KıbrısManşetYaşam

“Bizim ülkede Z kuşağının hayatı ‘Kıbrıs Sorunu’ etrafında döner”






Kıbrıs sorununun 1955’ten günümüze olan serüvenini belgesel olarak çeken 2000 doğumlu iki Kıbrıslı Türk genci Engin Deniz Görgüner ve Erol Arabulucu, Kıbrıs‘a dair sorularını ve belgesel yolculuğunu Independent Türkçe’ye anlattı.

“Z kuşağının hayatı ‘Kıbrıs Sorunu’ etrafında dönüyor”

2000 doğumlu iki üniversite öğrencisi Engin Deniz Görgüner ve Erol Arabulucu, Kıbrıs’ın kuzeyinde Z kuşağının kendini nasıl konumlandırdıklarını, yaşamlarını ve gelecekten beklentilerini anlattılar.

Kıbrıslı Türk gençleri için mesele, diğer ülkelerdeki yaşıtlarına kıyasla biraz daha farklı. Onlar, “Kıbrıs sorunu” olarak adlandırılan ve henüz bir çözüme kavuşturulamayan ‘meselenin’ içine doğan bir nesil.

Yaşadıkları ülkelere göre etkinliği farklılık gösteren bu kuşak, kendinden önceki nesillerden daha fazla oranla ülkelerinin ve dünyanın meseleleriyle haşır neşir halde.

Bu kuşağa mensup gençler için, Kıbrıs çok fazla soru işareti barındırıyor. Bunların başında ise elbette Kıbrıs sorunu ve bugün Türkiye Cumhuriyeti dışında hiçbir ülke tarafından tanınmayan KKTC’nin mevcut varlığına ilişkin cevap bulamadıkları sorular geliyor.

İKİBİN adıyla kurdukları bir belgesel kanalıyla bu sorularına yanıt arıyor.

Kıbrıs’ı anlamaya ve anlatmaya çalışıyorlar: Sorularımıza cevap aramak için bu belgeseli çektik

İki genç kendi imkanlarıyla, Kıbrıs sorununun 1955’ten günümüze olan serüvenini belgesel olarak çekti. Bir cep telefonu kamerası ve bir mikrofonla çektikleri belgeseli sosyal medyada kurdukları İKİBİN sayfasında 5 ayrı bölüm halinde yayımladılar.

“İKİBİN, Kıbrıs’ı anlamaya ve anlatmaya çalışır” sloganı ile yola çıkan iki genç, “Çünkü bizim çok sorumuz vardı. ‘KKTC neden ilan edildi’ sorumuzun tatmin edici bir cevabını bulamamıştık. Buna cevap aramak için bu belgeseli çektik” diyor.

“Şevkimiz kırıldı, moralimiz bozuldu”

Engin Deniz, Kıbrıs Amerikan Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi öğrencisi. Erol Arabulucu ise Yakın Doğu Üniversitesi’nde Hukuk Fakültesi’nde okuyor. Ayrıca, Engin Deniz Lefkoşa Gençlik Derneği adlı sivil toplum örgütünün yönetim kurulunda yer alıyor.

Esasen Engin Deniz ve Erol’un belgesel yolculuğu, kendi ifadeleriyle “başarısız bir serüven” ile bugünlere ulaştı. Erol Arabulucu, henüz daha lise öğrencisiyken arkadaşları ile kısa filmler çekiyordu. Ardından Engin Deniz ile birlikte BİGLA TV adında bir kanal kurup kültür sanat içerikleri üretmeye başladılar.

Bu kanal için ilk olarak, Kıbrıslı Türk müzik grubu SILA 4’ün yaşayan iki üyesi Erdinç Gündüz ve Ferahzat Gürsoy ile bir röportaj yaptılar. Bu röportaj için Erol, “Fakat çok parlak geçmedi. 1 saat boyunca hiç edit dahi olmadan aynı masanın başında bir sohbet… Sıla 4 Kıbrıs’ın efsanesidir, fakat buna rağmen beklediğimiz dönüşü alamadık. Hiçbir şekilde bizim kuşağın izleyeceği bir program olmadı” diyor.

