Meclis başkanlığı seçimlerinde uzun yıllar akıllardan çıkmayacak skandallara imza atan Ulusal Birlik Partisi (UBP) milletvekili Zorlu Töre, Başsavcılık görüşünün de seçimi kaybettiği yönünde olmasının sonrasında bugün bir açıklama yaptı. Özgür Gazete‘nin oturum sonunda oy cetveli üzerinde değişiklik yaptığını görüntülediği Töre, evraka müdahale ettiğini fakat bunun evrakta sahtecilik olmadığını ileri sürdü
Töre: Kaybetti ibaresini karalamadım.. Neden imzalamadığımı şerh düştüm!
UBP milletvekili Töre, Özgür Gazete’nin Meclis başkanlığı seçimi sonrasında diğer milletvekillerinin salonu terk etmesinin sonrasında yeniden Genel Kurul salonuna dönerek oy cetveli üzerinde değişiklik yaptığını görüntülemesi konusunda çok çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Yaptığı yazılı açıklamada oy cetveli üzerindeki “kaybetti” ibaresinin üzerini çizerek kazandı ibaresi yazdığını yalanlayan Töre, görüntülerde oy cetveli üzerinde yaptığı değişikle ilgili olarak oy cetvelini neden imzalamadığı yönünde not şeklinde şerh düştüğü iddiasında bulundu.
Töre’nin konuyla ilgili açıklama şöyle:
“Bu oylamanın ardından sonuçların yazıldığı oy cetvellerinin üzerine Meclis çalışanlarından birinin “aday seçimi kaybetmiştir” ibaresini yazması nedeniyle 3 imza gerektiren oy cetvelini imzalamaktan imtina ederek neden imzalamadığıma dair gerekçeyi not şeklinde şerh düştüm. Kaybetti kelimesinin üzerini karalayarak “kazandı” yazdığım yönündeki iddiaların gerçekleri yansıtmadığı gibi evrakta sahtecilik veya evrak üzerinde tahrifat yapıldığı sonucunu doğurmamaktadır.
Şöyle ki, UBP katibinin evrakı imzaladığı esnada sadece kullanılan oy oranlarının yazılı olduğu, iç tüzüğün ilgili maddelerine atıfta bulunmaksızın salt matematiksel hesaptan hareketle aday seçimi kaybetmiştir yorumunun yapılmasını doğru bulmadığımdan 2 katip ve 1 başkan imzasının yer alması gereken oy cetvelini neden imzalamadığıma ilişkin iç tüzüğün ilgili maddesine atıfta bulunarak oy cetveli evrakının üzerine gerekçemi kısaca şerh düştüm. Sonrasında ise bu tartışmalara son verilmesi için Başsavcılığın konu hakkındaki görüşleri için dilekçe hazırlayıp Hukuk Dairesine ilettim”
Töre’nin yaşana skandalın ardından yaptığı açıklamanın tam metni ise şu şekilde:
“Değerli Halkım,
Cumhuriyet Meclisi Başkanlık seçimi konusunda 7 Ekim 2024 tarihinden bugüne süregelen zorlu bir süreçten geçtiğimiz hepimizin malumudur.
Öncelikle belirtmek isterim ki Meclis İç tüzüğünün 10. maddesinin 1. ve 2. fıkraları, Cumhuriyet Meclisi birinci ve ikinci yasama yıllarının görev sürelerinden bahsetmektedir. Meclis Başkanı olarak ilk devre için 3 yasama yılı görev sürem hitam bulduğundan ikinci devre için 7 Ekim 2024 tarihinde başkanlık seçimine gidilmiştir.
İç tüzük 10 (4) (C) maddesine göre;
“Seçim gizli oyla yapılır. İlk dört oylamada üye tam sayısının salt çoğunluğu aranır, çekimser oylar dikkate alınmaz.
İçtüzük 10 (5) maddesine göre
dördüncü oylamada da salt çoğunluk sağlanamazsa beşinci kez oylama yapılır. Beşinci oylamada en fazla oy alan Meclis Başkanı olarak seçilmiş olur. İç tüzük
10 (7) maddesinde ise adayın tek olması halinde de aynı kurallar uygulanır.” denmektedir.
