Türkiyeli akademisyen ve siyasetçi Baskın Oran, Agos Gazetesi‘ndeki bugünkü köşesine Pile olaylarını taşıdı, para bulma çabası içindeki TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın batıyla ilişkilerini düzeltme çabasının, “Yavru vatan” tarafından dikkate alınmamış olarak göründüğünü söyledi
Baskın Oran’ın yazısının tamamı şöyle;
“Türkiye’de ne varsa burada da olacak!” politikası icabı gerginliği de ana vatandan ithal ettiği anlaşılan Yavru Vatan, vahim bir para bulma çabası içindeki CB Erdoğan’ın Batı’yla gerginlikleri azaltmak için başlattığı U dönüşünü dikkate almamış gözüküyor. Bir nedeni olmalı.
1974’ten beri farklı değildi ama, artık iş çığırından iyice çıkmış görünüyor. Ersin Tatar başkanlığındaki KKTC yönetiminin Rumlarla ve Yunanistan’la didişmesi yetmedi, AB’yle didişmesi yetmedi, ABD’yle didişmesi yetmedi, şimdi de BM Barış Gücü (UNFICYP) ile didişme başladı. Ve dahi BM Güvenlik Konseyi ile. Şimdi fark ediyorum , Avrupa Komisyonu başkanı ile de.
“Türkiye’de ne varsa burada da olacak!” politikası icabı gerginliği de ana vatandan ithal ettiği anlaşılan Yavru Vatan, vahim bir para bulma çabası içindeki CB Erdoğan’ın Batı’yla gerginlikleri azaltmak için başlattığı U dönüşünü dikkate almamış gözüküyor. Bir nedeni olmalı.
Cuma günü başlayan olaya kısa bir göz atarak öyle devam edelim.
***
İki tarafı ayıran, silahtan arındırılmış bir tampon bölge olan Yeşil Hat içinde kaldığından BM denetiminde bulunan bir karma (Türk-Rum) köy söz konusu: Pile.
KKTC yönetimi buraya giden yolu genişletmeye başlıyor. Fakat yolun bir kısmı, KKTC’nin de tanıdığı üzere Yeşil Hat içinde ve BM’den izin alınması lazım.
Alınmıyor. Paylaşılan görüntülerde, yol çalışmasında kullanılan bir buldozerin UNFICYP aracını kaldırdığı görülüyor . Çıkan arbedede hafif yaralanmalar oluyor. Fransız haber ajansı AFP’ye konuşan bir UNFICYP yetkilisi “Sivil giyimli Kıbrıslı Türk polis ve askerler bir görevlimizi yumrukladı ve diğerlerini de şiddetle geri iterek saldırdı” diyor .
Bunun üzerine BM Genel Sekreteri A. Guterres “saldırı” nedeniyle Türk tarafını kınıyor. Ardından, Türkiye de BM’yi. Oysa aynı Guterres tahıl girişimi için Mayıs ayında “CB Erdoğan ve Türk hükümetine minnettarım” demişti .
***
Gözünüzden kaçmadıysa, son zamanlarda KKTC’yi destekleyen şeyler oluyordu. K. İrlanda kökenli Birleşik Krallık milletvekili S. Wilson KKTC’nin tanınması için 2 Ağustos’ta “Hayırlı Cuma” (Good Friday) konuşması yapmıştı . 3 Ağustos’ta ABD’li Senatör P. Sessions Ercan’a doğrudan inerek Başkan Tatar’la görüşmüştü .
Ayrıca Rusya, Rumları Ukrayna konusundaki tutumları nedeniyle cezalandırmak için de olsa , vatandaşlarının işlerini görmek için bir tür temsilcilik açmak konusunda KKTC yetkilileriyle temasa geçmişti . Yunan Başbakanı Miçotakis’in Kıbrıs Cumhuriyeti’ni bu yılın Haziran ve Temmuz aylarında ziyaret ederek milliyetçi Rumlara baskı yaptığı haberleri geliyordu. Bu çabaların, BM Genel Kuruluyla eş zamanlı olarak önümüzdeki ay yani Eylül’de şekilleneceği diplomatik kaynaklarda konuşuluyordu.
***
KKTC Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu’nun, UNFICYP için “Misafirlik bitti, ya KKTC ile askerî anlaşma imzalar ya da KKTC’den çekilirler” demesi çok ilginç.
Çünkü bu sözler, CB Erdoğan’ın, BM’nin son Genel Kurulunda (20.09.2022) “Uluslararası toplumu bir an önce KKTC’yi resmen tanımaya davet ediyoruz” demesi sonrasında telaffuz ediliyor. Ve bakan, UNFICYP’ye çekip gitmesi için “1 ay süre” tanıyor.
