Bağımsızlık Yolu Parti Meclisi (PM) Üyesi Cansu N. Nazlı, yasada gece kulüplerinde çalıştırılan kadınların statüsünün “içki içenlere eşlik etmek” olarak geçtiğine fakat devletin kadınları cinsel yolla bulaşan hastalıklarla ilgili prosedüre tabi tuttuğuna dikkat çekerek, “Devletin uyguladığı prosedürler orada seks köleliği olduğunu bildiğini gösteriyor” dedi
Nazlı: İsias davasının olası kast üzerinden yargılanması için baskı kurmalıyız
ADA TV‘de Nupelda Karabuğday‘ın konuğu olarak sorularını yanıtlayan Nazlı, İsias davasının “olası kast” ile yargılanması gerektiğini ve bunun için gerekli hukuki mücadelenin verildiğini ifade etti, Türkiye’deki hukuk sisteminin farklılıklarından bahsetti.
Nazlı, ülkede cezai yargılama sürecinde iddia makamı olan Savcılığın, müştekinin yani suçtan zarar gören kişinin haklarını korumayla ilgili yetkili olduğunu anlattı. Nazlı, Türkiye’de cezai yargılamalarda müştekinin kendi avukatıyla cezai yargılamalara müdahil olma şansı da olduğunu söyledi.
Bu durumu “bizim için iyi” şeklinde değerlendiren Nazlı, bir gün Savcılık makamı siyasi nedenlerden dolayı gerektiği kadar bu işin üstüne düşmezse müştekilerin kendi temsilcisi olmasının öneminden bahsetti.
Nazlı, davanın Türkiye Barolar Birliği ve Kıbrıs Türk meslek birliğiyle istişare edilerek yürütüldüğünü aktararak “Yapmamız gereken konuyu gündemde tutmak, yargılamanın ‘olası kast’ üzerinden olması için baskı kurmak” dedi.
Nazlı, depremin bu kadar yıkıcı sonuçlar doğurmasının nedeninin insan faktörü olduğunu da belirterek inşaat sermayesinin daha fazla kâr elde edebilmesi için oradaki siyasi ortaklarla inşaat sermayesi arasındaki çıkarın halk nezdinde büyük bir yıkıma yol açtığını söyledi.
Depremde çok fazla insanın hayatını kaybetmesinin önemli bir nedeninin “imar barışı” olduğunu ifade eden Nazlı, imar affını “kılıfına uydurmak” olarak değerlendirdi.
“Kadına Yönelik Şiddeti Önleme Merkezleri kurulmalı”
Nazlı, kadına yönelik şiddetle ilgili devletin, kadına şiddeti önleyecek ve kadını koruyacak bir durumda olmamasının temel sebebinin; bütünlüklü devlet mekanizması olmayışı olduğunu söyledi.4
Kadınların ilk defa şiddet gördüğünde değil şiddete dayanamayacağı noktada resmi makamlara başvurduğundan bahseden Nazlı, resmi makamlarda şiddetle ilgili düzenlemelerin yeterli olmadığını, kadınların konu mahkemeye sevk edilmeden destek alabilecekleri Kadına Yönelik Şiddeti Önleme Merkezlerinin kurulması gerektiğini ifade etti.
Kadına Yönelik Şiddeti Önleme Merkezlerinin, kadınların sağlık, psikolojik ve hukuki danışmanlık, sosyal hizmetler açısından tek merkezde birleşebilecekleri ve sorunu sadece bir yere giderek çözebileceği yer olduğunu söyleyen Nazlı, şiddet gören bir kadının izlemesi gereken prosedürün çok zor olduğunu belirterek en az dört beş makama tekrardan travmasını anlatmak zorunda kaldığını ve böylece çifte mağduriyet yaşandığına dikkat çekti. Kadın sığınma evlerinin de her bölgede olması gerektiğini ekledi.
“Gece kulüpleri kapatılsın!”
