Ankara‘dan atama Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, kendisinin hiçbir insani yardımı engellemediğini, sinsice bir algı operasyonu yapıldığını söyleyerek, kendisinin misyonunun “ulusal davaya hizmet” olduğunu ve kimsenin kendisine “insanlık dersi” vermeyeceğini söyleyerek, kendisinin insanlığa aykırı bir şey yapmadığını savundu
Ertuğruloğlu haftalar sonra kürsüde
Cumhuriyet Meclisi Genel Kurulu, dün ateşli tartışmalara ve hükümet-muhalefet arasında hakarete varan karşılıklı ağır eleştirilere sahne oldu.
Türkiye‘de Kahramanmaraş merkezli yaşanan ve 49 Kıbrıslıtürk yurttaşın da hayatını kaybettiği depremler sonrası yaşananlar masaya yatırıldı, Ertuğruloğlu haftalar sonra Meclis kürsüsüne çıkarak kendisi hakkındaki, “Güneyden Türkiye’ye gönderilmek üzere gelecek olan insani yardımları engelledi” iddialarına cevap verdi.
Ertuğruloğlu: İnsanlarımızın acıları üzerinden siyaset yapmayı aklımın ucundan geçirmedim
Ertuğruloğlu, kendisi hakkında “zehirli zihniyet” diyerek “akıllarınca” kendisini ifade etmeye çalışanların aslında kendilerini ifade etiklerini savundu.
Ertuğruloğlu, “Bütün fırtına tam bir dezenformasyon ve gerçekleri çarpıtma şekilde yaşandı. Reklam sevmeyen biri olduğumu herkes bilir. Yaptığım işleri ‘Tahsin Ertuğruloğlu’nun reklamı olsun’ diye ne yazarım ne duyururum. İnsanlarımızın acıları üzerinden siyaset yapmayı da aklımın ucundan geçirmedim” dedi.
“Ankara’dan bana ‘Kesinlikle böyle bir kararımız yok’ denildi”
Ertuğruloğlu süreci şöyle anlattı;
“Bu olay nereden patlak verdi anlatayım;
Rum Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Dimitris Dimitriu‘nun Twitter‘dan yaptığı bir açıklaması geldi önüme. Açıklama; “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin, Türkiye’ye arama-kurtarma ekibi gönderilmesi yönündeki teklifinin Türkiye tarafından kabul edildiği” yönündeydi.
Bunun üzerine ben Ankara ile temasa geçtim ‘bu doğru mu’ diye. Ankara’dan bana ‘Kesinlikle böyle bir kararımız yok’ denildi. Bunun üzerine Dışişleri Bakanlığı olarak açıklama yapık ve ‘Bu açıklama gerçekleri yansıtmıyor, tipik şekilde Rum tarafının bu kadar insani bir olayı bile siyasi olarak istismar etmeye çalışıyor’ dedik.
“Olay sinsi şekilde olay; ‘Tahsin insani yardımları engelliyor’ diye yansıtıldı”
Bunun üzerine bir anda bir orkestra halinde profesyonelce ve sinsi şekilde olay; ‘Tahsin insani yardımları engelliyor‘ diye yansıtıldı.
Bende beni arayıp durumu soran Yenidüzen gazetesi muhabirine, ‘Türkiye’ye gitmesi istenmeyen malzemeyi ben niye kabul edeyim‘ dedim.
Hala daha oynanan senaryonun temelinde yatan iddia budur; ‘Yardım gidecekti, Tahsin engelledi’, bu kesinlikle yalandır.
“Benim misyonum; ulusal davaya hizmet etmektir”
Sonrasında şu karar verildi; ‘Gerek BM Barış Gücü’nden gerekse Rumdan gelecek yardım; BM tarafından KKTC makamlarına teslim edilmesi şartıyla kabul edilebilir‘ denildi ancak bu bile çarpıtılarak yansıtıldı.
‘Tahsin Ertuğruloğlu yardımları engelledi ama ona rağmen Bakanlar Kurulu ertesi gün karar aldı‘ denildi.
Yıllardır hedefe koyulmaya alışkınım, hiçbir zaman makam uğruna siyaset yapmadım. Her zaman inandığım bir ulusal davanın gereklerini yapmaya gayret ettim. Hala o yolda devam ediyorum.
Benim misyonum; ulusal davaya hizmet etmektir. Bunu yaparken kimsenin bana haddini aşarak insanlık dersi vermeye çalışmasına da asla izin vermem.
Kimsenin bana insanlık dersi vermeye haddi yoktu. Ben insanlığa aykırı bir şey yapmadım”
Ertuğruloğlu’na “Beğenmeyen başka yerde yaşasın” sözleri hatırlatıldı
Bu sırada CTP sıralarından, Ertuğruloğlu’nun kendisini eleştirenlere sarf ettiği “Beğenmeyen başka yerde yaşasın” sözleri hatırlatıldı.
