Hep deriz ya “Anı Yaşa”…
Ama insanın bir dünü var bir de geleceği…
Geçmiş zaman, şimdiki zaman ve gelecek zaman.
Yaşamın toplamı.
Ve işte o yaşanması arzulanan “Anlar”
zamanın dönülmez akışı içinde yaşanır…
Ve insan hayatında öyle anlar vardır ki unutulmaz.
Bu anlar sevinçli anlar da olabilir kederli anlar da…
Sevinci, üzüntüyü, acıyı, bunalmışlığı, soruları, kafa karışıklıklarını ve bin bir duygu ve düşünceyi, her birini hakkıyla yaşayabilmektir
“Anı Yaşamak”…
Yani gerçek neyse o olarak yaşamak.
Ve yaşanan o “An” bir daha yaşanmaz…
Aynı nehirde birden fazla yıkanamamak gibi…
Tiyatro sanatı da “Anın Sanatıdır.”
O an yaşanır… İzleyici ile oyuncunun canlı, capcanlı, göz göze, yürek yüreğe, akıl akıla buluşmasıyla yaşanan bir “AN”dır tiyatro.
O nedenle bir “Buluşma Sanatı”dır da tiyatro.
Tıpkı 28 Temmuz 2021, Çarşamba saat 19.00’da “Merkez Lefkoşa” açık pazar alanında “DELİRENLER” sokak tiyatrosunda, kamusal alanda buluşarak, coşkuyla, sevinçle, başkaldırıyla ve sanatsal bir direniş eylemiyle yaşandığı ve zamana kaydedildiği gibi…
Ve tıpkı aynı veya başka kamusal mekânlarda (Lefke, Mağusa, Güzelyurt…) tekrarlandığı zaman farklı bir “AN” olacağı gibi…
Ve her bir izleyicinin duygu ve düşüncesinde farklı izler bırakan bir “AN” olarak yaşandığı ve yaşanacağı gibi…
Sadece izleyicilerde değil oyuncularda da…
“Merkez Lefkoşa” açık pazar alanı Lefkoşa’ya kazandırılmış bir kamusal alan.
Batmış, iflas etmiş, çalışanlarını ödeyemeyen, borç batağında bir belediye devralan Mehmet Harmancı, çağdaş, demokratik, sosyal belediyecilik anlayışıyla ve çalışanlarıyla birlikte kısa sürede Lefkoşa Belediyesi’ni ayağa kaldırarak Lefkoşa’ya ve Lefkoşalıya hatta Lefkoşa’ya yolu düşen tüm insanlara hizmet verir konuma getirdi.
“Merkez Lefkoşa”, belediyenin kendi öz kaynaklarıyla çağdaş bir mekân olarak halkın hizmetine sunuldu.
Çeşitli etkinliklere; sosyal, ekonomik, sanatsal etkinliklere cevap verebilecek bir kamusal alandır “Merkez Lefkoşa”
İşte bu alanda, bir sanatsal direniş eylemi olan sokak tiyatrosu “DELİRENLER” halka sunuldu.
Ve unutulmaz bir buluşma ve “AN” yaşandı.
Müdahalelere, biat eden yalaka siyasetçilere, ekonomik, sosyal, kültürel sorunlara karşı duran insanların buluşma AN’ıydı
“DELİRENLER” sokak tiyatrosu.
Bertolt Brecht’in çağrısındaki buluşma gibi;
“Çıkın (sokağa) ışığa
Buluşabilenler
Sevindirebilenler
Değişebilenler”
Ve direnebilenler!..
İşte tam da öyle yaşandı 28 Temmuz 2021 Çarşamba saat 19.00’da Merkez Lefkoşa’daki buluşma “ANI”…
Hunisini alan geldi bu buluşma anına.
Ve bu buluşmalar devam edecek başka yerleşim alanlarında da…
Altı oyuncu olarak (Özgür Oktay, Erol Refikoğlu, Döndü Özata, Barış Refikoğlu, Umut Ersoy, Yaşar Ersoy) toplumsal ve sanatsal sorumluluklarımızın bilincinde bir araya geldik.
