
Kıbrıs Türk Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Derneği ile Kıbrıs Türk Psikologlar Derneği, Disiplin Tüzüğü adı altında, Elçilik vasıtasıyla 18 yaş altı çocukların aileleri tarafından başları bağlanarak okula gönderilmesinin önünü açan dayatmasına bilimsel yorum getirdi, siyasilere önemli mesaj verdi!
“Bilimsel bilgiler ışığında toplumu bilgilendirmeyi amaçlıyoruz”
Ortak yazılı açıklama yapan iki dernek, son dönemlerde, okullarda başörtüsünün serbest bırakılmasına ilişkin tartışmalar sonucunda çocuk ergen ruh sağlığına önem veren Kıbrıs Türk Psikologlar Derneği ve Kıbrıs Türk Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Derneği olarak, bilimsel bilgiler ışığında toplumu bilgilendirmeyi amaçladıklarını belirtti.
Açıklamada, “Başörtüsü, bireylerin kimliklerini, kültürel değerlerini ya da dini inançlarını ifade etme biçimi olarak toplumlarda farklı anlamlar taşımaktadır. Ancak ergenlik döneminde bulunan çocukların okullarda başörtüsünü takması sadece çocuk hakları ile ilgili bir konu olmayıp, çocuk ve ergenlerin ruhsal gelişimlerini de etkilediğinden dikkat edilmesi gereken bir konudur” denildi.
“Başörtüsü serbestliği, çocuk ve ergenlerin kendini keşfetme sürecine zarar verebilir”
Açıklama şöyle devam etti;
“Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirgesi’ne göre 18 yaşın altındaki herkes çocuk olarak kabul edilmektedir. ‘Büyüme ve olgunlaşma‘ ise çocukluktan ergenliğe kadar uzanan bir süreç olarak tanımlanmaktadır.
Genellikle 12 yaşından 18 yaşına kadar süren ergenlik dönemi, biyolojik ve psikolojik olgunlaşmanın yanı sıra bireyin kimliklerinin şekillendiği (toplumsal cinsiyet kimliği), kendilerini nasıl algıladıkları, başkaları tarafından nasıl görüldükleri ve arkadaş grupları içerisinde nasıl algılandıkları, yaşam boyu kişilik gelişimleri ve ruhsal sağlıkları üzerinde belirleyici rol oynamaktadır.
‘Kendini keşfetme‘ dönemi olan bu süreçte, ailelerin ve toplumun kültürel/dini değerleriyle, çocuğun-ergenin kendi duygusal/bireysel istekleri arasında denge kurmaya çalıştığı bu süreçte okullarda başörtüsü serbestliği, çocuk ve ergenlerin kendini keşfetme sürecine zarar verebilir.
“Akran baskısı ve ayrımcılıkla karşı karşıya kalabilirler”
Çocuklar, henüz başörtüsü takmanın soyut dini gerekçelerini kavrayamayacakları için akran baskısı ve ayrımcılıkla karşı karşıya kalabilirler. Bunun ötesinde okul ortamında öğrenciler arasında farklılıkları daha belirgin hale getirdiği gibi dışlanma ve etiketlenmenin olmasına neden olabilmektedir. Bunun sonucunda da; çocuk-ergenlerde stres, yalnızlık ve sosyal izolasyon gibi olumsuz duygusal sonuçlar oluşabilmektedir.
Dikkat edilmesi gereken bir diğer konu ise soyut düşüncenin 12 yaş civarında oluşmaya başlaması nedeniyle (her çocuk için farklı zamanda başlayabileceği unutulmamalıdır) dini inanç gibi soyut kavramların çocuk-ergen tarafından anlaşılmasında zorluk yaşanacağıdır.
“Çocuklar ve ergenler soyut dini gerekçelerle bu kararları kabul etmede zorluk çekerler”
Çocuklar-ergenler, başörtüsünün neden takılması gerektiğini anlamada ve soyut dini gerekçelerle bu kararları kabul etmede zorluk çekerler.
Bu yaş grubundaki bir çocuğun başörtüsü takmaya karar vermesi, kişisel bir özgürlükten ziyade ailesi ve çevresinin etkisiyle şekillenen bir karar olacaktır. Bilişsel gelişimlerini tamamlamamış olan bu çocuklar, yaptıkları eylemlerin uzun vadeli sonuçlarını tam anlayamayabilirler ve bazen düşünmeden karar verebilirler.