Ertuğruloğlu, “Ben de bu konuya gelecektim. Geçen hafta bu salonda bazı vekiller ‘Ertuğruloğlu ile aynı toplumda yaşıyor olmaktan utanıyorum’ ifadelerini kullandı.
Yine bu sırada UBP’li vekiller Ahmet Savaşan, Özdemir Berova ve CTP’li vekiller Ceyhun Birinci ve Ongun Talat arasında sesler yükselmeye başladı. O sırada oturumu yöneten UBP’li vekil Sadık Gardiyanoğlu tartışmaya müdahale etti ve Ertuğruloğlu konuşmasına devam etti;
“Buradan benim gitmem söz konusu değildir çünkü devleti sahiplenen biziz”
“Böyle bir ifade kullanılınca ben de şu mantıkla cevap verdim; bu ülkeye, bu ülkeye inanan, bu ülkeye hizmet eden, bu devletin kalıcılığına inanan, misyonu bu ülkenin gelişmesine yönelik olan insanların devletidir.
Buradan benim gitmem söz konusu değildir çünkü devleti sahiplenen biziz. Sizin siyasi misyonunuz ise bu doğrultuda değil.
Siz ülke tanımınızın KKTC olmadığını defalarca belirttiniz. Size göre ülke ya Kıbrıs Cumhuriyeti ya da Kıbrıs adasıdır, benim ülkem ise KKTC’dir.
“Ben bir Türk devletinde mutlu şekilde yaşıyorum”
Ben de; ‘KKTC’de benimle yaşıyor olmaktan utanıyorlarsa burada yaşamak zorunda değiller, bu ülkeden ben gidecek değilim.
Ben bir Türk devletinde mutlu şekilde yaşıyorum, mutsuzluk duyan sizseniz; zorla tutmuyoruz, daha mutlu olacağınız yer varsa gidebilirsiniz’ dedim.
“Ayrı dünyaların insanlarıyız”
Aynı dünyaların insanı değiliz, sizlerden övgü beklemedim, övgü gelse üzüleceğim. Burada o kadar şey söylediniz ki; mesela geleceğinizi çalmışım, neyini çaldım? Bu devleti Ruma peşkeş çekmek isteyen Annan Planı’na hayır dediğimiz için mi geleceğinizi çaldım?
Duruşumuzun izahını seve seve yapmaya hazırız, utanılacak bir şeyimiz yoktur. Bu devleti Rumun boyunduruğuna sokmaya çalışan AB ise AB, BM ise BM, ABD ise ABD, İngiltere ise İngiltere’ye karşı, hepsiyle mücadele etmeye yeminliyiz ve gurur duyarız. Bu misyonu olmayanların bana insanlık dersi vermeye haddi yoktur.
Bir de sakın Tahsin Ertuğruloğlu’nun yalnız olduğunu düşünmeyin, o kadar çok Tahsin Ertuğruloğlu var ki; öyle bir hataya düşmeyin, üzülürsünüz ama realite budur”
Şahali: Ben anlayacağımı anladım
Bu sözler üzerine CTP Milletvekili Erkut Şahali Ertuğruloğlu’na şunu sordu;
“Rum Dışişleri Bakanlık sözcüsünün tweetine dayalı olarak Ankara’dan teyit ihtiyacı duyduğunuzu ve böyle bir karar olmadığına öğrendiğinizi söylediniz. Ancak sonra bu yardımlar nasıl geldi? Çünkü birinci açıklamada da dolaylı bir yardım söz konusuydu, gerçekleşen yardım da öyleydi”
Şahali Ertuğruloğlu’nun, “Ben Ankara’ya sorduğum gün gün böyle bir karar yoktu” demesi üzerine de “Eğer Türkiye Avrupa İnsanı Yardım organizasyonundan yardım kabul ediyorsa buraya kimlerin yardım sağladığı herkesin malumudur, içinde Kıbrıs Cumhuriyeti ve Yunanistan da vardır” dedi.
Ertuğruloğlu ise; “Ama o yapılan açıklama konusunda Ankara’nın verdiği cevap ‘böyle bir karar yoktur’ şeklindeydi olunca, Şahali “Ben anlayacağımı anladım” ifadelerini kullandı.
Derya: Devletin ismini değiştireceğini söyleyenlere karşı tutumunuz nedir?
