KıbrısManşet

Korkmazhan: Bu memleket işgal altındadır. Her şeyi seçime bağladınız, neyin seçimi?






Sol Hareket Genel Sekreteri Abdullah Korkmazhan, ana muhalefet Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) liderliğinin her şeyi Meclis’e hapsederek toplumsal mücadeleyi sekteye uğrattığını ve her şeyin seçime bağlandığını söyleyerek, bu siyasetin artık toplum tarafından da destek görmediğini vurguladı

Korkmazhan: Ünsal, siyasal İslam rejimin sözcüsüdür

Özgür Web TV’de yayınlanan Özgür Yorum programında Damla Dabis‘in sorularını yanıtlayan Korkmazhan, BugünKıbrıs gazetesinin ortaya çıkardığı Din İşleri Başkanı Ahmet Ünsal‘ın kadınlara yönelik sözleriyle ilgili, hükümetin Ünsal hakkında “soruşturma açıldı” açıklamasının doğru olmadığının ortaya çıkmasıyla ilgili konuştu.

Sol Hareket Genel Sekreteri Abdullah Korkmazhan

Korkmazhan, “Ünsal’ın ortaya koyduğu düşünceler kendi düşünceleri değildir. O, Türkiye’de ve Ortadoğu’nun birçok ülkesinde inşa edilmiş ve iktidarda olan siyasal İslam’a göre şekillenen rejimin sözcüsüdür. Özellikle İslam dini üzerinden siyaset yaparak kitleleri yönetme arayışında olan din tüccarları, her türlü yolsuzluğun, hırsızlığın, tecavüz, tacizin ve sapkınlığın içindedirler ve bunu İslam dini adına yaptıklarını söylüyorlar. Bu her şeyden önce bir ideoloji ve rejim biçimidir” dedi.

“Ünsal görevden neden alınamadı, asıl bunu sorgulamak lazım”

Bu ülkelerde bu siyasetin “kadın bedeni” üzerinden yapıldığına, kadının cinsel ilişkiye nasıl gireceğinden kaç çocuk yapacağına ve ne giyeceğine kadar söylemler üzerinden politikalar geliştirildiğine dikkat çeken Korkmazhan, kadınların da erkeklerin de tüm cinsel yönelimlerin de özgürce yaşamlarını sürdürebilmelerinin esas olduğunu kaydetti.

Korkmazhan, “Bu noktada Ünsal ya da temsil ettiği rejime herhangi bir hak düşmez. Ünsal görevden neden alınamadı, asıl bunu sorgulamak lazım” ifadelerini kullandı.

“Üstel atanmış bir Başbakan, Tatar ise atanmış bir Kayyum’dur. Kim kimi görevden alacak?”

Bu rejimlerde, küçük yaştaki çocukların evlenebileceğini ve hatta cinsel ilişkiye girebileceğini söyleyen “aşağılık” sözde din insanlarının olduğunu hatırlatan Korkmazhan, dini inançların kişi ile inandığı şey arasında olabileceğini ve buna da saygı duyulması gerektiğini kaydetti.

Korkmazhan, “Ülkemizde siyasal İslam örgütlenmesi uzun zamandır var. Ünsal’a soruşturma da açılmadı ama ‘soruşturma açmayan Ünal Üstel kimdir’ diye sormak lazım. Ünsal atanmış bir Din İşleri Başkanı’dır, Ünal Üstel atanmış bir Başbakan’dır, Ersin Tatar ise atanmış bir Kayyum’dur. Kim kimi görevden alacak? Onların öyle bir yetkisi yok, hepsi göstermeliktir. Göstermelik Başbakan, göstermelik kabine, göstermelik bir hükümet ve demokrasi var” dedi.

“Din İşleri Başkanı Ersin Tatar’dan daha yetkilidir”

Ülkenin aydınlarının ve ilericilerinin ilk başta bunları kabul etmekle işe başlaması gerektiğini, Kıbrıs’ın kuzeyinde Türkiye’de iktidar olan siyasal İslamcıların alt yönetimi olan bir yapı olduğunu anlatan Korkmazhan, esas olanın Kıbrıslıtürklerin kendi kendilerini yönetebilecekleri, demokratik, adil ve federal bir çözüm olduğunu, Kıbrıslıtürklerin ancak bu şekilde kendi hükümetini ve Cumhurbaşkanı’nı seçebilecek bir yapıya kavuşabileceklerini kaydetti.

Korkmazhan, “Ben iddia ediyorum; Din İşleri Başkanı Ersin Tatar’dan daha yetkilidir” dedi.

