KıbrısKORONAVİRÜSManşetSağlık

Oygar: Eski hayatlarımıza dönmemizi istiyorsanız aşı olun






Dünyada 235 milyona yakın vaka, 4 milyon 800 bini aşkın can kaybıyla hükmünü sürdüren koronavirüsü aşı sayesinde kontrol altına almada başarılı olan bazı ülkeler önlemleri gevşetip normalleşmeye adım atarken Kıbrıs’ın kuzeyinin de bu noktaya gelebilmesi için aşılama çalışmaları devam ediyor

Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Doç. Dr. Deren Oygar, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Emre Vudalı ve AdaPass Koordinatörü Birdal Cihangir, TAK muhabirinin sorularını yanıtladı.

Oygar: Eski hayatlarımıza dönmemizi istiyorsanız aşı olun

“Eski hayatlarımıza dönmemizi istiyorsanız aşı olun” çağrısı yapan hekimler, halihazırda hastalığın tedavisi için üretilen özel bir ilaç bulunmadığına işaret ederek Covid-19 aşılarına, insan vücuduna, hasta olmadan, bu hastalıkla nasıl mücadele edeceğini öğretmesi nedeniyle kritik önem atfediyor.

Domuz gribi olarak da bilinen H1N1 virüsünün yüzde 0,02 olarak saptanan öldürücülüğünün Covid-19’da yüzde 2,2 olduğuna işaret eden doktorlar, salgına karşı kapanma dahil, maske, mesafe, hijyen önlemlerine aşılamanın başlamasıyla yapılan katkı olmasaydı, hastalığa yakalananların yüzde 2,2’sinin hayatını kaybetmesi sonucunun doğacağına dikkat çekiyor.

Oygar: “Keşke her hastalığın bir aşısı olsa”

Aşı karşıtlarının argümanlarıyla ilgili sorulara yanıtında “Aşı hakkında kaygı duymamızı gerektiren hiçbir şey yok.

Yüzyıllardır dünyada aşı var. Koronavirüs aşısının oluşturulmasıyla ilgili de aynı adımlar takip edildi” diyen Müsteşar Deren Oygar, aşıların yüzyıllardır insanları koruyan, ölümleri azaltan, hastalık semptomlarını da hafifleten, hatta çiçek hastalığı gibi bazılarını eradike eden (ortadan kaldıran) bir önlem tedavisi olduğunu söyledi.

Oygar, “Covid19’da da bunun olması kaçınılmazdır. Keşke her hastalığın bir aşısı olsa…” diye konuştu.

“Ülkemizde yapılan aşılarda ciddi yan etki tespit edilmedi”

Tüm ilaçlar gibi aşıların da yan etkilerinin olduğunu kaydeden Oygar, “Biz aşıyı yaparken yan etkilerini de biliriz. Yan etkilerini gözlemleriz. Ülkemizde yapılan aşılarla ilgili çok ciddi yan etki tespit etmedik. Yüksek ateş, kızarıklık, aşı yeri ağrısı gibi yan etkilerle karşılaştık” diye konuştu.

Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Deren Oygar, aşı sonrası şikayetlerle hastanelere başvuran kişiler için “Aşı yan etkisi bildirim formu” doldurulduğunu belirterek üzlemizde, dünyada görülenden farklı bir durum olmadığını söyledi.

Oygar, ani ölümlerle ilgili istatistiki çalışma yapıldığını ve geçen yılın aynı dönemiyle kıyaslandığında bir artış olmadığının görüldüğünü kaydetti.

“Temmuz-Ağustos dönemi yoğun bakım hastalarının yüzde 69’u aşısız”

Müsteşar Deren Oygar, Pandemi Hastanesi yoğun bakım servisindeki hastalarla ilgili temmuz-ağustos verilerine göre, hastaların yüzde 69’unun aşısız, yüzde 31’inin aşılı olduğunu; hayatını kaybedenlerin ise yüzde 92’sinin aşısız oldukları sonucunun görüldüğünü bildirdi.

Hayatını kaybedenlerin yüzde 85’i aşısız

Bakanlık verilerine göre, Temmuz – Ağustos aylarında hayatını kaybeden toplam 27 kişiden sadece 4’ünün tam aşılı, 23’ünün ise aşısız yani yüzde 15’inin aşılı yüzde 85’inin aşısız olduğunu açıklayan Deren Oygar, ayrıca şubat-mart ayındaki dalgada aktif yoğun bakım oranı yüzde 3.2 iken, aşılamanın arttığı temmuz-ağustos ve eylüldeki sürede bu oranın yüzde 0.6’ya düşerek 5 buçuk kat azaldığını bildirdi.

Hamilelerin de aşı olması gerektiğini belirten Oygar, aşısız hamilelerde de hastalık riskinin yüksek olduğunu ifade etti.

“50 bin doz Astrazeneca’nın kullanım süresi uzun olanlarla değiştirilmesini istedik, cevap bekliyoruz”

Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Deren Oygar, ay sonu kullanım süresi dolacak 50 bin doz AstraZeneca aşıyı, kullanım süresi daha uzun olanlarla değiştirilmesini istediklerini ve İki Toplumlu Sağlık Komitesi aracılığıyla bu talebi güneye ilettiklerini belirtti.