Yaşananlara, müdahalelere, dayatmalara ve tüm olumsuzluklara karşı “Bir Şey Yapmalı” diye yürek ve akıl birlikteliğinde buluştuk önce.
Halkın, toplumsal ve tarihsel yürek vuruşunu yakalamalıydık…
Elimizde de iyi bildiğimiz ve uzun yıllardır yaptığımız toplumsal sanat olan tiyatro vardı.
Ama pandemi engeli vardı önümüzde…
Kapalı salonda, mekânda, insanın “buluşma sanatı” olan tiyatro yapamazdık…
İnsanları kapalı mekânda buluşturamazdık…
O zaman ya tiyatronun ruhuna, özüne aykırı dijital ortamda “mış” gibi tiyatro yapacaktık ya da pandemiyi bahane göstererek ve mızmızlanarak hiçbir şey yapmayacaktık.
Ve virüsten beter toplumu mahfeden Üst Yönetim-Alt Yönetim rejimine ve temsilcilerine, yalaka işbirlikçilerine “Kral Çıplak” diyemeyecektik.
O zaman açık mekânlara, sokağa, meydanlara çıkmalıydık ve öylece insanlarla tiyatroyu buluşturmalıydık.
Halka, “Siz tiyatroya gelemezseniz, biz tiyatroyu size getiririz” deyip, halkla tiyatroyu, doğasına uygun canlı capcanlı buluşturabilirdik.
“Bizim bir derdimiz var onun için çıkıyoruz sokağa… Bir derdimiz var ki anlatmaya geldik buraya. Bu dert sizin, bizim, hepimizin halkın derdidir” demeliydik…
Öyle de yaptık.
Ve örgütlendik ve Bu Memleket Bizim Platformu organizasyonuyla ve Lefkoşa Belediyesi’nin desteğiyle sokaklara çıktık.
Çünkü, pandemi döneminde bu kavrandıktan sonra izlenecek başka yol yok.
Böylesi zor ve kriz zamanlarında kitlesel iyileşme ve özgürleşme için tiyatronun sorumluluk alması gerekir.
Tiyatronun tarihi bu “sorumluluk alma” örnekleriyle doludur.
Ayrıca pandemi, ölümsüz olan tiyatroyu, “olmak ya da olmamak” sorunuyla da karşı karşıya bıraktı.
Pandeminin gittikçe yayılması ve müdahale edilemez olması, hayatı ölümle tehdit ettiği gibi insanın canlı sanatı olan tiyatroyu da tehdit ediyor…
Ya yaşayacaktı tiyatro ya da ölecekti!
Pandeminin ne zaman biteceği, bittikten sonra nasıl oluşacağı bilinmeyen dünya düzeninde tiyatronun yeri olacak mı?..
Olmayacak mı?
O nedenle tiyatrocular kendi bireysel varoluşsal meselelerini bir yana bırakmalıdırlar…
Ve tiyatronun varoluşsal meselesine yönelmelidirler.
Tiyatro aynı zamanda örgütlü bir sanattır.
Birden fazla insanın ve izleyicinin örgütlenmesiyle ve buluşmasıyla var olur. Pandemi döneminde ve kestirilemeyen sonrasında tiyatro kapalı mekânlarda örgütlenip buluşma sağlayamayacağına göre, kapalı mekânları terk edip yeni bir özgürlük alanında örgütlenmenin ve bu özgürlük alanlarına denk anlatım biçimlerinin yolunu bulmalıdır tiyatro.
Bu yol tiyatronun özünde vardır.
Eğer tiyatronun özüne dönülürse bu yol bulunur.
Ve unutulmaz “ANLAR” yaşanır.
Ve ölümsüz tiyatro, pandemiyle olan savaşını kazanır.
Yaşasın Tiyatro!
Yaşar Ersoy