislerine göre, kendi tabanının talebi üzerine bu değişikliği planladığını belirten AKP’nin temel amacı LGBTİ+ bireylere iktidar değişikliğinde verilecek olası hakların önünü kesmek. Bunun başında da “eşcinsel evlilikler” geldiği iddia ediliyor.

Bu kapsamda Anayasa‘nın ailenin korunmasını düzenleyen 41’inci Maddesinde değişiklik planlanıyor. 41’inci Maddede yer alan “Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır” ibaresindeki “eşler” ifadesinin “kadın ve erkek” şeklinde somutlaştırılacağı belirtiliyor. İstanbul Sözleşmesi‘nin feshedilmesinin bunun ilk adımı olduğuna işaret ediliyor.

Hukukçular tartışmaya nasıl bakıyor?

Peki LGBTİ+ bireyleri hedef alacak bu Anayasa değişikliği planlarına hukukçular nasıl bakıyor? DW Türkçe‘ye konuşan Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi, Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Sibel İnceoğlu, böyle bir düzenlemenin temel hak ve özgürlüklere aykırı olacağı görüşünde.

Anayasanın 41’inci maddesinde hükmün ailenin korunması bakımından yeteri kadar açık bir pozitif yükümlülüğü devlete verdiğine işaret eden İnceoğlu, şunları kaydetti:

İnceoğlu: Böyle bir düzenleme devletin koruma yükümlülüğünü sadece kadın erkek arası ilişkiye indirger

“Ayrıca ailenin korunması için yeni bir düzenlemeye gerek olmadığı kanaatindeyim. Bu maddeye ailenin kadın ve erkekten teşkil edeceğine dair bir cümlenin eklenmesi ise söz konusu hükmü daraltır, diğer bir deyişle böyle bir düzenleme devletin koruma yükümlülüğünü sadece kadın erkek arası ilişkiye indirger.”

“Bireyin özel yaşamını sınırlayacak değişiklikler insan haklarına aykırı”

Anayasa Hukukçusu İnceoğlu, Anayasa’ya LGBTI+ bireylere yönelik, onların özel yaşamlarını sınırlayacak sonuçlar doğuracak değişik getirmenin insan hakları ile çelişeceğini vurguladı. İnceoğlu, Türkiye‘nin de tarafı olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi‘nin (AİHM) bu konudaki yaklaşımının, aynı cinsten olanların evlilikleri için de yasal bir statü tanınması gerektiği yönünde olduğuna işaret etti. Bunun eşcinsel evlilikleri doğrudan resmi evlilik olarak tanımak anlamına gelmeyeceğini dile getiren İnceoğlu, şu değerlendirmede bulundu:

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) böyle bir yükümlülük de yüklememektedir. Evliliğin sadece kadın ve erkekler arasında olabileceğini düzenleyen Rusya‘ya ilişkin verdiği kararda (Fedotova v. Russia), bu tür fiili birliktelik içinde olanların haklarını düzenleyen yasal bir statü ihtiyacı olduğunu belirtmekte ve bu eksikliğin 8’inci maddedeki özel yaşam hakkının ihlali anlamına geldiğini tespit etmektedir.

Dolayısıyla Anayasa’ya LGBTI+ bireylere yönelik, onların özel yaşamlarını sınırlayacak sonuçlar doğuracak değişik getirmek insan hakları ile çelişir, Anayasamızın değiştirilmesi mümkün olmayan 2’nci maddesindeki ‘insan haklarına saygılı devlet’ ilkesine aykırı olur.

“Anayasa’nın ereği hak ve özgürlükleri korumaktır, özgürlükleri daraltan bir şeye modern dünyada Anayasa denmez”

Ayrıca hak ve özgürlükleri genişletmek için ortaya atılan ‘kadının giyimine müdahale edilememesine yönelik’ bir yasa değişikliği teklifinin, Anayasadaki hak ve özgürlükleri daraltmak için adeta bir ‘fırsata’ dönüştürülmek istenmesi, Anayasacılığın anlamı ile de çelişir. Anayasacılığın gelişim tarihi, bireylerin hak ve özgürlüklerinin korunması mücadelesine dayanır, Anayasa’nın telos’u (ana ereği) hak ve özgürlükleri korumaktır, eğer bir Anayasa’nın telos’u özgürlükleri daraltmak ise ona modern dünyada Anayasa denemez.”

Karınca: Bu muhafazakâr çıkışın amacı kendi seçmen kitlesindeki kaymayı engellemek

Peki, LGBTI+ bireyler aleyhinde neden bir Anayasal düzenleme getirilmek isteniyor? Emekli Aile Mahkemesi Hâkimi, Avukat Eray Karınca, konunun hukuki değil siyasi amaç taşıdığına işaret etti:

“Buradaki amaç kendi seçmenini konsolide etmek, kendi seçmenini bir arada tutmak diye düşünüyorum. Çünkü en büyük endişesi, kendi seçmen kitlesinden muhalefete oy kaymasıdır. Bunu önlemek olacak. Çünkü bu tip duyarlılığı olan kesimler, ülkede muhafazakâr diye bildiğimiz kesimlerdir. O kesimlerin de duyarlılığını okşayan bir ifade bir çıkış.”

“Anayasa değişikliğine ihtiyaç yok, Medeni Kanun’a göre zaten eşcinsel evlilik mümkün değil”

Avukat Eray Karınca, böyle bir Anayasa değişikliğine ihtiyaç olmadığını kaydetti. Mevcut yasal düzenlemelerde zaten LGBTI+ bireylere tanınmış özel bir hak olmadığını savunan Karınca, “Hem Medeni Kanun‘da açıkça kimlerin evlenebileceği düzenlenmiş. 134’üncü maddede, kadın ve erkekten söz ediliyor.

Diğer maddelerde eş denmekle birlikte burada temel madde başlangıç maddesi olan 134’üncü maddede, evlendirme memuruna kadın ve erkeğin birlikte başvuracağını öngörüyor. Bu nedenle LGBTI+  bireylerin ülkemizde en azından evlenebilmeleri söz konusu değil. Nafaka da alamazlar, evlatlık da edinemezler” ifadesini kullandı.

“Olası bir Anayasa değişikliği LGBTI+ bireyleri daha da mağdur edecek”

Bu somut durum karşısında, iktidarın konuyu bir de anayasaya taşımasının olumsuz etkisinin olacağını belirten Karınca, iktidar ve toplumun bazı kesimleri tarafından LGBTI+ bireylerin hor görüldüğüne vurgu yaptı. Karınca, “Elbette ki bir Anayasa değişikliği, onlar hakkındaki olumsuz algıyı pekiştirecek. Zihinlere daha çok olumsuz kod olarak gönderecek ve daha çok mağdur edilecekler uygulamada” ifadesini kullandı.

Kaynak: DW Türkçe – Alican Uludağ











Başa dön tuşu