CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman, Sim TV’de Damla Dabiş’in konuğu olarak katıldığı programda Asgari Ücret’in en düşük kamu maaşına eşitlenmesi talebini vurgulayan bir yorum karşısında öfkeden kendini kaybetti. Aynen şöyle dedi Tufan Bey;
“Öyle zannetsinler. Çünkü şu anda en düşük kamu maaşı denilen rakamın da artık hayatı sürdürmeye yetmediğini herkesin bilmesi gerekiyor. Bakın artık yani seçim bitti. Böyle seçim koşullarında konuşmayı ben hiç sevmem. Çünkü seçim koşullarında söylediklerine inanmıyormuşsun gibi de algılanabilir. Bitmiş seçimden sonra rahat rahat konuşalım. Demre mi Cemre mi arkadaşımızın ismi bilmem!
Şu anda Asgari Ücret’in 15 bin lira olması değil mesele! Asgari Ücret’i şu anda ilk başlayan bir kişinin en düşük kamu maaşına endekslediğinizde de hem çok yukarıya çıkmıyor, hem da mesele zaten neyi neye endekslediğiniz değil. Mesele alım gücünü korumanızdır. Ben hesabını yapıyorum 15 bin liranın kaç dolar olduğunu hesaplaycayım ben… benim de yapmam gereken bu memlekette bu. Onu ona endeksleyerek, kamu çalışanıyla özel sektör çalışanını kafa kafaya tokuşturarak gitmiyor bu iş. Kaldı ki lütfen şu anda ben net rakam hatırlamıyorum ama lütfen yeni başlayan ve en düşük seviyeden maaş alan bir kamu çalışanıyla konuşsunlar, görecekler ki alınan maaş hiçbir şekilde bu memlekette yaşamaya yetecek bir maaş değil zaten.”
Bu söylenenlerden Tufan Bey’in “Asgari Ücret’in En Düşük Kamu Maaşına Eşitlenmesi” önerisini bırakın desteklemeyi, bu öneriye karşı olduğunu rahatça anlayabiliyoruz. Konuşmanın duygusal ve öfkeli tonundan veya “Öyle zannetsinler”, “Demre mi Cemre mi” ifadelerinin üslupsuzluğundan da anlaşılıyor bu, ama argümanların içeriğinden de görülebiliyor! Gelin Ana Muhalefet Partisi başkanının argümalarının tek tek üstünden geçelim!
“Bitmiş Seçimden Sonra Rahat Rahat Konuşalım”
Tufan Bey “seçim koşullarında konuşmayı” sevmediğini söyleyerek ve “bitmiş seçimden sonra rahat rahat konuşalım” diyerek ne demek istiyor? Seçim sırasında söyleyemeyip, şimdi söyleyebildiği nedir? Siyasal partilerin seçim sırasında söyledikleri ile seçimden sonra söyledikleri ve yaptıkları arasında fark olması, siyasete olan güvensizliğin esas nedeni değil mi? Peki siyasete olan güvenin azalmasından en çok şikayet eden ve “samimiyet” lafını ağzından düşürmeyen Tufan Bey, rejimin bu en temel özelliğini aynen tekrar ederek, bu güven sorununu nasıl aşacak?
Denilebilir ki, “Tufan Erhürman bu cümlesiyle, seçim sırasında da itiraz ettiği Asgari Ücret’in en düşük kamu maaşına eşitlenmesi fikrine, seçim sonrasında da itiraz ettiğini hatırlatarak, kendi tutarlılığına işaret ediyor.” Gerçekten öyle mi? 2018 yılında CTP-TDP-HP-DP hükümetinden beridir tekrarlanmakta olan bu öneriye ilişkin bugüne kadar herhangi bir seçim döneminde, herhangi bir CTP yetkilisi “öyle zannetsinler” kıvamında bir eleştiri yöneltti mi?
