InstagramKöşe Yazarlarımız

Bir ömürde kaç ağustos var?






Yüzyıldır Cumhuriyet’i demokratikleştirmeyen bir siyaset kurumu, sorun da çözemez, ülkeyi de yönetemez…

Eyyam-ı bahur gündemde öne geçince… 18 yıl önceki Ağustos ayında hava nasıldı diye merak ettim.

O yılki hem meteorolojik hem siyasi havaya bir baktım.

Ve haberlerin ilk cümlesinde sıcak vurgusuna rastladım:

“Ağustos sıcaklarıyla birlikte uluslararası siyaset mönüsünün ara sıcakları da yeniden masaya geldi: İran nükleer faaliyetlerini tekrar başlattığını açıkladı.

AB’nin iyi polis politikası yavaş yavaş etkisini yitirmeye başlıyor.

ABD Savunma Bakanı Rumsfeld gerginliğin artmasıyla birlikte, Irak’ta İran’dan gelmiş silahlar bulduklarını, Tahran yönetimininse kendilerine yardımcı olmadığını açıkladı”

Uluslararası sistem ve İran sorunu, nükleer enerji konusu yine gündemde, Orta Doğu hep karışık…

Ama Ağustos sıcağı 18 yıl önce belli ki bugünkü düzeyinde değil… Daha insaflı.

***

Tabii bu haberlerin arkaplanında II. Körfez Savaşı var…

20 Mart 2003’te Amerika Birleşik Devletleri ve Birleşik Krallık önderliğinde oluşturulmuş Çokuluslu Koalisyon Kuvvetleri’nin bir askerî harekâtla Irak’a girmesiyle Körfez Savaşı başladı ve yıllarca devam etti…

Orta Doğu hâlâ bu sürecin travmasını yaşıyor.

***

Trump’ın devr-i iktidarında adını çok daha fazla duyacağımız Jonh Bolton da bu dönemde BM Daimi Temsilciliğine atanmış.

Hem de garip bir yöntemle:
“Ağustos’un lezzetli konularından biri olarak bu atama uzun süre Kongre’de bekledi. Bush geleneksel yöntemlerden ümidini kesince, yaz tatilinde çalışmayan Kongre yerine kendisinin kanun hükmünde kararnamesi marifetiyle Bolton’ı BM’ye paraşütle indirdi.”

Halbuki Bolton daha önce “BM’nin gereksiz bir kuruluş olduğunu” açıklamıştı.

Atama dünyada ses getirmiş.

***

Bush yönetimi “petrol ve silah” tekelleri iktidarı demek.

Daha doğrusu ABD’de Cumhuriyetçiler “eski”, Demokratlar ise “yeni” teknolojileri temsil eder…

Hangisi iktidar ise temsil ettikleri sektörler de bundan nemalanır.

Ağustos 2005 haberleri de bunu teyit ediyor:
“Irak’ta yaz sıcakları nefes aldırmıyordu. Tüm kışı savaşarak ve tatil yaparak geçiren Bush, Texas’ın Crawford ilçesindeki çiftliğine çekilip klasik tatillerinden birini daha yapmaya karar verdi. Bir süredir takatini yitirmiş gibi görünen barışçı protestolar birdenbire patlamış ve onu can evinde ya da can çiftliğinde vurmuştu.
Oğlunu Irak’ta kaybetmiş savaş karşıtı aktivist Cindy Sheehan’ın, Bush’la yüz yüze görüşmek üzere çiftliğe gitmesi, propagandanın kırılma noktalarından biri oldu. Sheehan’ın Bush’un gönderdiği ‘elçileri’ geri çevirip yüz yüze görüşmekte ısrarı, savaş karşıtlarının bölgeye destek ziyaretleri gerçekleştirmeye başlaması ve çiftlik çevresinde toplanan ‘yurtseverlerin’ taciz ve yıldırma saldırıları ile birlikte konu uzun süre gündemde kaldı.”

***

Dünyada bunlar olurken bizde de gene AB ve Kıbrıs gündemde:
“3 Ekim tarihi yaklaşırken, Türkiye bir politik problemi daha bertaraf etti. Gümrük Birliği Ek Protokolü’nün imzalanmasıyla birlikte, Avrupa Birliği’yle müzakerelerin başlaması önünde engel kalmamış oldu.
Öte yanda Kıbrıs Rum Kesimi’ni tanımadığını da bir deklarasyonla duyuran Hükümet, tansiyon ve heyecanın düşmesine izin vermedi.”

Ancak bir taraftan Gümrük Birliği’ne girip, diğer yandan AB üyesi Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanımamak bir arada olamayacak bir gelişmeydi.

Bugünlerde hâlâ çözülemeyen bu çelişkiyi çözecek yeni terennümler var.

Sorun çözemeyen bir ülke burası… Hangi yıla giderseniz gidin aynı sorunlara rastlıyorsunuz.

***

O zamanın iktidarı ile bugünkü iktidar yolda rastlaşsalar birbirini tanımaz, kaldırım değiştirirler.

Halbuki aynı insanlar.

“Başbakan Erdoğan, Aydınlar Bildirgesi’ni imzalayanlar adına bir grupla başbakanlıkta görüştü. Ardından, Diyarbakır’da sönük geçen bir ziyaret gerçekleştirdi, Kürt sorunu resmen telaffuz edildi.”

Kıbrıs Sorunu gibi Kürt Sorunu da çözülemeyen sorunlardan.

Yüzyıldır Cumhuriyet’i demokratikleştirmeyen bir siyaset kurumu, sorun da çözemez, ülkeyi de yönetemez.

Nitekim bugün de bunu yaşıyoruz.

***

18 yıl önceki Ağustos…
-Bulgaristan’da etkili olan yağışlar, son 50 yılda görülmemiş boyutta sellere yol açtı.
-Kapıkule sınır kapısını su bastı, araç giriş çıkışı durdu.
-Antalya, Sorgun’da kızılçam ormanlarını kesip yerine golf sahası yapılması için istenen bölgenin tahsise açılması üzerine 160 bin imzalı bir dilekçe Cumhurbaşkanı Sezer’e iletildi. Hükümet bu konuda geri adım atacağının sinyalini verdi.

Bunlar da Ağustosların değişmez haberleri gibi…

***

Bir de 2005 Ağustos sıcağından 2023 Eyyam-ı Bahur’una ulaşan bir bilimsel haber öncelerden bizi uyarmaya çalışıyordu:
“Küresel ısınmayla kasırgalar arasında doğrudan ilk kanıtlar Ağustos ayında ortaya çıktı.
Nature dergisi, dünyanın en büyük buzdağlarından Larsen-B’nin ana buz karadan kopup gittiğini, Güney Kutbu için havaların binlerce yıldır olmadığı kadar sıcak olduğunu söyledi.”

***

Bu Ağustos yazısını Hasan Hüseyin’in güzel şiirinden bir bölümle bitirelim.
“Biryanda yaşanmamış günlerin hırsı
Biryanda boşa geçen gecelerin acısı
Malum o dramın en güzel perdesindeydik
Ağustos şarap olmuş, kanımıza akmıştı
Göçmüş kıtalar üstünde kuşlar gibiydik
Duracak vaktimiz yoktu bitmiştik
Her gören didik didik bizi denetliyordu
Biz kendi derdimize düşmüştük.”









Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu