KıbrısManşet

Sertel: Halka ait malı halka satmaya çalışıyorlar, beleşe denize girmek Anayasal haktır




Bağımsızlık Yolu Genel Sekreteri Celal Özkızan, Beleşe Deniz-Plajlar Halkındır” Aktivisti Yusuf Özgü Sertel ve Baraka Kültür Merkezi Kültür Sanat Sorumlusu Emel İpçiler, Emeğin Gündemi programına katılarak “Deniz Kıyısına Erişim Hakkı ve Beleşe Deniz Mücadelesi” konularını irdelediler

Özkızan: Beleşe denize girmek Anayasal haktır

Özkızan, “Beleşe Deniz” mücadelesinin 2009 yılında başladığını, uzun yıllara dayandığını ve ilk başlarda kimsenin kafaya takmadığını söyleyerek, eğitim, sağlık ve enerji gibi konulara insanların daha çok hassas olduğunu, denize girmek için hak mücadelesinin ilk başta yan yana getirilemeyecek gibi duyulduğunu ancak mücadele verildikçe de ne kadar ihtiyaç olduğunun anlaşıldığını anlattı.

Beleşe Deniz mücadelesinin, verilen diğer pek çok mücadelelerden farkının; ortada kazanılmış bir hakkın varlığı olduğuna dikkat çeken Özkızan, var olan hakkı kimsenin tartışmadığını, Anayasa’nın 38. maddesinde açıkça yurttaşların 100 metrelik kıyı şeridi içerisine girmesinin kimse tarafından engellenemeyeceğinin ve girişin ücrete bağlı tutulamayacağının yazılı olduğunu belirtti.

Özkızan, Girne Kaza Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi’nin “beleş denize girmek haktır” kararlarının olduğunu da vurguladı.

Özkızan, 4’lü koalisyon hükümeti ve UBP-HP hükümeti döneminde, şezlong, duş ve tuvaletlerin kullanımında cüzi ve insanların cüzdanını yakmayacak şekilde ücretlendirilmesi talebini hükümetlere ilettiklerini ancak sonuç alamadıklarını söyledi.

“Plajlarda ciddi kirlilik mevcut”

Sağlık Bakanlığı’nın 2022 Mayıs ayında denizlerdeki kirlilik ile ilgili bir analiz yayımladığını belirten Özkızan, 38 plajdan örnek alındığını ve 17’sinde ciddi kirliliğin tespit edildiğini hatırlattı.

Ortada Anayasal bir hakkın olduğunu yineleyen Özkızan, eylemi yapanın halk olmadığını, Anayasal hakkı kullanırken bunun adının eylem olamayacağını, hakkı çiğneyen, Anayasa’ya karşı eylemi yapanın otel ve işletmeler olduğunu aktardı.

Özkızan, “Ülkemizde plaja erişim için bile mücadele gerekmektedir ve eğer bunun mücadelesini vermezsek, bugün uğraşmadan erişilen haklarımız için bile ilerde mücadele etmek zorunda bırakılabiliriz” diyerek, beleşe deniz mücadelesinde kimsenin kendisini bir eylemci gibi görmemesi gerktiğini, denize girmenin Anayasal bir hak olduğunu, aslında oradaki işletmenin hukuka karşı bir eylem gerçekleştirdiğini yineledi.

Sertel: Halka ait malı halka satmaya çalışıyorlar

“Beleşe Deniz-Plajlar Halkındır” Aktivisti Yusuf Özgü Sertel programda yaptığı açıklamada, yıllardır verilen beleşe deniz mücadelesinin en büyük kazanımının yaratılan farkındalık olduğunu söyledi.

“Bir mücadeleyi kitleselleştirebilmek için o mücadelenin temel dayanaklarını anlatabilmeniz gerekmektedir” diyen Sertel, ülkede sermaye yanlısı politikaların uygulandığını, insanların var olan beleşe denize girme hakkının varlığını bile unuttuğunu anlattı.

