Yerbilim Mühendisleri Odası Başkanı Oğuz Vadili, ‘Bir Zamanlar Kıbrıs’ adlı dizinin çekimlerinin, jeolojik miras alanı olan İncirli Mağarası’nda yapılmasına tepki gösterdi
Vadili: Mağara jeolojik miras kapsamındadır
Konuyla ilgili Özgür Gazete’ye konuşan Vadili, salgın önlemlerinin artırıldığı bir kapanma sürecinde olduğumuza dikkat çekerek, buna rağmen özel izinlerle film ve dizi setlerinin kurulup, çekimler yapıldığını hatırlattı.
“Üstelik İncirli Mağarası gibi jeolojik miras alanlarımız kullanılıyor” diyen Vadili, yaşananları ancak basın aracılığı ile öğrenebildiklerini, bunun değerlendirmesini kamuoyunun vicdanına ve takdirine bıraktığını söyledi.
Vadili, “İncirli Mağarası içinde gerçekleşen çekimleri doğru bulmadığımızı belirtmem gerekiyor. Mağara jeolojik miras kapsamındadır. Turizm değeri yüksektir ve gelecek nesillere bırakılabilmesi için korunması gerekmektedir. Geçmişimizi korumazsak, geleceğe gidemeyiz” dedi.
“Kaymakam bu izni, mağaranın yaşının 200 bin yıl olduğunu ve oluşacak tahribatın da asla giderilemeyeceğini bilerek mi verdi?”
Çekimlere izin veren Mağusa Kaymakamı Kemal Serpal’ın, Geçitkale Belediyesi’ne yazdığı yazıda, doğabilecek tüm zararın sorumluluğunun kendisinde ait olduğunu belirttiğini söyleyen Vadili, “Kaymakam bunu, mağaranın yaşının yaklaşık 200 bin yıl olduğunu ve oluşacak tahribatın da asla giderilemeyeceğini bilerek mi söyledi?” diye sordu.
Vadili ayrıca, jeolojik miras kapsamında olan bir mağara için Jeoloji ve Maden Dairesi’nden görüş alınıp alınmadığını ve bu iznin hangi kurallar çerçevesinde verildiğinin denetlenip denetlenmediğini de sordu.
Vadili, “Açıkçası meslektaşlarımız bu soruların cevaplarını öğrenmek istiyor” dedi.
“İncirli Mağarası 200 bin yaşındadır”
Vadili, İncirli Mağarası’nın oluşumuna yönelik bilimsel bilgiler de paylaştı:
“Yaklaşık 5.6 ila 5.3 milyon yıl arası, Messiniyen Tuzluluk Krizi olarak adlandırılan dönemde, Akdeniz’in kuruması gerçekleşmiş ve jips olarak tanımladığımız jeolojik birimler çökelmiştir.
İşte İncirli Mağarasu bu jipsler içerinde yaklaşık 200 bin yıl önce oluşmuştur. 239 metre uzunluğunda ve 14 metre derinliğe sahiptir.
Mağara içerinde jipsler karnıbahar-popcorn görüntülerindedir. İçerisinde yaşayan yarasa vb. endemik canlılarıyla son derece büyük öneme sahiptir.
Bu özellikleri gösteren Akdeniz coğrafyasında ki ender mağaralardandır.
Türkiye Cumhuriyeti’nde dahi bu özelliklere sahip bir jips mağarası mevcut değildir. Jeosit alanıdır ve jeolojik miras olarak kabul görür”
“Turizme açılmasını destekliyoruz ama…”
Mağaranın aynı zamanda turizme açık olduğunu da anımsatan Vadili, bunu desteklediklerini ama bu yapılırken uygun yürüyüş yollarının inşa edilmediğini söyledi.
Mağara içinde bulunacak olan ziyaretçi sayısının da sınırlandırılmadığını belirten Vadili, “Ayrıca ışıklandırma, mağaranın ısısını artırmayacak şekilde yapılmalıydı. Mağaranın gelecek nesillere aktarılabilmesi için içindeki havanın ısınmasının engellenmesi gerekiyor” dedi.
“İzni kaymakam verse de arkasında siyaset var”
Mağaranın içinde yaşayan endemik canlıların varlığından da bahseden Vadili, bu canlıların korunmasına yönelik de bugüne kadar hiçbir şey yapılmadığını söyledi.