“En büyük sorun; CTP liderliğinin ‘her şeyi parlamenter mücadele ve seçim yoluyla çözeceğiz’ yaklaşımıdır”

Bu kişilerin bu kadar rahat şekilde ülkede faaliyet göstermelerinin nedeninin, ülkedeki ilerici ve solcu kesimlerin dağınıklığı olduğunu söyleyen Korkmazhan, külliye eyleminde de diğer birçok konuda da bir araya gelinmeye çalışıldığını ancak başarılamadığını söyledi.

Korkmazhan, “Bunun iki nedeni var; biri Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) liderliğinin ‘her şeyi parlamenter mücadele ve seçim yoluyla çözeceğiz’ yaklaşımıdır. Bu yaklaşım büyük oranda toplumsal mücadeleyi dumura uğratmaktadır. Çünkü en örgütlü olan ve toplumsal kesimleri harekete geçirecek olan güç CTP’dir. Siz bu noktada çekingen durursanız, size yakın örgüt ve sendikaları da baskılarsanız ve her şeyi ‘UBP gitsin, biz geleceğiz ve her şeyi çözeceğiz’ yaklaşımına indirgerseniz, bu toplum bir hayal kırıklığı daha yaşamaya mahkumdur.

“Sadece UBP’yi hedef alan politika ve sokak eylemleriyle bir yere varılamaz”

Geçmişteki CTP hükümetlerinden de bahseden Korkmazhan, 1996 yılında Demokrat Parti ve CTP’nin koalisyon hükümeti döneminde, CTP’nin genel Başkanı Özker Özgür‘ün “Davul bizim boynumuzda, tokmak onların elinde.  Benim Başbakan Yardımcısı olarak hiçbir esamem okunmuyor. CTP olarak topluma verdiğimiz sözleri yerine getiremiyoruz, hükümetten çekilmemiz gerekir. Bana yapılan vatandaşlıkları dahi göstermiyorlar, ülkeyi Denktaş yönetiyor, Elçilik yönetiyor” dediğini hatırlattı.

Korkmazhan, “Partisinin Bakanlarına rağmen hükümetten çekiliyor Özker Özgür. Bu deneyimler var ortada. En büyük nedenlerden biri de budur. CTP’nin Meclis’ten çekilip çekilmemesi önemli değildir. Belki de Meclis’i de bir mücadele alanına çevirmesi iyi olabilir. Ancak sadece UBP’yi hedef alan politika ve sokak eylemleriyle bir yere varılamaz” dedi.

“CTP’yi en çok eleştiren benim ancak CTP düşmanlığım yoktur”

Külliye eylemiyle ilgili toplumun yaptığı eleştirilerin de haklı olduğunu, örgütler bir araya gelene kadar toplumun tansiyonunun düştüğünü söyleyen Korkmazhan, bir diğer noktanın ise CTP dışında kalan bazı örgütlerin CTP düşmanlığı üzerinden siyaset yaptığını zannetmesi olduğunu kaydetti.

Korkmazhan, “CTP’yi en çok eleştiren benim ancak CTP düşmanlığım yoktur. CTP’nin yanlışını eleştiririm ama günün sonunda CTP ile demokratik, laik ve federal çözüm noktasında ortaklaşmam gerektiğinin bilincindeyim. UBP ile ittifak yapacak halimiz yok. CTP dışında kalan sol da rejim ile mücadele etmeyi bıraktı, birbirleriyle kavga ediyorlar” dedi.

“Bu memleket işgal altındadır. Her şeyi seçime bağladınız, neyin seçimi?

Korkmazhan şöyle devam etti;

“Biz işgal altındayız, bu memleket işgal altındadır. Her şeyi bağladınız seçime, neyin seçimi? Seçim mücadelede bir araçtır, vekil seçilmek, Belediye Başkanı seçilmek, Belediye Meclis Üyesi seçilmek bir araçtır, amaç değildir.

Bunlar amaçlaştığı noktada statükonun bir parçası olursunuz. Nitekim birçok insan bu noktaya gelmiş durumdadır. Sanki Norveç’te yaşıyoruz ve demokrasi vardır gibi her şeyi seçimle halledeceğimizi düşünüyoruz.

Bu ülkenin seçilmiş Cumhurbaşkanı müdahale ile görevden uzaklaştırıldı ve oraya bir Kayyum atandı.

Bu ülkenin yüzde 60’la seçilen parti başkanı (UBP-Faiz Sucuoğlu) tehditlerle görevden uzaklaştırıldı, oraya da bir Kayyum atandı. Bu ülke kendi Din İşleri Başkanı’nı kendi atardı, şimdi Türkiye atıyor.

