
Devrimci İşçi Sendikaları Federasyonu (Dev-İş), Sendikal Platform adına yaptığı yazılı açıklamada, on binlerce özel sektör çalışanının desteklenmemesi durumunda, sosyal patlamanın kaçınılmaz olduğunu söyledi
Dev-İş: Sermaye devlet ortaklığı, emekçileri sömürmek üzere şekillenmiştir
Açıklamanın tamamı şu şekilde;
Bütçe ve kaynak fukaralığı sebebiyle, özel sektöre ekonomik destek veremeyecekleri gerekçesini ileri sürerek, sağlık üst komitesinin kapanma kararını erteleyen azınlık hükümeti bugün yaşanan keşmekeşin baş sorumlusudur.
Gelinen noktada geç ve sınırlı kapanma kararı alınmıştır.
Ancak sağlıkta, eğitimde ve ekonomide keşmekeş derinleşmiş, çok açık bir şekilde bu sınırlı kapanmanın da yeterli olmayacağı sağlık üst kurulunca tespit edilmiştir.
Agresifleşerek şimdilik onlarca canı tehdit eden virüs karşısında kapanma kararının uzatılması zarureti tüm kesimler tarafından kabul edilmiş gibi görülmektedir.
Şimdiden maaşsız kalan on binlerce özel sektör emekçisinin ekonomik olarak desteklenmemesi durumunda, sosyal patlamaların yaşanması kaçınılmazdır
Yaşananlar karşısında kaynak fukaralığının açıklanamaz bir duruma geldiği tespitini yapan herkes gibi, sermayedarlar da azınlık hükümeti ile dirsek temasına geçerek hedef şaşırtıp kaynak olarak kamu emekçilerinin maaşlarını göstermektedir.
On yıllardır emekçileri sömürerek devasa hale getirdikleri tatlı servetlerini görünmez kılmak için bin bir türlü yalanla algı yaratma çabasına girmişlerdir.
Algı operasyonunun en büyük yalanı ise “kamu çalışanları sermayedarların ödediği vergilerle karşılanıyor yalanıdır”.
Pandemi öncesi 2019 yılında özel şirketlerin devlete ödemeyi beyan ettikleri kurumlar ve gerçek kişiler vergi miktarı 1 milyar TL, ödenen ise bu miktarın yarısı 500 milyon TL yani bütçedeki personel giderlerinin iki aylık karşılığıdır.
Daha ilginç olanı ise sürekli olarak kaynak kıtlığından dem vuran hükümetin beyan edilen ve vergi borcu olarak tahakkuk eden bu miktar için hiçbir işlem yapmamış ve yapmıyor oluşudur.
2015 yılı verilerine göre hesaplanan bir başka gerçek ise yıllık toplam gelir vergisi oranlarında saklıdır. 2015 yılında ödenen toplam gelir vergisinin %66’sı kamu çalışanları tarafından, %27’si sigortalara kayıtlı özel sektör, belediye, kooperatif ve iştirakli kurum çalışanları tarafından ve ancak %7’si kendi nam ve hesabına çalışanlar tarafından ödenmiştir.
Açıkça görülmektedir ki, ülkemizde yıllar boyunca sürdürülen sermaye devlet ortaklığı emekçileri sömürmek üzere şekillenmiştir.
Hepimizin hatırlayacağı üzere cumhurbaşkanlığı seçiminin hemen öncesinde özel sektör çalışanlarına verilmesi tasarlanan 6 aylık %9 sosyal sigorta prim desteği, yine sermayedarların marifeti ile seçim yasaklarından birkaç saat önce %11 olarak işveren katkı paylarının karşılanmasına dönüşmüş, üstelik 1 yıla çıkarılmıştı.
İşverenlere sağlanan bu seçim rüşvetinin bütçeye aylık maliyeti 35 milyon TL yıllık 420 milyon TL dir.
Sermayedarların devlet bütçesi ile ilişkileri bu kadarla da sınırlı değildir.
Devletten kat be kat zengin durumda olan üniversite ve otel baronlarına ödenen anlamsız teşvikler ve sağlanan vergi muafiyetleri bütçenin halk ve emekçiler üzerinde yarattığı diğer yüklerdir.
Her şeye rağmen, özel sektör çalışanlarına zorunlu olarak kapanmanın gerektirdiği ekonomik destek kaynağı bu ülkede vardır ve zaman kaybedilmeden sağlanmalıdır.
Sendikal platform olarak azınlık hükümetine çağrımızdır. Bu kritik dönemde özel sektör çalışanlarının yaşadığı sefaleti bir az olsun desteklemek için, Pandemi öncesi 2019 yılından vergi borcu olarak tahakkuk eden 500 milyon TL oradadır, borçluların banka hesapları da oradadır. Kapitalist ekonominin yüzdürülebilmesi için, Kapitalizmin beyni olan IMF’nin bile öngördüğü, istihdam ve vergi üretmeyen, katma değer sağlamayan servetlerin vergilendirilmesi en açık kaynaktır.
Kriz dönemlerinde kısa vadede kaynak sıkıntısı çeken Rusya, Arjantin ve önce ki kriz döneminde Güney Kıbrıs gibi ihtiyaç duyulan kaynak oranında uçuk banka hesaplarının tıraşlanması kaynaktır.
Cumhurbaşkanlığının, Başbakanlığın ve diğer bakanlıkların örtülü ödenekleri kaynaktır.
Siz tüm bu kaynakları kullanın yetmiyorsa biz emekçiler olarak zaten dayanışmadan ve fedakârlıktan hiçbir zaman kaçmadık yine kaçmayız. Yaratılması gereken ve ihtiyaç duyulan şey adalettir”