Deniz ise “Böylece BİGLA TV de kapandı. Biz de belli bir süre çalışmalarımızı durdurduk. Çünkü bir nevi şevkimizi kıran, moralimizi bozan bir durum oldu” diye Erol’un sözlerini tamamlıyor.

“Amacımız özellikle müzisyenlerin sesini Türkiye’ye ve dünyaya duyurabilmekti”

Şevklerinin kırıldığını söyleseler de bu ‘duraksama’ pek de uzun bir süreç olmadı. Ve bu ‘kötü deneyimden ders de alarak’ daha profesyonel adımlar atmaya karar verdiler. 29 Ekim 2018’de henüz 18 yaşında iken İKİBİN’i kurdular. Erol, 29 Ekim tarihinin bir özel seçim olmadığını, tamamen tesadüf olduğunu da belirtiyor.

İKİBİN’i kurduktan sonra bu kanalda 12 konuk ile 12 program çekmeyi planladılar. Daha çok eğlence ve kültür sanat amaçlı programlardan oluşan bu kanal hakkında Erol, şunları söylüyor:

Amacımız Kıbrıslı Türk müzisyenlerin, özellikle genç müzisyenlerin sesini Türkiye’ye ve dünyaya duyurabilmekti. Akustikhane gibi bir programdı bu. İzlenmeleri de aslında iyiydi; ama bizi tatmin etmedi. Çünkü bizim, ilk başta buna başlarken maddi bir beklentimiz vardı.

Deniz de, “E bir de müzik programı için stüdyoya gitmemiz lazım, kayıt alınması lazım, editlenmesi lazım. İster istemez bir maddi döngüsü var” diye ekliyor.

“Dolayısıyla bizi tatmin etmedi. Sponsorluk da aldık, fakat vadettiğimiz izlenmeyi sunamadık” diyen Erol, ‘sponsorluk’ dediği maddi desteğin ise 100 TL olduğunu da belirtip, gülümsüyor. Böylelikle 12 program olarak niyetlenip 11 röportaj ile bu kanalı da kapatıyor iki genç.

“KKTC neden ilan edildi?”

İşte onların asıl serüveni tam bu noktada başlıyor. Bir gün bir kafede otururken her zamanki olağan siyasi sohbetleri esnasında “Neden bir KKTC belgeseli çekmeyelim” fikri doğuyor.

Engin Deniz, “Eski cumhurbaşkanları, başbakanlarla, vekillerle görüşüp ‘O dönem nasıl oldu?’, ‘Neden KKTC ilan edildi?’ diye soralım istedik. Bunu da İKİBİN platformu altında yapmaya karar verdik” diye özetliyor.

Erol da bu belgeselin çıkış fikrini şu sözlerle anlatıyor:

KKTC belgeseli çekmeye niyetlendiğimizde herhangi bir maddi beklentimiz yoktu. Tamamen bilgilenme amacıyla başlayan bir fikirdi. Çünkü bizim de merak edip, öğrenmek istediğimiz çok sorumuz vardı: ‘Neden KKTC ilan edildi?’ Ve ne kadar okusak da sorularımıza çok tatmin edici bir cevap bulamadık.

Belgeselde röportaj yapacakları eski cumhurbaşkanları, başbakanlar ve milletvekillerini belirliyor ve nihayetinde bu belgeseli çekiyorlar. Konuklara ulaşmak anlamında da bir sorun yaşamadıklarını söylüyorlar. Erol, “Herhalde genç olduğumuz için de randevuları almak kolay oldu, kısa sürede çekimleri tamamladık” diyor.

Çekimler kısa sürede tamamlanıyor fakat işin montajlama kısmına gelince iki, üç ay kadar duraksıyor gençler. Bu bekleyişi “üşendik” diye açıklıyorlar. Ta ki koronavirüs pandemisi sebebiyle evlere kapandıkları 2020 Mart ayına kadar hiçbir şey yapmıyorlar.

