GenelKıbrısManşet

Eclil: Biz savaşa girelim, Erdoğan da o koltukta diktatörlüğünü devam ettirsin isteniyor

Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası (KTÖS) eski Genel Sekreteri Şener Elcil, Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Milletvekili Doğuş Derya‘nın “kaçak külliye” söylemlerinin Genel Başkan Tufan Erhürman tarafından sahiplenilmediğini söyleyerek, adada “kansız bir soykırım” yapıldığını vurguladı

Elcil: ‘Bizde ne varsa sizde de olacak’ demişlerdi, olmaya devam ediyor

Özgür Web TV‘de yayınlanan Özgür Yorum programında Damla Dabis‘in sorularını yanıtlayan Elcil, “Safları sıklaştırın, yurtsever insanlar bir arada dursun, aydınlık günler yakındır diye başlamak istiyorum” ifadelerini kullandı.

Kıbrıs’ın kuzeyinde son dönemde yaşanan baskıcı politikalara işaret eden Elcil, “Türkiye’deki olaylarla Kıbrıs’taki olayları birbirinden ayırmak pek mümkün değil, ‘Bizde ne varsa sizde de olacak’ demişlerdi, aynısı olmaya devam ediyor” dedi.

“Erdoğan ve AKP İhvan’ın (Müslüman Kardeşler) devamıdır”

Türkiye’de dini yapının, tek adamın hakimiyetin elinden kurtulduğunu ve Cumhuriyet’in kurulduğunu ve bugüne kadar da devam ettiğini, 1928’de kurulan “İngiliz İhvan” (Müslüman Kardeşler) örgütünün amacının; “Cumhuriyet rejiminde halifeliğin ortadan kaldırılmasının yarattığı boşluğu doldurmak” olduğunu kaydeden Elcil, bugün gelinen durumda TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bulunduğu yerin de İhvan’ın bir devamı olduğunu savundu.

Elcil, “Osmanlı’yı yeniden canlandırma ilkeleri var ama liberal bir anlayıştadırlar. Osmanlı’da zaten hiçbir şey vatandaşın değildi, kapitülasyonlarla da ülkenin üretim kaynakları hep ‘Batı’nın elindeydi. Erdoğan ve AKP geldiği günden itibaren ‘Türkiye’yi dışa açacağız’ söylemiyle; Cumhuriyet tarihinde oluşan toplumsal ne varsa hepsini tamamen satan ve dış sermayeye açan bir yapı oluşturdular” dedi.

“Kürt, Türk, Alevi, Sünni ayrımı yaratıp ‘laik-dinci’ diye bir bölünmeye sebep oldular”

İlk yıllarında bu ‘satışlardan’ gelen paralarla ekonomiyi düzelttikleri gibi bir izlenim oluşturup 2001-2008 yılları arasını idare ettiklerini, 2008 yılından sonra da aslına dönüş olduğunu çünkü bu liberal politikalarla bir yere varılmasının mümkün olmadığını vurgulayan Elcil, AKP rejiminin Türkiye’de sendika ve örgütlü yapı bırakmadığını, devlete ait ne varsa; köprü, yol, orman, maden hepsini sattıklarını söyledi.

Elcil, “Gelen paralarla ve dış yatırımcılarla da köprü, yol yaparak, inşaat sektörüne ağırlık vererek bir ekonomik yapı kurduklarını zannettiler ama bu arada da rüşvet, yolsuzluk aldı başını gidiyor. Bu yapı içerisinde de toplumu uyutmak için dini bir araç olarak kullanmaya devam ediyorlar. Bunun yanında etnik çatışmaları kullandılar. Kürt, Türk, Alevi, Sünni, her türlü ayrımı yaratıp ‘laik-dinci’ diye bir bölünmeye sebep oldular. Tabii ki Erdoğan’ın oraya gelmesinde ‘Batı’nın, özellikle de Amerika’nın çok büyük desteği oldu” dedi.