Gece kulüpleri ve benzeri eğlence yerlerinin yasası olduğundan bahseden Nazlı, yasada gece kulüplerinde çalıştırılan kadınların statüsünün “içki içenlere eşlik etmek” olarak geçtiğini fakat devletin kadınları cinsel yolla bulaşan hastalıklarla ilgili prosedüre tabi tuttuğuna dikkat çekerek, devletin bu konuda iki yüzlü davrandığını söyledi. Nazlı, “Devletin uyguladığı prosedürler orada seks köleliği olduğunu bildiğini gösteriyor” dedi.
Nazlı, orada çalışan kadınların kilit altında tutulduğuna, seyahat özgürlüğünün kısıtlandığına, polis tarafından pasaportlarına el konulduğuna ve borçlandırılarak çalıştırıldığına dikkat çekerek bu unsurların insan ticareti olduğunu söyledi.
Yasaya göre gece kulübü sahiplerinin hepsinin suçlu konumunda olduğunu belirten Nazlı, “Sadece ‘Huzur Operasyonları’yla birilerini seçerek tutuklayıp görülsün diye mahkeme önüne çıkıyorlar. Bağımsızlık Yolu olarak seks işçiliği değil seks köleliği olan gece kulüplerinin kapatılması gerektiğini ve gece kulüpleri kapatılmadan seks işçiliğiyle ilgili bir düzenlemenin mümkün olmadığını savunuyoruz” dedi.
Gece kulüpleri konusunun çok mafyatik ve karanlık bir tarafı olduğuna değinen Nazlı, halkın bu konuya karşı çekimser davrandığını, kadınları kendi haline bırakılmasının da siyasilerin kolayına geldiğini söyledi.
“Asgari ücret en düşük kamu maaşına endekslenmeli!”
Asgari ücretin en düşük kamu maaşına endekslenmesi gerektiğini belirten Nazlı, asgari ücretlinin temsil edilmediği ve başka pazarlıklar yapılan masada asgari ücretin tartışılmasından “biz de” rahatsızız dedi.
Nazlı, “İnsanların temel geçimini sağlayacağı ücretin belirlenmesi kimsenin inisiyatifine bırakılmamasını ve asgari ücret tespit komisyonunun lağvedilmesi gerektiğini savunuyoruz” dedi.
Asgari ücretin en düşük kamu maaşına eşitlenmesiyle ilgili olan ve yasaların hazır bir şekilde kamuyla açıkça paylaşıldığını ifade eden Nazlı, “İsteyen alıp kullanabilir” dedi.
“Emekçi halkın sorunlarını çözebilecek taleplerimizi yükselterek mücadelemize devam ediyoruz”
Nazlı, sadece asgari ücretin en düşük kamu maaşına eşitlenmesiyle insanların, geçimini sağlayabilecek ücrete erişmeye yeterli olmadığından bahsederek giderlerin de azaltılması gerektiğini belirtti.
Gelirin en çok sağlık hizmetlerine market alışverişine ve faturalara gittiğine değinen Nazlı, hükümetin bu giderleri azaltmak için çalışmalar yapmasını gerektiğini söyledi.
Nazlı, kamusal aşevlerinin açılması gerektiğini, kooperatifleşmeyle halkın marketlerden daha ucuza alışveriş yapabileceğini, marketlerin fiyatlarını kontrol edebileceği rekabet ortamı yaratacağını ve AKSA ile olan sözleşme olmasa 250 kilovata kadar hanelere ücretsiz elektrik sağlanabileceğini açıkladı.
Nazlı, yasa tasarıları arasında 10 ve üzeri çalışanı olan yerlerde sendikasız çalıştırılmanın yasaklanması ve ultra zenginlerden bir kereye mahsus olarak alınacak servet vergisi talebi olduğunu söyleyerek, Taleplerinin, emekçi halkın sorunlarını çözebilecek bir bütün olduğunu ifade etti, “Emekçi halkın sorunlarını çözebilecek taleplerimizi yükselterek mücadelemize devam ediyoruz” dedi.