Evlere kapandıktan sonra sıkıldıklarını ve ‘elimizdeki videoları montajlayalım’ diye düşündüklerini anlatan Erol, “Pandemi süreci montaj açısından bize zaman kazandırdı. Çok yoğun insanlar değiliz aslında ama çıkıp kahve içmek daha cazip geliyordu, üşeniyorduk” deyip gülüyor.

Videoların montajını tamamlayan Erol ve Engin Deniz, bu süreci epey verimli geçiriyor. Eski videolarının tamamını da arşivliyor ve eğlence videolarının yer aldığı ‘eski’ İKİBİN’i kapatıyorlar.

Ve böylece kendi tabirleri ile Neo-İKİBİN devri başlıyor. İKİBİN artık bir belgesel kanalı haline dönüşüyor.

3 bölüm “KKTC” (“Nasıl”, “Neden” ve “Statüko”) ve ardından 2 bölümlük “Kıbrıs” (“Cumhuriyet” ve “Ayşe”) olarak 5 bölüm halinde hazırladıkları belgeseli tam da pandemi sürecinde İKİBİN adlı sosyal medya kanalları üzerinden yayımladılar.

“KKTC” belgeseli yalnızca Kuzey Kıbrıs’ta değil, Türkiye, Birleşik Krallık ve aynı zamanda Güney Kıbrıs’ta da izlendi. Engin Deniz, Güney Kıbrıs’tan çeviri alt yazı talebinde bulunan mesajlar aldıklarını söyledi:

‘İlgimizi çekti bu isimler, eski cumhurbaşkanı, başbakanlarla görüşmüşsünüz’ şeklinde mesajlar geldi ve altyazı çeviri talepleri oldu.

“KKTC” ve “Kıbrıs” belgeselleri yayımlandıktan sonra ülke içinden siyasetle ilgili olan yaşıtlarından olduğu gibi ve siyasetçilerden de geri dönüşler aldılar.

Örneğin KKTC’nin ana muhalefet partisi olan Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Lideri Tufan Erhürman onları izliyor ve takip ediyor. Hukukçu ve eski akademisyen olan Erhürman’dan ‘Tufan Hoca’ diye bahsediyor gençler.

“Tufan Hoca takip ediyormuş videolarımızı, bunu kendisi söyledi” diyen Engin Deniz’in sözlerini Erol tamamlıyor:

Tufan Hoca, ‘Ben normalde internet üzerinden bir şey izlemem ama sizin videolarınızın diğer bölümlerinin çıkmasını bekledim’ dedi.

“Bizim ülkede Z kuşağının hayatı ‘Kıbrıs Sorunu’ etrafında döner”

Belgesele ilgi elbette siyasete meraklı kesimlerden oldu. Engin Deniz, “Siyasete ilgisiz olup da bu videoyla siyasete merak salanlar olmadı. Ben hiç ‘Bu videoyu izledim de araştırmaya başladım’ gibi bir şey duymadım” diye anlatıyor.

Bu noktada 2000 doğumlu iki gence, “Kıbrıslı Türk gençlerinin Kıbrıs’a bakışı nasıl” diye sorduğumuzda Engin Deniz, şöyle yanıt veriyor:

Dünyanın farklı yerlerindeki Z kuşağının kendi ülkesinin durumuna göre ülkenin politikasına merak salıyor. Mesela Türkiye’deki Z kuşağı daha çok ekonomi ile ilgileniyor; sivil haklar, temel hak ve özgürlüklerle ilgili yorum yapıyor ve araştırıyor.

Bizim ülkemizde Z kuşağı ise Kıbrıs sorunu üzerine konuşuyor, bununla ilgileniyor. Nasıl ki Türkiye’de Z kuşağının ilgisi temel hak ve özgürlükler üzerineyse, Kıbrıslı Türk gencinin bildiği politika da Kıbrıs sorunudur. Malum ‘İki devlet mi, federasyon mu?’ Onun hayatı politika olarak bu çerçevede döner.