Bu sırada söz alan CTP’li vekil Doğuş Derya, şunları söyledi;
“Bu ülkenin insanlarına gidin demenize katılmıyorum. Kıbrıs bir ülkedir, KKTC ise bir devlettir. Bu kadar KKTC’ye sahip çıktığınızı söylüyorsunuz; peki devletin ismini bu toplumun talebi olmadan değiştireceğini söyleyenlere karşı tutumunuz nedir? İkincisi; keşke bu ülkede yaşanan siyasal görüş farklılıklarına rağmen toplumun yan yana durabilme kabiliyetini gösterdiğini ve Kıbrıs Türk demokrasisinin tam da bu yüzden kıymetli olduğunu görseydiniz”
Ertuğruloğlu ile Derya arasındaki tartışma şu şekilde ilerledi;
Ertuğruloğlu: Sizin ısrarla yaratmaya çalıştığınız algı; ‘Deprem oldu, Ertuğruloğlu kılını bile kıpırdatmadı, üzülmedi’ şeklindedir. Bunları sıralarken biraz insaflı konuşulsa ve siyasi rant sağlama adına beni karalama, küçük düşürme gibi yıllardır yapılanları tekrarlamam gayreti olmasa daha iyi olurdu. Ben kimseye gidin demedim. Benim ülkem KKTC’dir, ister kabul edin ister etmeyin. Bu kürsüye çıkarsınız, milletvekili andını okursunuz
Derya: Sosyal bilimler diye bir şey var; Türkiye bir ülkedir Türkiye Cumhuriyeti bir devlettir. Egemenlik diye mangalda kül bırakmadığınız devletin adını, bizim talebimiz olmadan TC yetkilileri; Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olarak tanımlama yönünde girişim başlattılar, aldığı icazetle Ersin Tatar da böyle söylüyor, siz ne diyorsunuz bu konuya?
Ertuğruloğlu: Devletin ismini değiştirme kararı verilecekse bu kararı bu Meclis verecek. Sizden gizli saklı bir şey yapılmayacak, Meclis karar verirse referanduma gidilecek. KKTC devleti Kıbrıs Türk halkının egemenliğinin garantisidir. İstediğiniz oyunları oynayın, bizim misyonumuza siz, sizin misyonuna da biz sahip değiliz. Bu seni niye rahatsız ediyor?
Ertuğruloğlu: Siz çünkü Kıbrıslılık diye olmayan bir milli kimliğe kendinizi teslim etmişsiniz
Bu sırada, Genel Kurul’daki hükümet sıralarına geçen UBP‘li vekil Sadık Gardiyanoğlu Derya’ya; “İstediğiniz cevabı alamadınız diye konuşmacıyı yarım saattir engelleyemezsiniz” diyerek yüklendi, UBP’li vekil Özdemir Berova ise Genel Kurul’u terk etti.
Bu dakikadan sonra da Meclis’e, CTP’li Meclis Başkan Yardımcısı Fazilet Özdenefe Başkanlık etmeye başladı.
Kürsüde olan Ertuğruloğlu şu sözlerle konuşmasına devam etti;
“Bir ülkede siyaset; ülke çıkarları için halkın çıkarları için yapılır. Temel felsefe budur. Buradan hareketle; ülkenin neresi olduğu önem arz eder. Size göre ülke Kıbrıs. O zaman hadi gelin Kıbrıs için siyaset yapılsın. Siz heveslisiniz, siz çünkü Kıbrıslılık diye olmayan bir milli kimliğe kendinizi teslim etmişsiniz”
“Sen kimsin be!”
CTP’li vekil Ceyhun Birinci Ertuğruloğlu’na: Haddinizi bilin, bu ülke sizin değildir. Bu ülke bizimdir.
Ertuğruloğlu: Sen kimsin be!
Birinci: Ne KKTC ne Kıbrıs tapumuzdadır. Yeter artık, rant uğruna bu ülkeyi bu hale getirdiniz şimdi de bize bu ülkeden gidin diyorsunuz, siz gideceksiniz. Koltuk uğruna robot oldunuz bu ülkede
Ertuğruloğlu: Ben 20 sene vekillik yaptım ve hiçbir zaman bugünkünden farklı konuşmadım, seçimden korkup kaçan biri de değilim. Ama Allaha şükür vekil değilim, zaten başkanlık sistemine inanan birisiyim. Vekillerin yasalarla uğraşmaları, Bakanların ise oy hesabı yapmadan görev yapmaları gerekir. Popülizmin önüne başka türlü geçilemez. Vekil olmadığım için mutluyum.
Ertuğruloğlu: Yüzsün olan sensin, hadsiz, terbiyesiz
CTP’li vekil Erkut Şahali’den Ertuğruloğlu’na: Bu halkın egemenliğine yönelik en büyük saldırısının abidesidir karşımızda duran kişi. Bu hükümetleri kuran iradeye rağmen görev başında olduğunu kendi ifade etti, daha ne olsun
Ertuğruloğlu: Bakanların vekil olma koşulu yoktur.