Ertuğruloğlu Türkiye’deki milliyetçi çevrelerce tutuluyor olmalı ki, merkez sağ çizgideki Faiz Sucuoğlu’nun KKTC başbakanı olarak o zamanlar Ankara’dan randevu dahi alamadığı, ancak dışişleri bakanını üç hafta sonra değiştirip yerine T. Ertuğruloğlu’nu atadıktan sonra randevu alabildiği ve Antalya Diplomasi Forumuna böylece davet edildiği Kıbrıs’ta çok yazılıp çizilmiş bir konu.
***
Bilinen bir husustur: Özellikle de etki alanı çok geniş olmayan politikacılarda bir “Küçük olsun benim olsun” zihniyeti bulunur. Bunlar, siyasi kariyerlerini, mevcut sorunların çözülmemesi sayesinde devam ettiriyor olabilirler.
Ertuğruloğlu, Kıbrıs basınından izlediğim ve oradaki tanıdıklarla konuştuğum kadarıyla, keskin bir politikacı. Uzlaşmaya değil, çatışma sürdürmeye eğilimli olduğu izlenimini veriyor. Anlatılan olaylardan bikaçı:
Adadaki Maruni azınlığa UNFICYP tarafından düzenli götürülen insani yardımlara gümrük ve vergi uygulayacağını ilan ediyor, yapamıyor.
Bir yıl kadar önce, eğer BM KKTC’yle Kuvvetler Anlaşması (Türkiye’yle yapılanı SOFA diye bilinir) yapmazsa filan tarihten itibaren UNFICYP’nin KKTC’deki faaliyetlerini yasaklayacağını açıklıyor. Tabii, Türkiye bu kararın arkasında durmayınca vazgeçmek zorunda kalıyor.
Şu andaki Pile krizine benzer bir Taksim futbol sahası meselesi de var. Orası da BM Yeşil Hat bölgesine dahil. Oraya kenti çevreleyen Venedik surları üzerinden doğrudan inilerek alana kontrolsüz giriş çıkış yapılabilmesi için bir hamle deniyor. BM protesto ediyor ve oraya inen merdivenlerin önüne dikenli tel çekiyor. Saha etrafında şimdi BM bayrağı taşıyan bir aracın günün belli saatlerinde devriye gezdiği söyleniyor.
Tabii ki çok gülünç. Ama kimin için gülünç, yoruma bağlı.
***
Ama yoruma bağlı olmayan sanırım iki husus var:
1) Kıbrıs gibi kangren edilmiş bir olayda politikacılar için milliyetçiliğin DAİMA prim yaptığı;
2) Daha küçük çaptaki milliyetçi politikacıların, erken davranarak, daha büyük çaptaki milliyetçi politikacıları peşleri sıra sürükledikleri. Kıbrıs’ta çözüm CB Erdoğan’ın şu andaki Batı’ya yanaşma politikası açısından ne kadar önemli olursa olsun, cumhurbaşkanı bu baltalama çabalarına biraz zor karşı çıkar. Hele de Mart’ta yerel seçimler geliyorken.
Nitekim, T.C. Dışişleri Bakanlığı bunalımın çıktığının hemen ertesi günü (geçen Cumartesi) bir açıklama yaptı: “BM Barış Gücü askerlerince, KKTC’nin egemenlik alanındaki topraklarda inşa edilen Pile-Yiğitler yolunu engellemek amacıyla dün gerçekleştirilen fiziki müdahaleyi kabul edilmez buluyor ve şiddetle kınıyoruz. KKTC Dışişleri Bakanlığının konu hakkındaki açıklamasını ve KKTC makamlarının haklı tepkisini tümüyle destekliyoruz”
Nitekim, CB Erdoğan da 22 Salı günü katıldı: “Kıbrıs’taki BM müdahalesi iyi niyetli değildir”
Bu demecin hemen ardından BM Güvenlik Konseyi’nin bildirisi geldi: “Barış Gücünü hedef alan saldırılar uluslararası hukuka göre suç teşkil edebilecektir”
***
İşlerin buraya varacağı nereden belliydi?
Elinde tespih, ayaklarında “tarihî mesaj taşıyan” çizmeler, fonda Z. Müren’in “Ağlama Sevdam” şarkısı.
Devlet Bahçeli’nin makam odasındaki fotoğrafının, MHP’nin sosyal medya hesabından “Kıbrıs Türktür” notuyla paylaşılmış olmasından!