KıbrısSürmanşet

Ersoy: Özelleştirme politikalarının panzehiri; Kamusallaştırmadır






Bağımsızlık Yolu Parti Meclisi Üyesi ve Milletvekili Adayı Umut Ersoy, sine-i millet çağırılarına hiçbir zaman katılmadıklarını ve doğru bulmadıklarını söyleyerek, mücadelenin hayatın her alanında olduğunu ve girilen her yerde ne yapılması gerekiyorsa sonuna kadar yapılması gerektiğini savunduklarını belirtti

Ersoy: Mücadeleyi yükseltmek için Meclis sadece araç

Mayıs TV’de Meltem Sakin‘in sunduğu, Mayıs Manşet programının konuğu olan Ersoy, seçimlerin şahısların yarışı gibi gözükse de aslında meselenin şahıslarla ilgili değil, o şahısların hangi siyaseti savunduğu ile ilgili olduğunu söyledi.

Ersoy, önemli olanın sorunlara nasıl çözüm önerileri sunulduğu, savunulan şeylerin pratikleriyle bu pratiklerin uyuşması olduğunu belirtti. Bağımsızlık Yolu’nun gerçek adayının, Bağımsızlık Yolu’nun fikirleri, programı ve ilkeli, tutarlı şekilde yürüttüğü mücadele olduğunu söyleyen Ersoy, kendisinin sadece mücadelenin taşıyıcısı olduğunu ekledi.

Ersoy, adaylık sürecinde Bağımsızlık Yolu’nun programını, sorunları nasıl tanımladığını ve o sorunlara nasıl çözüm önerileri ürettiğini anlatmaya çalışacağını söyledi. Amacın, emekçilerin siyasete katılabileceği ve siyaset yapabileceği bütün alanlarda mücadeleyi yükseltmek olduğunu belirten Ersoy, bunun da meclisi bir araç olarak kullanarak emeğin siyasetini meclise taşımakla mümkün olduğunun altını çizdi.

Umut Ersoy

“Sonuca götürecek süreçleri yaratmalıyız”

Ersoy, yasaların geçmesini engellemek üzere konuşulan hedefin bizi geriye götüreceğini belirtirken, yapılması gerekenin, yasaların gerçek amaçlarının ifşa edilmesi ve alternatiflerinin de sunulması gerektiğini söyledi. Ersoy, kesintilerin ultra zenginlerden yapılması, servet vergisi alınması, AKSA’nın sözleşmesinin feshedilmesi ve kamusallaştırılması gibi çözüm örnekleri verdi.

Sıkıntının sürecin yaratılıp yaratılmaması olduğunu belirten Ersoy, süreci yaratmanın muhalefetin alternatiflerini net bir şekilde ortaya koyarak, toplumda bunu tartışarak veya tartıştırarak yapılabileceğini söyledi. Ersoy, bir kişinin mecliste yasaların geçmesini veya geri çekilmesini sağlayamayacağını ama sonuç odaklı düşünürsek bizi sonuca götürecek süreçleri yaratabileceğini ifade etti.

“Solcuların esas konusu ’emektir'”

Ersoy, Türkiye’den öğretmenlerin getirilmesi konusunu eleştirerek, “Sanki bizim öğretmenimiz yokmuş gibi kendi öğretmenlerimizi aşağılayarak yeni öğretmen getirilmesi öngörülüyor. Sadece öğretmen değil işçi bile ithal etmeyelim” diye konuştu. Ersoy, mevcut çalışma izinlerinin yenilenmesi dışında, işsizliğin belli bir seviyenin altına düşene kadar yeni çalışma izni çıkarılmaması gerektiğini vurguladı.

Ersoy, “İçerideki emek gücünü değerlendirelim ki emek de hak ettiği değeri bulabilsin noktasından tartışmamız gerek” dedi. Kuzey Kıbrıs’taki çalışma koşullarının kölelik seviyesinde olduğuna değinen Ersoy, İnşaat Taşeronları Birliği Başkanı’nın çocuk işçiliğini savunabilecek kadar rahat bir duruma geldiğini belirtti.

İçinde yaşadığımız rejimi en iyi şekilde özetleyen örneklerden biri olduğunu söyleyen Ersoy, bunun yüzünü emeğe, emekçiye kapatan solun da ayıbı olduğuna dikkat çekti.