“Bu bilincin oluşması bile ne kadar yol katetiğimizin göstergesidir” diyen Sertel, bu talebin sadece demokratik bir hak olmadığını, ekonomik bir hak mücadelesi olduğunu vurguladı.

“Sahiller halkın ve halka bu malı satmaya çalışıyorlar” diyen Sertel, denize erişmek için fahiş fiyatlar ödendiğini söyledi.

“Emirname ‘en fazla 5 TL’ alınabilir diyor, denetim de Belediye ve Kaymakamlık’ta”

2021 yılında İçişleri Bakanlığı’nın bir emirname yayınladığını, her hizmet için 5 TL, park ücreti için de 3 TL olacak şekilde düzenleme yapıldığını belirten Sertel, şu anda sahile gidip şezlong, şemsiye veya duşunu kullanacağınızda her biri için halktan en fazla 5’er TL talep edilebileceğini söyledi.

Denetimin de belediyelerde ve Kaymakamlıkta olduğunu hatırlatan Sertel, geçtiğimiz yıl 150-200 TL’ye kadar sahillere giriş parası alındığını aktardı.

4 kişilik bir ailenin denize gitmek için 800 TL’ye ihtiyacı olduğunu söyleyen Sertel, ayda iki kez gitse asgari ücretin yüzde 10’a denk geldiğini ifade etti.

“Emekçi halktan yana politikalar üretilmiyor”

Sertel, bu konunun kanayan yaraya dönüşmesinin sebebinin politik tercihler olduğunu, mahkemelerde kazanılan davaların olduğunu ancak yürütmede sıkıntı yaşandığını ifade etti.

Merkezi hükümet ve yerel yönetimlerin kendilerine verilen kamu yararına denetleme yükümlülüğünü yerine getiremediklerini belirten Sertel, dönemin Başbakanı Tufan Erhurman’dan önerilerini sunmak üzere randevu istediklerini ancak olumlu-olumsuz yanıt dahi alamadıklarını anlattı

. Bu durumun politik bir tercih olduğunu yineleyen Sertel, emekçi halktan yana mı yoksa sermayeden yana mı tavrı aldığınızın göstergesi olmuştur ifadelerini kullandı.

İpçiler: Ekonomik krizle boğuşan emekçi halkın Anayasal hakkı çiğneniyor

Baraka Kültür Merkezi Kültür Sanat Sorumlusu Emel İpçiler programda yaptığı açıklamada, halkın büyük bir ekonomik kriz yaşadığı bu dönemde denize erişim fiyatlarının giderek arttığını söyledi.

Zaman içerisinde kazanımların da yaşandığını anlatan İpçiler, toplum nezdinde farkındalığın oluştuğunu, bunun daha çok kitleselleşeceğinden de emin olduğunu belirtti.

“Beleşe Deniz” mücadelesinin çok boyutlu bir mücadele olduğunu vurgulayan İpçiler, ekonomik, ekolojik, anayasal temel haklar gibi boyutları olduğunu söyledi.

“Hem hak gasp edip, hem de bunun üstünden kâr elde ediyorlar”

İnsanların faturalarını bile ödemekte zorlandığı bir dönemden geçildiğini belirten İpçiler, Kıbrıs gibi bir ada ülkesinde denize gidip serinlemenin bir ihtiyaç olduğunu ancak fahiş giriş fiyatlarının olduğunu söyledi.

Özellikle Girne bölgesi kıyı şeridinin özel sermayeye peşkeş çekildiğini vurgulayan İpçiler, beleşe deniz kıyısına erişimin anayasal hak olduğunu belirti. İpçiler, “Hem hak gasp edip, hem de bunun üstünden kâr elde ediyorlar” dedi.

Kıyı şeridinin büyük sermayeye peşkeş çekilmesinin ekolojik boyutunun da olduğunu anlatan İpçiler, sahillerin kar amacı güderek yapılandırıldığını bunun da ekolojik bozulmaya yol açtığını söyledi.









Başa dön tuşu