“Erdoğan’ın yarattığı yıkımla, birçok aydın cezaevinde veya yurtdışına kaçmak zorunda kaldı”

Erdoğan’ın bulunduğu konumda olmasının sebebinin, neoliberal dünyayı yöneten küresel güçlerin bir temsilcisi olmasından kaynaklandığını, bu güçlerin temel amacının da ki siyasetçileri ‘kullanıp kullanıp bir kenara koymak’ olduğunu belirten Elcil, Erdoğan’ın Türkiye’de yarattığı yıkımla, birçok aydının cezaevinde olduğunu veya yurtdışına kaçmak zorunda kaldığını hatırlattı.

Elcil, “Baskıcı bir rejim kurdular. Bu rejimi ‘itibardan tasarruf olmaz’ mantığıyla birçok saraylar yaparak gösterişle sürdürmeye çalışıyorlar. Köprüler, yollar, her şey belli bir çetenin elindedir ve bunların mailyetini de Türkiye halkı ödeye ödeye bitiremiyor” dedi.

“Erdoğan’ın seçmenini konsolide etmek için elinde kalan tek koz Yunanistan ve Kıbrıs”

Erdoğan’ın seçmenini konsolide etmek için elinde kalan tek kozun Yunanistan ve Kıbrıs olduğunu, Türkiye’de oluşturulan “yandaş havuz medyasının” da muhaliflere “Yunan gavuru, Rum- Yunan ikilisi dediğini kaydeden Elcil, AKP’nin Türk toplumunu çok iyi analiz ettiğini her şeye ve iyi hazırlandığını, dini ve milli değerlerin bu şekilde çok kolay sömürüldüğünü belirtti.

Elcil, “Bizde de aynı şekilde ‘külliye’ yapalım diye bir müjde verdi Sayın Erdoğan. Esas müjde de Maraş açılımıydı aslında, onun da bir sokağını açtılar ve hala insanları yasak bölgede fotoğraf çekmekten içeriye atıyorlar (Andreas Studzi olayı). İşte böyle masgaralıklarla bunun içinde böyle uğraşıyorlar” ifadelerini kullandı.

“Tatar’ı ilk kutlayan da  Anasatasiadis olmuştu”

1.Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş‘ın bile Kıbrıs sorunu müzakerelerini yıllarca sürdürdüğünü ancak çıkıp ben ‘iki devletli çözüm isterim’ demediğini söyleyen Elcil, KKTC’yi ilan etmelerine rağmen Anayasa’da Kıbrıs Cumhuriyeti’nden vazgeçilmediğini, bir çözüm bulununcaya dek de bu görüşmelerin devam edeceğinin vurgulandığını hatırlattı.

“Bunlar (Ersin Tatar) da çıkıp diyor ki ‘biz iki devletli çözüm istiyoruz’ Tatar seçtiriliyor burada, biz yurtsever insanlar olarak karşı çıkıyoruz, bize sövüp sayıyorlar” diyen Elcil, Tatar’ı ilk kutlayanın da Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Nikos Anasatasiadis olduğunu belirtti.

“Kansız bir soykırım var burada”

Elcil şöyle devam etti;

“Biz ‘Görüşme bu adamla, bu adam adanın bölünmesini talep ediyor senden, bu bir suçtur. Bunun uluslararası alana çıkıldığı anda İnterpol ile tutuklanması lazım. Sizin de Kıbrıs Cumhuriyeti olarak şikayet etmeniz lazım’ diyoruz.

Kıbrıs Cumhuriyeti makamlarında oturanlar da samimi davranmadılar bu noktada. Bunların önünü açtılar. Kıbrıs da Türkiye de uluslararası hukuka ve altına imza koydukları antlaşmalara aykırı davranıyorlar.

Erdoğan bir taraftan ‘KKTC’yi tanıyın’ diyor, bir taraftan Rusya’nın ilhakını tanımıyor. Bunun aynısını Türkiye yapıyor. Cenevre Antlaşması’na aykırı bir nüfus aktarımı yapılıyor 1974’ten beridir buraya. Kansız bir soykırım var burada.

Bu devletin işlediği bir savaş suçudur. Buraya gelen insanların suçu değildir yanlış anlaşılmasın. Bu, bu devletin suçudur.