Solcuların esas konusunun Kıbrıs sorunu değil, emek olduğunu belirten Ersoy, emekçilerin de sol siyasetin öznesi olduğunu ve Bağımsızlık Yolu’nun fark yaratabileceği noktaların Muhalefet Programı’nda madde madde çözüm önerileriyle yazdığını vurguladı.

“Tariflenmemiş birlik çağrısı koltuk elde etmek üzerinedir”

Ersoy, sine-i millet çağırılarına hiçbir zaman katılmadıklarını ve doğru bulmadıklarını söyleyerek, mücadelenin hayatın her alanında olduğunu ve girilen her yerde ne yapılması gerekiyorsa sonuna kadar yapılması gerektiğini savunduklarını belirtti.

Son üç dört senedir solda birlik çağrılarının yükseltildiğini fakat tariflendirilmiş bir solda birlik kavramı olmadığını açıklayan Ersoy, solda birlik çağrılarının hedefinin koltuk elde etmek ve çoğunluk oluşturmak olduğuna değindi. Ersoy, amaç bu olduğu takdirde koltuğu elde etmek ve orada kalabilmek için biçim almaya başlandığını belirtirken, siyasal fikirlerin ve ideolojilerin bir kenara bırakıldığını söyledi.

Siyasal ve ideolojik anlamda ödün vererek bir araya gelemeyecek olanları bir araya getirmenin esasında sağın işine yaradığına değinen Ersoy, solda birlik yapmak isteyenlere “Gelin konuşalım, ortaklaştığımız ve ayrıştığımız noktalar neler onları tespit edip ortaklaştığımız noktalar için birlikte mücadele vermeye başlayalım” çağrısında bulundu.

Ersoy, siyaseti siyasetsiz şekilde yapmanın hiçbir anlamı olmadığına dikkat çekerek, Türkiye’deki altılı masayı ve seçim sonucunu örnek gösterdi. Emekçileri toplumsal mücadeleye katabilecek, ortaklaştırabilecek siyaseti konuşmak gerektiğini söyleyen Ersoy, solda birlik yaklaşımının verdiği zararın UBP’nin verdiği zarardan daha fazla olduğunu, çünkü değişimin önünü tıkadığını vurguladı.

“Somut talepler üreterek sürece odaklanmamız gerekiyor”

Bağımsızlık Yolu’nu diğer siyasetlerden en net ayıran noktanın söyleme dayalı siyaset yapmak değil somut taleplere dayalı siyaset yapmak olduğunu vurgulayan Ersoy, taleplerin sadece kendi mücadeleleriyle olmayacağını söyledi.

Ersoy, “Talepler, toplumsal olarak yayıldığında ve halk benimsediğinde ya rejim kendi kendine değişmek zorunda kalacak ya da biz o rejimi değiştireceğiz” dedi. Ersoy, belediyeler yasası için sadece belediye emekçilerinin mücadele etmesi örneğini vererek toplumsallaşması gereken bir mücadelenin sadece belediye emekçilerinin üzerine bırakılmasını anlattı.

Ersoy, kamusal enerji üretimimizle ilgili ise sadece El-Sen’in mücadele ettiğini de hatırlattı. Somut talebi ortaya koyamadığımız için toplumsallaşmayı sürekli daralttığımızı ifade eden Ersoy, kamusal enerji üretimimizdeki ve eğitimdeki sorunların özelleştirme politikaları olduğunun altını çizerek, panzehrin ise kamusallaştırma olduğunu söyledi.

“Umutsuzluktan en çok beslenen patronlar ve egemenlerdir”

Ersoy, “İrade, demokrasi ve Kıbrıs’ta çözüme giden mücadele önce iş yerimizdeki söz hakkımızla başlar. Edilgen bırakılmış insan mücadeleye katılamaz” diye konuştu. Umutsuzluğa ve yılgınlığa düşen insanlardan en çok egemenlerin hoşnut olduğunu ifade eden Ersoy, bu ortamı yine egemenlerin, kitleler mücadele etmesin diye yarattığını söyledi.

Ersoy, “Aynı siyasal fikirde olmasalar bile emekçiler önce iş yerinde birlik olup, mücadele etmeye başlamalılar. Kafalarını yukarıya kaldıklarında günlük hayatta yaşadıkları sorunlara sebep olanın Ankara egemenlerinin dayatmasını olduğunu görebilirler” dedi. İnsanların, kimin onların haklarını ezdiğini göremeyecek kadar yoğun olduğunu ekleyen Ersoy, ortak sorun yaşayan insanları, ortaklaşabileceği yerlerde aramamız gerektiğini söyledi.









Başa dön tuşu