KıbrısKöşe YazarlarımızManşet

Sevgili Meclis ve sevgili yasa koyucular; Bir Ağır Ceza Yargıcının haykırışını duydunuz mu?






Bugün size bir Ağır Ceza Yargıcının, yasa koyuculara ve Yasama görevi olan Meclis’e Mahkeme salonundan yaptığı çağrıyı anlatacağım.

Ama konuyu daha iyi anlamamız açısından bir örnek vererek başlamak istiyorum; lütfen sabırla okuyunuz.

Her olayda suçun oluştuğu süreç, oluşma şekli, yeri, zamanı, suçlu ve mağdur arasındaki ilişki (Akrabalık, vs) ve yaş gibi fail ve mağdurla ilgili bilgiler ve fiilin içeriğiyle birlikte meydana getirdiği sonuçlar; alınacak cezayı etkiliyor.

Örneğin en basit haliyle; Bir kişinin bir başka kişiye attığı “tek bir yumruk” olayını ele alalım;

-İlk yumruğu siz mi attınız?
-Kendinizi mi savundunuz?
-Alkol ya da madde tesiri altında mıydınız?
-Yumruk attığınız kişi bir kadın ya da çocuk mu?
-Göğsüne mi yumruk attınız, omzuna mı?
-Kamu görevlisi misiniz, sade vatandaş mı?
-Yumruk attığınız kişi sizin korumanızda olan biri mi? (yetişkin/çocuk)
-Yumruk attığınız kişi görevi başında bir memur mu?
-Fiil nerede gerçekleşti?
-Yumrukladığınız kişi yaralandı mı sakat mı kaldı yoksa öldü mü?

Bakın fiil hepsinde aynı; tek bir yumruk ancak bu soruları daha da fazla çeşitlendirebiliriz.
(Ayrıca burada tahkikatın doğru yapılmasının önemi de ortaya çıkıyor ancak bu başka bir yazının konusu)

Ve verilen her bir cevaba göre de yasalarda düzenlenen cezai bir karşılık bulabiliriz.

***
Burada örnek verdiğimiz bir “yumruk atma” fiili, olayın gelişimi ve sonuçları itibariyle her ne kadar “daha az/daha çok hasar” noktasında değerlendirilebilecek sonuçlara yol açsa da bu her fiil için geçerli olmayabiliyor; en azından toplum vicdanında.

Hukuki açıdan yazılı yasa metinlerinde olmasa da hem kişisel hem kamuoyu vicdanı nezdinde hem de psikolojik ve sosyolojik açıdan bazı farklı fiiller; aynı sonuçları doğurabiliyor.

İşte bunlardan belki de en barizi; ÇOCUĞA YAPILAN CİNSEL İSTİSMAR!

***
Bugün özellikle Ortadoğu ülkelerinde kendini gösteren ancak dünyanın birçok bölgesinde de yaşanan çeşitli çocuk istismarı şekilleri var; Çocuk işçi çalıştırmak, çocukları duygu sömürüsü malzemesi olarak kullanmak, çocukları reklam malzemesi yapmak, çocukları boşanmalarda karşı tarafa karşı koz olarak kullanmak, bakım vermekle yükümlü olunduğu halde bakmamak, temizlememek, aç bırakmak, kötü davranmak, şiddet uygulamak, vs…

Çok konuşmak istemesem de bazı detaylar konuşulmak zorunda bırakılıyor.

“Elle taciz edilerek mi istismara uğratıldı, porno film mi izletildi, cinsel organ mı gösterildi, herhangi bir yerine bir cisim ya da cinsel organ girişi mi yapıldı, sözlü olarak mı anlatıldı” gibi birçok mide bulandırıcı şey konuşulmak zorunda tahkikat ve Mahkeme süreçlerinde.

Konu çocuk olunca; istismar çeşitlerini birbirinden ayırmak istemesek de duyduğumuzda tüm vahşi duygularımızı ön plana çıkaran ve öfke nöbetleri geçirmemize sebep olan istismar şekli sanıyorum; cinsel istismardır.

İşte bu istismarın ne boyutta gerçekleştiği; istismara uğrayan çocuğun bundan sonraki hayatını, psikolojik ve fiziksel sağlığını ilgilendiren sonuçlar açısından çok büyük farklılıklar içermiyor.

Bunu geçtiğimiz gün yüksek perdeden dile getiren ise; tam da böyle bir davada belli ki gönlünden geçen ve vermek istediği cezayı veremeyen bir Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı.

***

45 yaşındaki Alpaslan Kılıç, 5 Kasım 2022 tarihinde Gönyeli‘deki evine misafirliğe gelen bir arkadaşının 12 yaşındaki kız çocuğuna cinsel saldırıda bulunmakla suçlandı.