“CTP’nin izlediği siyasetin yanlış olduğunu söylüyorum”

Zaten bizi Müslüman ve Türk görmüyorlar. Bizi orta yerden kaldırılması gereken birer besleme olarak görüyorlar.

Bunları görmüyoruz; sadece UBP’yi hedef alan politikalar yapıyoruz. Onların hepsi atamadır, onlar yönetmiyor ki bu ülkeyi.

Elbette onları da hedef alalım ama sadece bu yaklaşımla hiçbir yere gidemeyiz.

CTP liderliğinden bahsediyorum ısrarla altını çizerek; çünkü CTP içinde bizim gibi düşünen birçok yoldaşımız vardır. CTP’nin izlediği siyasetin yanlış olduğunu söylüyorum.

Aman Türkiye ile karşı karşıya gelmeyelim. Türkiye’de 4-5 ay sonra seçim var, Erdoğan mı kazanacak ne olacak bekleyelim görelim ve ters düşmeyelim ki hükümetcilik oynayabilelim” deniliyor.

Çok açık şekilde ifade ediyorum; CTP liderliğinde hakim anlayış budur ve bu yanlış bir siyasettir. Bu siyaset artık toplumun muhalif kesiminden de destek görmüyor. Bizim müdahaleyi yapanı hedef alan bir siyaset anlayışına ihtiyacımız var.

“Mesele Özker Özgür’ün değil bir ideolojinin tasfiye edilmesiydi”

20 yıllık parti Başkanı Özker Özgür ve arkadaşları Disiplin Kurulu’na dahi verilmeden, savunması dahi alınmadan CTP’nin MYK kararıyla partiden atıldı. Kendisi bunu ‘yargısız infaz’ olarak değerlendirdi ama neden bunu anlatıyorum biliyor musunuz? Mesele Özker Özgür’ün değil bir ideolojinin tasfiye edilmesiydi ve bu günlere geldi.

CTP’nin tarihini bir okumak lazım, 1976’lardan 1996’lara kadar geçen süreye bakmak lazım, CTP nasıl muhalefet yöntemi izlemiş memlekette?

Siyasi tarihimizin en şiddetli, en zor dönemleri; iki darbe olmuş, Denktaş rejimi var karşınızda ve buna karşı mücadele ediyorsunuz ve rejimi karşısına alarak muhalefet yapıyor CTP, federal çözümü ön planda tutuyor, KKTC’ciliği benimsemiyor.

‘Hükümet olacağız ve her şeyi değiştireceğiz’ de diyor, bunu da deniyor ve 96’da hükümete geliyor ve ‘hükümet olabilir ancak iktidar olamazsınız’ı görüyor.

“Hükümetçilik oynayarak insanımızın her gün göç etmesini mi izleyeceğiz?”

Hükümet süreçlerine girilmesin mi? Girilsin tabi ama TC’deki iktidarın paketlerini uygulayacaksanız değil.

Hala Sultan İlahiyat Koleji kimin döneminde açıldı? Kur’an kursları TDP’nin ve Cemal Özyiğit’in döneminde de yok muydu? E sizin Bakan ve hükümet oluşunuz neyi değiştirdi. Bunları UBP de yapıyor zaten.

Ülkedeki demokrat ve ilericilerin yeni bir strateji ve siyaset gütmesi gerekiyor. Madem federal çözüm gecikecek, buna ulaşana kadar ne yapıyoruz?

Hükümetçilik oynayarak insanımızın her gün göç etmesini mi izleyeceğiz?

En yakın arkadaş ve dostlarımız gidiyor hem de aile olarak. Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki toplumsal haklarımızı talep etmemiz gerekiyor.

“KKTC Meclisi’ne hapsedilmiş bir siyasetle bu toplum hiçbir yere gidemeyecek”

En önemli nokta çözüm karşıtı Kıbrıs Rum liderliğini zorlamaktır. Çözümün önündeki en büyük engelin bu olduğunu Crans Montana’da gördük.

Bugün 6 bin insan çalışıyor güneyde. Bu insanların sağlık, eğitim hakkı, yurttaş olma hakkı sadece kimlik kartı almakla çözülmüyor. Saydığım hakları elde etmezseniz o sadece bir seyahat belgesidir.

İnsanımızın haklarını talep etmemiz gerekiyor.

KKTC Meclisi’ne hapsedilmiş bir siyasetle bu toplum hiçbir yere gidemeyecek. Ahmet Ünsal gibi bir yaratığın yarattığı gündemler peşinde koşmaya devam edeceğiz. Demokrasisi ve ülkesi elinden alınmış bir toplum olarak bu şekilde etkili olamayacağız”









Başa dön tuşu