“Bizdeki liberal kişilikler, baktığımız zaman kendisini ‘solcu’ olarak tanımlar” diyen Engin Deniz, “Kıbrıs’ta çözüm isteyenler kendini ‘solcu’ tanımlıyor. ‘Çözüm’ isterse ‘solcu’dur, istemezse ‘sağcı’ olur gibi… Finlandiya’da ise böyle bir politik gençlik yoktur mesela” sözleriyle bu durumun ülkenin siyasi konumundan kaynaklandığına dikkat çekiyor.

Erol da Kıbrıslı Türk gençlerin Kıbrıs sorunu ile doğrudan ilgili olduğu konusunda Engin Deniz’e katılıyor ve “Bizde gençlerde ciddi bir şekilde Kıbrıs sorununa ilgi var. Bu, sıklıkla konuşulur” diyor.

Gençler arasında ‘anavatancı’ ve ‘federasyoncu’ şeklinde farklı görüşler olduğunu belirten Erol, “Mutlaka bir taraf var diyecek olursak federasyon isteyen kesim daha fazladır” sözleriyle gözlemini paylaşıyor.

Engin Deniz “Şehirde yaşayan insanlar kırsalda yaşayanlara göre daha fazla federasyoncudur” diyor. Erol da “Gelecek kaygısı var gençlerde” diye ekliyor.

Gençlerin Kıbrıs’ta yaşadığı ‘gelecek kaygısı’ elbette çoğunlukla KKTC’ye uygulanan ambargolardan kaynaklanıyor.

İKİBİN’ler daha önce Kıbrıslı Türk gazeteci Nezire Gürkan’a verdiği bir röportajda, bu durumu şöyle özetlemişlerdi:

Eski neslin, atalarımızın kahramanlıkları sayesinde bizim nesil rahat bir hayat yaşıyor. Ama aynı nesil sayesinde dünyanın dışında kaldık.

Onların Kıbrıs’a dair soru işaretleri ve bu sorulara yanıt bulmak amacıyla çektikleri belgeselleri için de kilit nokta burası.

“Peki, tam olarak ne kastediyorsunuz? Kıbrıs Cumhuriyeti’nin iki ortaklı yapısının bozulması hakkında ne düşüyorsunuz?” diye sorduğumuzda ikisi aynı anda şu yanıtı veriyor:

Haksızlığa uğradık.

Deniz, “Faşist EOKA zihniyeti tarafından büyük bir haksızlığa uğradık” derken, Erol arkadaşının sözlerini “Büyük bir direniş var aslında Rumlara karşı” ifadeleriyle tamamlıyor.

EOKA zihniyetini, o dönemin genel devlet politikası olarak kabul ettiklerini aktarıyor her ikisi de.

“1974’e büyük saygımız var, ama KKTC’nin kurulma nedenini anlayamıyoruz bir türlü…”

“Orada büyük bir direniş var tabii ki Rumlara karşı” diyen Erol, devam ediyor anlatmaya:

Atalarımızın büyük kahramanlıkları söz konusu. Tarihimizde gelmiş geçmiş çoğu politikacımız, sağcısı solcusu fark etmez 1974’te mücahitti. Özellikle belirtmek isterim ki Türkiye’de büyük kesimler tarafından ‘vatan haini’ olarak bilinen eski cumhurbaşkanımız Sayın Mustafa Akıncı da mücahitti.

Tabii ki onlar, atalarımız ve Türkiye sayesinde refah içinde bir hayat sürüyoruz bugün. Fiili bir savaş durumu yok, can derdimiz yok. Ama aynı nesil sayesinde de izolasyonlar altındayız.

“KKTC belgeselini çekerken çok daha iyi gördük ki bizim atalarımız sayesinde biz dünyadan izole olduk” diyen Erol’dan sözü devralan Deniz, “O da KKTC konusu” diye devam ediyor.

1974’e büyük saygımız var, ama KKTC’nin kurulma nedenini anlayamıyoruz bir türlü.

Röportajın devamını okumak için TIKLAYIN!









Başa dön tuşu