Olayın Mahkemeye taşınması sonrası suçunu kabul eden ve “Şeytana uydum” diyen Kılıç hakkındaki karar geçtiğimiz gün yargılandığı Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi tarafından okundu; 4 yıl hapislik (Tecavüz gerçekleşmedi, elle taciz edildi)

Cezayı veren heyette; Ağır Ceza Başkanı Fadıl Aksun, Kıdemli Yargıç Vedia B. Barkın ve Yargıç Murat Soytaç bulunuyor.

Oy birliği ile alınan kararı açıklıyor Mahkeme Başkanı Fadıl Aksun ve çok ciddi bir mesaj veriyor;

Tecavüzün gerçekleşmesi de gerçekleşmemesi de aynı mağduriyeti doğuruyor

***

Bir Yargıç bunu neden söyler?

En basit haliyle; Kendi eliyle verdiği cezanın yetersizliğinin, kendi vicdanını ne kadar rahatsız ettiğini anlatmak ve yasa koyucuya bir mesaj iletmek için.

“Tecavüz ya da cinsel istismar; Her iki olay da çocuğu cinsel yönden mağdur ediyor”

Aksun şu önemli cümleleri kuruyor Mahkeme salonunda;

Yasa koyucu Fasıl 154 Ceza Yasası’nda ‘Çocuğun cinsel istismarı’ suçu ile ilgili 6 yıla kadar hapislik öngörüyor.

Aynı yasanın 153’üncü maddesi ise çocuğa cinsel istismar yerine tecavüz edilmiş olması halinde ömür boyu hapislik cezasını öngörüyor.

Tabiidir ki Mahkememiz güçler ayrılığı ilkesini benimseyerek ‘Yasama’nın görevini yaparken takdirine karışmayı uygun bulmaz ancak ceza yargılaması açısından suç tipleri arasında ceza dengesinin gözetilmesi gerekliliğini bir ilke olarak kabul ederek aşağıdaki değerlendirmeyi yapmayı uygun bulur

Bir çocuğa tecavüz edilmesiyle cinsel istismara uğratılması arasında olgusal olarak bir fark olsa da sonuç itibariyle her iki olay çocuğun cinsel yönden mağdur edilmesi sonucunu doğurmaktadır.

“Buna rağmen iki suç tipi arasındaki cezalarda uçurum var”

İki suç tipi açısından çocuğun bedeni üzerinde oluşan sonuç farklı olsa da Mahkememiz bu iki suç tipinde çocukta oluşan psikolojik hasarın birbirine çok yakın olduğunu değerlendirerek, bu iki suç tipi arasındaki ciddi ceza uçurumuna dikkat çekmek ister.

Durum böyle olmakla birlikte Mahkememiz yasa koyucunun belirlediği sınırlar içerisinde kalıp ceza takdir edebileceğinden; bu meseledeki üst sınırı 6 yıl olarak kabullenerek değerlendirmesine devam edecektir.

“İkisi de ağır suç”

Çocukların cinsel istismara uğramaları çocukların çocukluluğunu öldüren, manevi hayatlarını katleden ve sağlıklı gelişimlerine engel olan çok ağır bir suçtur.

Sanık evinde misafir olarak bulunan kendi bedenini henüz daha tanımamış, cinsel duyguları oluşmamış bir çocuğun göğüs bölgesine temas etmesi ve kendi cinsel organından bahsetmesi istismarın tüm unsurlarını oluşturmuş durumdadır

***

Aksun’dan Meclis’e ve yasa koyucuya çok önemli mesaj

Halk diliyle okuyacak olursak Yargıç Fadıl Aksun burada şunu diyor;

Ben bir Yargıç olarak, önümdeki yasada yazan en ağır cezayı veriyorum. Ancak bu cezalar, bu tip suçlar için yeterli değil. Yasa koyucular bunu görmeli, yeni düzenlemeler yapılmalı, caydırıcı ve toplum vicdanını bir nebze rahatlatacak ceza süreleri ve yöntemleri belirlenmeli

Şimdi iş; vicdanıyla Meclis ve yasa koyucuya seslenen Bağımsız Kıbrıs Türk Mahkemelerinin Yargıçlarına kulak vermek için iktidarı ve muhalefetiyle tüm siyasilere, baskı unsuru olmak için de biz gazetecilere, sivil toplum örgütlerine ve toplumun aydın kesimlerine düşüyor.

Çocuklarımızın hayatlarında aynı büyük sonuçlara gebe olan farklı suç fiillerini, birbirine kıyasla daha hafif/daha ağır diye ayırmaya devam mı edeceğiz yoksa konu “çocuklarımız” ve “geleceğimiz” ise “sıfır tolerans” deyip, toplumu bu zararlılardan temizleyecek miyiz?

Karar bizim.









Başa dön tuşu