“‘Günah’ gibi soyut kavramlar, çocuklar için kafa karıştırıcı olabilir”
Çocuklar, dini kavramları ve bunların ‘günah’ gibi soyut kavramları anlamlandırmaya çalışırken, suçluluk duygusu yaşayabilirler.
‘Günah’ gibi soyut kavramlar, çocuklar için kafa karıştırıcı olabilir. Suçluluk duygusunun aşılanması, çocukların kendilerine güvenlerini azalttığı, yaratıcılıklarını engellediği ve ruhsal sağlıklarını olumsuz etkilediği bilinmektedir.
Bu durum, ilerleyen yaşlarda kimlik gelişimini ve özgüven duygusunu olumsuz yönde etkileyecek, girişimcilik ve yaratıcılıktan yoksun bireyler yetişmesine sebep olacaktır.
“Sosyal bütünleşmeyi olumsuz yönde etkileyebilecek sonuçlar doğurabilir”
Okullarda (ortaokul ve lise düzeyinde) başörtüsü gibi dini sembollere izin verilmesi, pedagojik açıdan öğrenciler arasında sosyal bütünleşmeyi olumsuz yönde etkileyebilecek sonuçlar doğurabilir.
Ergenlik dönemi, bireyin kimlik gelişiminin merkezde olduğu, aidiyet arayışlarının yoğunlaştığı ve akran gruplarının sosyal gelişimde belirleyici rol oynadığı bir evredir.
Bu yaş grubundaki öğrenciler, dini semboller üzerinden dolaylı bir kimlik kategorileştirmesi yapabilir; bu durum da inanan-inanmayan, uygun-uygunsuz gibi ikilikler yaratarak gruplaşmalara ve sosyal dışlanmaya zemin hazırlayabilir.
Oysa ki eğitim ortamları, öğrenciler arasında eşitlik, kapsayıcılık ve tarafsızlık ilkeleri çerçevesinde yapılandırılmalıdır. Üniforma uygulamaları da bu ilkeleri desteklemeyi amaçlamakta; öğrenciler arasında sosyoekonomik, kültürel ya da inanç temelli farkların görünür olmamasını hedeflemektedir.
“Psikolojik yapılarında örseleyici bir deneyimi ortaya çıkarır”
Dolayısıyla, öğrenciler arasında dini kimlik temelli ayrımcılığın ve etiketlemenin önlenmesi amacıyla, bu tür uygulamaların pedagojik ve psikososyal etkilerinin çok dikkatle değerlendirilmesi gerekmektedir.
Zira bu tür sembolik farklılıkların görünürlük kazanması, öğrencilerin dini kavramlarla sağlıklı bir ilişki kurmasını desteklemekten ziyade, onları inanç temelli gruplaşmalara ve kutuplaşmalara itebilir.
Bu durum, ergenlik çağındaki bireylerin henüz gelişmekte olan inanç yapılarında çatışma, yabancılaşma ve sorgulamayı zedeleyici bir biçimde işleyebilir.
Sonuç olarak, dini sembollerin kamusal eğitim ortamlarında kurumsal düzeyde teşvik edilmesi, öğrencilerin dinle barışık bir ilişki kurmasını değil; aksine dinin toplumsal ayrımın bir aracı haline gelmesine neden olarak, psikolojik yapılarında örseleyici bir deneyimi ortaya çıkarır.
“Tüm siyasileri, bilimsel temelli ve çocuk odaklı yaklaşım sergilemeye davet ediyoruz”
Bu nedenle, eğitim ortamlarında eşitlik, kapsayıcılık, tarafsızlık (nötrlük) ve ortak aidiyet temelli üniforma düzeninin ve eğitim ilkelerinin korunması, hem psikolojik açıdan hem de toplumsal uyum açısından önem taşımaktadır.
Çocuk gelişimi ve ruh sağlığı ile ilgili çalışan meslek örgütleri olarak, okullarda başörtüsünün serbest bırakılmasının çocuklar üzerindeki olumsuz etkilerini vurgulamak, aileleri ve toplumumuzu bilgilendirmek bizim sorumluluğumuzdur.
Bu uygulamanın çocukların sağlıklı gelişimini engelleyecek ve psikolojik sağlığı üzerinde uzun vadeli olumsuz etkiler meydana gelecektir.
Tüm siyasileri, bu konuda bilimsel temelli ve çocuk odaklı bir yaklaşım sergilemeye davet ediyor, başörtüsünün serbest hale getirilmesinin çocuk ergenler için ciddi ruhsal sorunlara yol açacağına dair endişelerimizi ifade ediyoruz”