Derya: Çok yüzsüzsünüz gerçekten.
Ertuğruloğlu: Yüzsün olan sensin, hadsiz, terbiyesiz. Birinizin bana had bildirme hakkı yoktur.
Birinci: Hepimizin vardır.
Ertuğruloğlu: Bu devlete ihanet ediyorsunuz.
CTP’li vekil Fikri Toros: Sen özgüveni sarsılmış bir faşistsin.
Candan: Ertuğruloğlu kendi ideolojik kafatasçı ve ırkçı saplantıları nedeniyle Türkiye’yi de yanlış yönlendirdi
Bu sırada kürsüden inen Ertuğruloğlu ve Erkut Şahali arasında sert tartışmalar yaşandı, Şahali Ertuğruloğlu’nun Genel Kurul’dan çıkmasını istedi, İçişleri Bakanı Ziya Öztürkler ve Tarım Bakanı Dursun Oğuz ortamı sakinleştirmeye çalışırken, Fazilet Özdenefe ise vekillerin sakinleşmemesi durumunda oturumu kapatacağını söyledi.
Tansiyon düştü, hükümettin tüm vekil ve Bakanları Meclis’i terk etti.
Bu sırada oturduğu yerden söz alan CTP’li vekil Armağan Candan şunları söyledi;
“Günün sonunda depremin daha ikinci günü AB’nin oluşturduğu insanı yardım mekanizmasında yer alacak olan 20 kişilik arama kurtarma ekibi ve bir doktordan oluşan Kıbrıs Rum ekibinin; gidip Türkiye’de tek bir can dahi olsa -ki ilk 72 saatin ne kadar önemli olduğunu biliyoruz- kurtarmasıydı önemli olan
Bütün bunlar hikaye, tek bir canın daha kurtarılmasını sağlayacak olan ekibin Türkiye’ye gitmesine, araya girerek yardımcı olacağına engel oldu Tahsin Ertuğruloğlu, sonuç budur.
Ertuğruloğlu, Türkiye’yi de bu yönde yönlendirdi ve işi bozdu, kendi ideolojik kafatasçı ve ırkçı saplantıları nedeniyle, sonuç budur gerisi hikayedir.
Kimin ne devleti olduğu o çocukların umurunda değildir. Tek bir kurtarıcıya ihtiyacı vardı o çocukların, Türkiye buna izin vermediyse Türkiye hükümeti de suçludur, Ertuğruloğlu da insanlık suçu işlemiştir.
AB çatısı altında nasıl ki İtalya’nı, Yunan’ı, İngiliz’i gitti, Kıbrıs Cumhuriyeti ekibi de o şekilde gidecekti, başka türlü gitmesi zaten mümkün değil ve bu AB’nin ilgili komisyon üyesi tarafından kamuoyuyla paylaşıldı.
Kıbrıs Cumhuriyeti de bütün AB heyetinin bir parçası olarak gidecekti, olay buydu. Biz de AB olsun Türkiye’deki ilgililer olsun, bu temasları yaptık, biliyoruz neyin ne olduğunu, bize kimse hikaye okumasın, olayın özeti budur, olay budur, gerçek budur. Tek bir çocuğun daha canının kurtarılamamasının sorumlusu bu anlayıştır”
Derya: Utanç verici ve esef duyulması gereken bir mesele
Candan’dan sonra söz alan Doğuş Derya da şunları kaydetti;
“Meclis çatısı altında, başka siyasi farklılıklarımıza rağmen birbirine saygı konusunda kusur etmemeye çalışıyoruz fakat kürsüden halkın görev verip gönderdiği vekillere, Kıbrıs’ta federal çözümü savundukların için ‘vatan haini’ basılması 1980’lerden kalmış bir siyasetken hala yapılıyor olması utanç verici ve esef duyulması gereken bir meseledir.
Halka karşı sorumluluğu olmadığı için bu kadar rahat konuşan Tahsin beyi protesto ettiğimizin kayıtlara geçmesini istiyorum. Hiç tartışmasız olan ve ilkokul çocuklarının bile bildiği kavramları kendi istedikleri gibi yeniden tanımlayacaklarını zannederek faşizan bir politikayı yürürlüğe koyuyorlar ve kutuplaştırıcı ve ötekileştirici politikanın mimarı olmaktan vazgeçmiyorlar.
Dayanışmaya en çok ihtiyacımız olan bu dönemde CTP olarak yapıcı tutumla muhalefet sergilerken, bu şekilde davranışları görmekten bıktığımızın tutanaklara geçilmesini istiyorum. Vatan haini diyenlerin kendi koltukları için üzerine hamaset yaptıkları devletin egemenliğini ayaklar altına alan kişiler olduğunu vurgulamak istiyorum”