UBP parti grubundan aldığım çoğunluk oyla meclis başkanlığına aday gösterilerek 7 Ekim 2024 tarihinde yapılan oylamalarda
1.turda toplantıya katılan vekil sayısı 48; 23 ret, 23 kabul, 3 çekimser
2.turda toplantıya katılan vekil sayısı 48; 24 ret, 23 kabul, 1 çekimser
3.turda toplantıya katılan vekil sayısı 49; 25 ret, 23 kabul, 1 çekimser
4.turda toplantıya katılan vekil sayısı 49; 25 ret, 23 kabul, 1 çekimser oy almış bulunmaktayım.
Her ne kadar parti grubunun çoğunluk oyu kararı tahtında yeniden meclis başkanlığına aday gösterilmiş olsam da, 4. turdan sonra şahsımın herhangi bir geri çekilme beyanı veya iradesi olmaksızın 5.tura devam edilmemiş, benden sonra aday gösterilen Sayın Kutlu Evren oylamaya sunulmuş ve 22 kabul, 26 ret oyu alarak salt çoğunlukla reddedilmiştir.
Akabinde içinde bulunduğumuz stresli ve sıkıntılı sürecin fiziksel bir yansıması olarak rahatsızlanarak yüksek tansiyon şikayeti ile hastaneye kaldırılıp müşahade altına alındım. Malumunuzdur ki birkaç yıl önce açık kalp ameliyatı geçirmiş biri olarak aşırı yüksek tansiyon, kriz riskini tetiklediğinden tansiyonumun düşürülmesi için stresli ortamdan uzak durmam gerektiği söylenerek birkaç gün hastanede doktor takibinde tutuldum.
İç tüzük ve Anayasa’nın ilgili maddeleri uyarınca yeni yasama dönemi başladıktan sonra 10 gün içinde Başkanlık Divanı seçimleri yapılarak tamamalanması gerektiğinden ve 10.gün 10 Ekim 2024 tarihinde sona ereceğinden, CTP başkan vekili tarafından ara verilen ve yeniden açmama konusunda ısrarcı tutum sergilenen bir ortamda, tansiyonumun stabil seviyede olmamasına rağmen 10 günlük süreyi ihlal etmemek adına, aynı gün anjiyo olmuş değerli arkadaşım Sayın Ali Pilli ile birlikte sorumluluğun bize ait olması kaydıyla taburcu olarak Meclise gittik ve Başkanlık seçimi oylamalarının devam etmesini sağladım.
UBP parti grubu bu kez oy birliğiyle ikinci kez şahsımı yeniden aday gösterme kararı aldığından, iç tüzük gereği oylamalara devam edilerek, 10 Ekim 2024 tarihinde yeniden başkanlık seçimi oylamasına gidilmiştir. Buna göre;
1.turda toplantıya katılan vekil sayısı 49; 25 ret, 24 kabul,
2.turda toplantıya katılan vekil sayısı 49; 24 ret, 25 kabul,
3.turda toplantıya katılan vekil sayısı 49; 24 ret, 25 kabul,
4.turda toplantıya katılan vekil sayısı 49; 24 ret, 25 kabul oy almış bulunmaktayım.
5.turda toplantıya katılan vekil sayısı 49; 25 ret, 23 kabul oyu almış bulunmaktayım. (1 geçersiz).
Bu oylamanın ardından sonuçların yazıldığı oy cetvellerinin üzerine Meclis çalışanlarından birinin “aday seçimi kaybetmiştir” ibaresini yazması nedeniyle 3 imza gerektiren oy cetvelini imzalamaktan imtina ederek neden imzalamadığıma dair gerekçeyi not şeklinde şerh düştüm. Kaybetti kelimesinin üzerini karalayarak “kazandı” yazdığım yönündeki iddiaların gerçekleri yansıtmadığı gibi evrakta sahtecilik veya evrak üzerinde tahrifat yapıldığı sonucunu doğurmamaktadır. Şöyle ki, UBP katibinin evrakı imzaladığı esnada sadece kullanılan oy oranlarının yazılı olduğu, iç tüzüğün ilgili maddelerine atıfta bulunmaksızın salt matematiksel hesaptan hareketle aday seçimi kaybetmiştir yorumunun yapılmasını doğru bulmadığımdan 2 katip ve 1 başkan imzasının yer alması gereken oy cetvelini neden imzalamadığıma ilişkin iç tüzüğün ilgili maddesine atıfta bulunarak oy cetveli evrakının üzerine gerekçemi kısaca şerh düştüm. Sonrasında ise bu tartışmalara son verilmesi için Başsavcılığın konu hakkındaki görüşleri için dilekçe hazırlayıp Hukuk Dairesine ilettim.