2018-2022 arasında CTP’nin bu konuda tamamen sessiz kaldığını biliyoruz. 2022 Genel Seçimlerinde Asgari Ücret konusunda tek söylenen tel şey, konu ile alakasız “Asgari Ücret’ten vergi alınmasın” cümlesi oldu. Bu konuda yazılmış detaylı bir inceleme mevcut, arzu eden onu okuyabilir: http://rahvancioglu.blogspot.com/2022/06/asgari-ucret-azami-sahtekarlk.html
2023 Ara Seçimlerinde ise Asgari Ücret talebi ile ilgili dolaylı bir yanıt olarak “istikrarlı muhasebe sistemine geçiş” sözü ön plana çıkarıldı. Ama Asgari Ücret’in en düşük kamu maaşına eşitlenmesi önerisine karşı olunduğu veya bu önerinin sakıncalarının ne olduğu veya bu öneriye nasıl bir eleştirileri olduğuna dair tek bir cümle kurmadı CTP’li yetkililer. Bu durumda Tufan Bey’in daha önce itiraz edemediği, halkın karşısına çıkıp reddedemediği Asgari Ücret’in en düşük kamu maaşına eşitlenmesi önerisine “bitmiş seçimden sonra rahat” itiraz edebildiğini anlamamız, bir yanlış anlama sayılmaz! Bu da pek samimi, pek güven veren bir tavır olmasa gerek!
“En düşük kamu maaşı denilen rakamın da artık hayatı sürdürmeye yetmediğini herkesin bilmesi gerekiyor”
Böyle diyor Tufan Bey! Bu rakamın hayatı sürdürmeye yetmediğini herkes gayet iyi biliyor. Gene herkesin gayet iyi bildiği bir şey daha var: Hayatı sürdürmeye yetmeyen o en düşük kamu maaşını bile alamayan, o paradan çok daha azı ile hayatta kalmaya çalışan binlerce özel sektör çalışanı var bu ülkede! Tufan Bey’in de bunu bilmesi gerekiyor!
Konuşmanın tamamını okuduğunuzda, “en düşük kamu maaşını” az bulan Tufan Bey’in, bu parayı Asgari Ücret olarak dahi yetersiz bulduğunu düşünebilirsiniz! Oysa Tufan Bey bu cümleyi, özel sektör çalışanlarına en düşük kamu maaşından daha düşük bir ücret ödemeye devam edilmesi gerektiğini vurgulamak için kuruyor! “15 bin TL az, versek de yaşamaya yetmez. Onun için 11,800 TL’ye devam!” Tufan Bey’in dediği bu!
Dahası, “lütfen yeni başlayan ve en düşük seviyeden maaş alan bir kamu çalışanıyla konuşsunlar, görecekler ki alınan maaş hiçbir şekilde bu memlekette yaşamaya yetecek bir maaş değil zaten” diyen Tufan Bey, bize tavsiye ettiği şeyi kendisi yaparsa şunu duyacak: “Maaşlarımızın bu kadar az olmasının nedeni Göç Yasası’dır!” Göç Yasası, hani CTP tarafından hazırlanıp UBP tarafından geçirilen, sonrasında Tufan Bey’in başbakanlığı dönemi dahil hiçbir CTP hükümetinde iptal edilmeyen yasa! Kısacası Tufan Bey de tıpkı bizim gibi en düşük kamu maaşını az buluyorsa, bunun da yolu var: Göç Yasası’nı iptal etmek! Ne dersiniz Tufan Bey?
“Mesele zaten neyi neye endekslediğiniz değil”
Bu cümleyi kuran kişi, TL’yi Dolara endekslemeyi savunan kişi ile aynı kişi! Tufan Bey normalde böyle mantık hataları yapmaz, bu kadar bariz çelişkilere düşmez ama öfke insana her şeyi yaptırır! Mesele neyi neye endekslediğiniz değil ama TL’yi Dolara endekslersek her şey çözülür!