“BM kendisini tanısın istiyor. Sen kimsin?”

Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu bolibifi çok seviyor. Karpaz’a giden rumların bolibiflerine el koymuştu. Yine o minvalde bir iş yapıyor. BM kendisini tanısın istiyor. Sen kimsin?

4 Mart 1964’te 186 sayılı bir BM kararı var burada. O kararda Türkiye’nin de imzası var. BM’de alınan bir karar. Barış Gücü Türkiye’nin onayıyla adaya gelir. Tahsin Ertuğruloğlu Amerika’larda okudu, açsınlar okusunlar o kararı. Anavatanınız Türkiye onay verdi buna.

Bundan rahatsızsa çıkıp BM’de bunu dile getirebilir, bunun gereği yapılır. Burada BM’ye böyle bir söylem yapmak tamamen iç politikaya yönelik bir söylemdir.

“Faşizm gözlerini kör etti, Ertuğruloğlu’nun yaptığı saçmalıktan öte değildir”

Bunların ne yaptığı belli değil. Faşizm gözlerini kör etti. İki ayrı devlet istiyorsun ama AB vatandaşlığından vazgeçmiyorsun. İki ayrı devlet KKTC’nin tanınması demek ve KKTC AB ülkesi değil.

Dolayısıyla KKTC’nin tanınması demek buradaki insanların AB vatandaşlığının iptali demektir. Bunu söylemiyorlar. Tahsin Ertuğruloğlu’nun yaptığı saçmalıktan öte değildir.

Silah ambargosu da iki yıl evvel kaldırıldı, sadece yıldan yıla yenileniyor. Amerika’da yetkililerle biz de görüştük.

Amerika bunları yaparken sen de İHA’ları SİHA’ları yığdım diyorsun. Bir söz vardır; ‘Korkuyorduk, silahlandık. Şimdi daha çok korkuyoruz’

“Bizim adamızda savaş olsun, Erdoğan da o koltukta diktatörlüğünü devam ettirsin”

Burayı barut fıçısında çevirmeye ne gerek var? Savaşı yaşadık, acıları yaşadık, ölümleri yaşadık, biz biliyoruz bu ne demektir.

Hâlâ daha savaşın yaralarını sarmış değiliz. Ortaya kayıplar çıkıyor, toplu mezarlar çıkıyor. Soykırımlar, toplu katliamlar yapıldı. Bunların acıları halen duruyor. Savaşın yaraları kapanmadı.

Ama şimdi savaş yapalım biz, Recep Tayyip Erdoğan da o koltukta oturup bir müddet daha diktatörlüğünü devam ettirsin. Hiçbir diktatörlük sonsuza kadar gitmedi, bu bilinsin.

“Derya’nın yaptığını Erhürman yapmıyor”

Külliye konusunda; yapılması gereken CTP Milletvekili Doğuş Derya’nın yaptığıdır. Doğuş Derya’nın yaptığını Tufan Erhürman yapmış olsa, daha da etkili olacaktı. Bunu Tufan Erhürman yapmıyor. Gidiyor Ersin Tatar ve Ünal Üstel ile beraber kurdele kesiyor.

Ama iki gün evvel de bu insanlarla karşı karşıyaydı. Doğrusu; bu ülkedeki siyasi partilerin, sendikaların, örgütlerin hepsinin Derya’nın söylemlerini devam ettirmesidir. Derya, bu mesajı Ankara’ya iletti.

“Feyizoğlu dönektir, buna Elçi demeye de dilim varmıyor”

Korkuyor buradakiler, aman kızdırmayalım, seçimlerde oy kaybetmeyelim. Onların size güveni yoktur bunu bilin. Bu yüzden Metin Feyizoğlu’nu buraya gönderdiler.

Gerek ilhakın, gerek asimilasyonun ileriye taşınması konusunda bir misyon çerçevesinde geldi bu. Bu şahsiyetin bir CHP geçmişi var. Dönektir. Buna Elçi demeye de dilim varmıyor, bu memurdur. Atanan ve valilik görevi görecek olan bir memur”











Başa dön tuşu