Başsavcılıktan gelen görüşte sair hususlar yanında bilhassa son cümlede ret oylarının evet oylarından fazla olması nedeniyle meclis başkanı seçilemediğim yönünde ki kanaatini Sayın Başsavcı ifade etmiş, “ancak” diye devam eden son cümlesindeyse Cumhuriyet Meclisi iç tüzüğünün 10. maddesinin 7. fıkrasında yer alan kuralın ne anlama geldiğini yorumlama yetkisinin öncelikle Cumhuriyet meclisinde olduğunu hatırlatma gereği duymuştur. Buradan da anlaşılacağı üzere Sayın Başsavcı bu konudaki yetkili merciin kim olduğunu ve karar yetkisinin Cumhuriyet Meclisinde olduğunu açık bir şekilde ifade etmiştir. Bu zaman zarfında ülkemizde bugüne kadar en üst yargı makamlarında görev yapmış emekli birçok yargı otoritelerinin yanısıra, halihazırda aktif avukatlık mesleğini icra eden birçok değerli hukukçudan almış olduğum hukuki mütalaadaki ortak düşünce beşinci turda seçimi kazandığım yönündedir. Birçok ileri gelen hukukçunun konsensüsü uyarınca; gerek anayasa gerekse meclis iş tüzüğü’nün burada murad ettiği esas husus ilk 4 turda salt çoğunluk aranırken 5. turda salt çoğunluğa bakılmaksızın fazla oy alan kişinin seçilmesi ve başkanlık seçimi konusunda sürecin herhangi bir çıkmaza sürüklenmeden neticelenmesidir. Hal böyleyken, hukuk devletinin ve hukukun üstünlüğünün egemen olduğu bir yapıya her daim saygı duyduğumdan, her ne kadar birçok değerli hukukçunun görüşü bu seçimi benim kazandığım yönünde olsa da ve her ne kadar başsavcılıktan gelen görüşün son cümlesinde iç tüzüğün başkanlık seçimi ile ilgili maddenin yorumlama yetkisi meclise bırakılmış olsa da, partim meclis başkanlığı seçimlerine yeni bir adayla devam edilmesi yönünde karara vardığından, bana bu safhada gerek Başsavcılık görüşüne, gerekse partimin vermiş olduğu bu karara saygı duymak ve süreci daha içinden çıkılmaz bir hale sokmamak adına sağduyulu hareket etmek düşer. Dolayısıyla partime, Cumhuriyet Meclisimize ve Kıbrıs Türk Halkının iradesine duyduğum saygıdandır ki, bu aşamada itidalli olmanın fayda sağlayacağı kanaatindeyim.
Cumhuriyet Meclisi Başkanı olarak görev yaptığım zaman zarfında birçok icraatlara imza atmış ve görevimi layıkıyla yerine getirmek adına elimden gelen çabayı sarf etmiş bulunmaktayım. Bilhassa başkanlığım döneminde Türkiye Büyük Millet Meclisi ile imzalanan İşbirliği Protokolü mucibince meclisimiz lehine birçok değerli kazanım elde edilmiş ve Anavatan Türkiye Cumhuriyeti Devleti sayesinde meclisimize birçok ihtiyaç duyulan alet edevat teçhizat ve aynı zamanda oldukça eski model kullanılamaz hale gelmiş araçların yerine ihtiyaç duyulan 3 adet binek otomobil alınmıştır. Bu vesile ile başta Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, görevim süresince birlikte çalışma fırsat bulduğum TBMM’nin değerli Başkanlarından Sayın Mustafa Şentop ve Sayın Numan Kurtulmuş’a teşekkürlerimi sunarım.