Vadili, “Şimdi bir de mağara içinde bir filim çekimi gerçekleşti. Mağaranın korunmasına yönelik anlattığım genel kurallara ne kadar uyuldu? İzni Kaymakam verdi belki ama bunun arkasında bir siyasi irade mutlaka vardır. Çağrımız da siyasileredir” dedi.
“Jeolojik miraslar doğanın bize geçmişten kalan miraslarıdır”
Devletin ilgili kurumlarının, Türkiye Cumhuriyeti’nden MTA ile ortak olarak ülkenin jeolojik mirasını belirlemek ve korumak amaçlı çalışmalar gerçekleştirerek, bunları raporladığını belirten Vadili, bunları bilmezlikten ve görmezlikten gelindiğini savundu.
Vadili, “Jeolojik miraslar doğanın bize geçmişten kalan miraslarıdır. Başta siyasiler ve bürokratlarımız olmak kaydı ile hepimizin görevi bu alanları koruyarak geleceğe taşımaktır” dedi.
“Yasaya ihtiyacımız var”
Mevcut Çevre Yasası ve Eski Eserler Yasası ile jeolojik miras alanlarının korunup, kontrollü bir şekilde turizme kazandırılması gerektiğine vurgu yapan Vadili, İncirli Mağarası dışında, ülkemizde jeolojik miras olarak sayılabilecek yerlerden de bahsetti.
“Jeoloji ve Maden Dairesi ile odamızın da söz sahibi olacağı jeolojik miras alanlarının korunmasına yönelik doğal sit alanlarını ilgilendiren bir yasaya ihtiyacımız vardır” diyen Vadili, adadaki en önemli miras alanının Trodos Jeoparkı olduğunu söyledi.
Vadili bu konuda şu bilgileri verdi;
“Trodos Jeoparkı, UNESCO’nun dünya mirası listesinde yerini almıştır. Bunun dışında jeopark kriterlerini sağlayan bir alanımız yok. Jeosit alanı olarak adlandırabileceğimiz birçok jeolojik miras alanımız var. Adanın kuzeyinde de jeosit alanları mevcut.
Jeosit alanlarımıza birkaç örnek verecek olursak;
Girne Sıra Dağları’nda kireç taşları içinde oluşmuş Dumanlı Mağara, Ergenokon Mağarası,
Güncel fosillerin yoğun olarak bulunduğu ayrıca doğal fiziksel süreçler ve insan eliyle oluşturulmuş görselleriyle
Karpaz Burnu Kayalıkları,
Geçitköy Barajı etrafındaki kumtaşları içinde yaprak ve balık fosillerinin bulunduğu yoğun fosilli alanlarımız,
Tarihi M.Ö 3000 yılarına dayanan Lefke Antik Maden Ocağı,
Mağusa Kalesi’nin üzerinde oturduğu çapraz tabakalı kumtaşları gibi alanlarımız jeosit alanları ilan edilebilirler.
“Dünyanın en küçük fil ve suaygırı fosillerine sahibiz”
En dikkat çekici olan jeolojik mirasımızın, Kıbrıs Cüce Fil ve Cüce Suaygırı (Hipopotam) fosilleri olduğunu belirten Vadili, adada yaklaşık on bin yıl önce yaşamları sona eren bu türlerin sahip olduğu fosil faunasının da endemik olduğunu söyledi.
Vadili, “Yani dünyanın başka hiçbir yerinde bulunmamaktadırlar. Dünyanın en küçük fil ve suaygırı fosillerine sahibiz. Dünyada yaşamış en küçük fil ve suaygırlarıdırlar.
Gözümüzde canlandırmak için boyutlarından bahsedersek genelde bin 500 kilo ağırlığında ve 1,5 metreyi bulan boyları olan suaygırları adamızda 200 kg ağırlığında ve yaklaşık 50 cm boyu civarındaydılar.
Aynı şekilde 3,5 metreyi bulan yüksekliği ve 6 bin kiloyu bulan ağırlıklarıyla halen yaşamını sürdüren filler, adamızda yaklaşık 1 metre boyunda ve yaklaşık 400 kilo olarak yaşamlarını sürdürmüşlerdir.
Bu açıdan bakıldığında oldukça büyük bir öneme sahiptirler. Fosillerin bulunduğu Tatlısu Sadrazamköy, Boğazköy gibi alanlar da doğal jeosit alanlarımızdır. Korunmaları ve turizme kazandırılmaları gerekmektedir” dedi.
Özgür Gazete / Özel Röportaj