Peki Tufan Bey tarafından çok yanlış bir şekilde Asgari Ücret’in en düşük kamu maaşına eşitlenmesi önerisinin karşısına koyulan, “maaşların dövize endekslenmesi” hayata geçtiğinde ne olacak? Asgari Ücret mevcut miktar üzerinden dövize endekslenecek; şu an geçinmeye yetmeyen en düşük kamu maaşı da dövize endekslenecek! Yani Asgari Ücret en düşük kamu maaşından az olmaya devam ederken, en düşük kamu maaşı da artmayacak! En iyi ihtimalle azalmasının önüne geçilecek! Ki bugün Euro, Dolar ve Sterlin kullanan ülkelerde de enflasyon olduğu düşünüldüğünde, “alım gücü daha yavaş azalacak” dersek daha doğru olur! İşte Tufan Bey’in her kapıyı açan, sihirli “alım gücünü koruma formülü!” Beğendiniz mi?
Biz Tufan Bey’e bir konuda yürekten katılıyoruz! “Mesele neyi neye endekslediğiniz değildir!” Maaşları dövize endekslemek alım gücünün erimesini yavaşlatabilir, Asgari Ücret’i en düşük kamu maaşına eşitlemek de hem o erimeyi yavaşlatır, hem özel sektör emekçileri için acil bir artış sağlar hem de kamu ile özel arasındaki duygusal uçurumu daraltır! Ama esas mesele sosyal devlet politikalarının hayata geçirilmesi ve sermayeyi değil emekçileri destekleyen bir yaklaşım geliştirilmesidir. Tufan Bey ise bu konularda tamamen sessizdir!
“Kamu çalışanıyla özel sektör çalışanını kafa kafaya tokuşturarak gitmiyor bu iş”
İşte Tufan Bey bu konuda tamamen yanılıyor! Bu memlekette emek hareketini bölme operasyonu “kamu çalışanıyla özel sektör çalışanını kafa kafaya tokuşturarak” gidiyor! Bunu en iyi beceren kişi de kendi partisinin sahibi olduğu gazetenin Genel Yayın yönetmeni! Sabah akşam bütün mesaisini özel sektör çalışanını kamu çalışanına karşı kışkırtmaya ve Tufan Bey’in az bulduğu mevcut hakların da geriletilmesi gerektiğinin propagandasını yapmaya ayırıyor! Ve “bu iş” gayet iyi gidiyor!
Tam da bu yüzden, emek hareketinin birliğini savunan Bağımsızlık Yolu tarafından Asgari Ücret’in en düşük kamu maaşına eşitlenmesi önerisi geliştirildi. Çünkü bu talep hayata geçirildiğinde, Asgari Ücret artmazken kamu maaşlarının artması uygulaması son bulacak! Kamu maaşları ne zaman ve ne kadar artarsa, Asgari Ücret de o zaman ve o kadar artacak! Kamu sendikaları maaş artışı için harekete geçtiğinde, özel sektör çalışanları da otomatik olarak kazanım elde edecek! Yani kamu çalışanı ile özel sektör çalışanını kafa kafaya tokuşturma düzeni sona erecek!
İşte bu yüzden, sermeye dostu Tufan Bey 2018’den beridir yükselen Asgari Ücret’in en düşük kamu maaşına eşitlenmesi talebinden fellik fellik kaçıyor. Önce sessizlik komplosu ile boğmaya çalıştı, sonra alakasız bir “vergi” safsatasıyla hedef şaşırtmaya çalıştı, şimdilerde “maaşların dövize endekslenmesi” söylemi ile gözlerden gizlemeye çalışıyor. Ama olmuyor! Sim TV’deki programda da öfkesine yenilip atar yaparak bu talebi savuşturacağını zannetti.
Siz bu talepten kurtulabileceğinizi zannetmeye devam edin Tufan Bey! Partinizin üyeleri, partinize oy verenler, partililerinizin yönettiği sendikalar dahil tüm emekçiler bu talebi bağrına basmış durumdadır. Bu soruyu soran kişi “Demre midir Cemre midir” bilmeseniz de, sizin de sermayedar dostlarınızın da Hanyayı Konyayı öğrenmeniz yakındır!
Münür Rahvancıoğlu
Bağımsızlık Yolu Genel Sekreter Yardımcısı