Keza Başkanlığım döneminde ilk kez Türk Devletleri Parlamenter Asamblesi’ne Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi gözlemci üye olmuş ve bu alandaki toplantı ve faaliyetlere tam katılım göstererek ülkemize TÜRKPA toplantılarında en iyi şekilde temsil etmiş bulunmaktayız. Yine İngiliz parlamenterleri birçok kez Cumhuriyet Meclisinde ağırlayarak ülkemizdeki tarihi gerçekleri birincil ağızdan aktarmış ve bu yöndeki çalışmalarımızı üst seviyeye ilerletmiş bulunmaktayız. Yine Cumhuriyet Meclisi tarihinde ilk kez Azerbaycan Milli Meclisi ile Dostluk Grubu oluşturarak iki ülke arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi ve aynı zamanda parlamentolar arası işbirliğinin tesis edilmesi ve dostluğun pekiştirilmesi adına çok önemli bir tarihi adım atılmıştır. Dostluk grubu oluşumunun hemen akabinde Azerbaycan Milli Meclisi milletvekillerini ülkemize davet ederek onları ülkemizde ağırlama fırsatı bulmuş ve dostluk grupları arasında çalışma toplantıları düzenleyerek iki Meclis arasındaki işbirliğini geliştirmek adına önemli adımlar atmış bulunmaktayız. Bunların yanı sıra başkanlığım döneminde birçok sosyal, kültürel faaliyetler düzenlemiş, Mecliste üst düzey kabuller yaparak Cumhuriyet Meclisimizin en iyi şekilde temsiliyetini sağlamış bulunmaktayız.
Öğrencilik yıllarımdan beri bilfiil içinde olduğum, 2009 tarihinden bugüne ise halkımın takdiriyle milletvekili seçilerek dahil olduğum siyaset arenasında büyük mücadeleler vererek ve bedeller ödeyerek bugünlere geldim. Kıbrıs Türk Halkından ve partimden aldığım destek ve güven sayesinde siyaset geçmişimde milletvekilliğinden sonra bir dönem bakanlık ve meclis başkanlığı görevlerine layık görülmüş olmanın verdiği onur benim için paha biçilemez kıymettedir. Milli davamıza sıkı sıkıya sahip çıkan sarsılmaz duruşum her daim siz değerli halkımızın takdirlerine mazhar olmuştur. Sizlerden aldığım güç ve destek sayesinde siyasette bugünlere kadar geldik.
Görevde bulunduğum sürede, ülkemiz demokrasisini güçlendirmek, milletimizin refahını artırmak ve yüce meclisimizin itibarını korumak için tüm gayretimle çalıştım. Bu süreçte birlikte görev yaptığım tüm milletvekillerine, müdürlerime, meclis çalışanlarına, bana her daim her konuda destek olan değerli eşim Emel Töre’ye, her zaman arkamda duran kıymetli evlatlarıma, tüm aileme yürekten teşekkürlerimi sunarım.
Görevim süresince karşılaştığımız zorlukların üstesinden gelmemizde en büyük pay, milletimizin bize duyduğu güvenden kaynaklanmıştır. Bu güvene her daim layık olmaya çalıştım ve bundan sonra da Kıbrıs Türk Halkı’nın bağımsızlık ve özgürlük mücadelesinde milli davamıza sahip çıkarak ülkemize, halkımıza her platformda hizmet etmeye devam edeceğim. Unutulmamalıdır ki ben öncelikle halkın oylarıyla seçilmiş ve Meclise gönderilmiş bir milletvekiliyim. Ulusal Birlik Partisi’nin Lefkoşa milletvekiliyim. Bunun aksini düşünmek, bana oy verenlerin iradesine saygısızlık anlamına gelecektir. Dolayısıyla bu gerçeğin bana yüklediği sorumluluk bilinciyle hareket etmem ve sağ duyulu davranarak kaos ortamının daha fazla büyümesine ve alevlenmesine engel olmaktır doğru olan.
Gelecek dönemde de ülkemiz ve halkımız için yüce meclisimizin güçlü bir şekilde ve birlik beraberlik içerisinde çalışacağına olan inancım tamdır.
Hepinize en içten teşekkürlerimi, sevgi ve saygılarımı sunuyorum”