Astrazeneca’nın iyi bir aşı olduğunu ve yoğun bakım hastalarıyla ilgili istatistikler değerlendirildiğinde bu aşıdan olanların yoğun bakımda tedavi görme rakamlarının çok az olduğunu ifade eden Deren Oygar, bu aşıların, şimdi kullanılması halinde ikinci dozu yapılamayacağı için kullanamadıklarını anlattı.

Aşı planlaması nüfusun 382 bin civarında olduğu baz alınarak yapıldı


Oygar, İstatistik Kurumu’ndan aldıkları veri uyarınca ülke nüfusunu 382 bin civarında baz aldıklarını ve planlamaları buna göre yaptıklarını kaydetti. 

Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Deren Oygar, okulları yakından takip ettiklerini, günlük verilerin, genel popülasyondaki vakalarla paralel gittiğinin görüldüğünü belirterek “Pandemi döneminde en dibi görmek mümkün değil ama şartların en iyisini sağlayarak ve zorlayarak yüz yüze eğitimi zorlamamız lazım” diye konuştu.

Oygar, testleri de artırdıklarını ancak okullarda maske ve mesafe önlemlerinin de hayati olduğunu vurgulayarak 2-18 yaş grubunda Biontech aşılarının yapımının devam ettiğini, ilk iki doz Sinovac olanlara da üçüncü doz aşılar yapıldığını hatırlattı.

Vudalı: “Koronavirüs insanlığın karşısına ilk kez çıkmadı”


Dr. Emre Vudalı, Covid-19’un görülmeye başlandığı Aralık 2019’da ve sonrasındaki aylarda dünyada aşırı panik ve heyecan olduğunu ve bilinmezlerin de çok olduğunu ancak zamanla bilimsel çalışmalarla bilgiler edinildiğini söyledi.

Vudalı, koronavirüsün insanlığın karşısına ilk kez çıkmadığını, ilk salgının 2002’de Çin’de ortaya çıktığını ve farklı da olsa yine SarsCov virüsü olduğunu, 2012’de Suudi Arabistan’da SarsCov1 görüldüğünü, son olarak da halen devam eden Aralık 2019’da Çin’de SarsCov2 virüsü görüldüğünü anlattı.

İlk iki koronavirüsün pandemi haline gelmediğini ve hızlı müdahalelerle yayılımının durdurulduğunu, ancak üçüncüde o kadar şanslı olunmadığını kaydeden Vudalı “İlk ikisinde virüsü sadece semptomatik kişiler yayıyordu ama şimdikinde asemptomatikler de hastalığı bulaştırdığı için kontrol etmek daha zor oldu” dedi.

Aşıların amacı hasta olmadan bağışıklık sistemine savaşmayı öğretmek

Aşılarla ilgili de bilgi veren Vudalı, “Aşıda temel amaç, hasta olmadan bağışıklık sistemine virüse veya bakteriye karşı nasıl savaşacağını öğretmektir” dedi.

Bağışıklık için hastalığı geçirmeyi neden istemediklerini de açıklayan Vudalı, “Çünkü hastalığı geçiren insanda sakatlık veya ölüm gelişebilir ve bunu kontrol edemezsiniz” diye konuştu.

Farklı tekniklerle üretilen aşılar bulunduğunu kaydeden Dr. Emre Vudalı, “Cansız, zayıflatılmış, MRNA aşılar vardır. Hepsinin çalışma şekli farklıdır ama günün sonunda hepsinin de amacı bağışıklık sistemine bu hastalığı zarar vermeden tanıtmaktır” bilgisini paylaştı.

“Koronavirüs hastalarına yapılan destek tedavisi”

Koronavirüs hastalarının nasıl tedavi edildiği konusundaki soruları da yanıtlayan Vudalı, özetle şunları
“Hastalığın tedavisinde ilk başlarda kullanılan bazı ilaçlar vardı, ancak faydası olmadığı görüldü ve kesildi.

Şu anda yaptığımız destek tedavisidir. Eğer bu enfeksiyonların üzerine ikincil enfeksiyonlar binerse antibiyotik tedavisi de ekleyebiliyoruz. Ama genel olarak yaptığımız destek tedavisidir. Hasta yoğun bakıma alınırsa solunum desteği, yüksek basınçlı oksijen desteği veriliyor. Böbrek yetmezliği gibi farklı komplikasyonlar oluşursa, onların tedavisi yapılıyor. 

Hastalara şu anda primer olarak verip ölüm oranlarını azaltabileceğimiz bir ilaç dünyada yok. Bizde de yok. Bu yönde araştırmalar sürüyor” dedi

 “Aşıyla ilgili karar bireysel değil toplumsal”

Vudalı, toplumun hızla aşılarla ilgili bilgilendirilmesinin önemini vurgulayarak “Aşıların ölüm veya ciddi hastalık oranlarını ciddi oranda azalttığını ve güvenli olduklarını tekrar tekrar anlatmalıyız. Bizim sustuğumuz yerde yanlış bilgiler sosyal medyada ve etrafımızda artıyor.

İnsanların aşı olmaması, bireysel bir karar değil toplumsal bir karardır. Toplumsal aşı oranımızın düşük olması demek, eski hayat şeklimize dönmek için zaman kaybı demektir. Bu ise, sağlık açısından olduğu kadar ekonomik olarak da bizi daha da geriye götürecektir” diye konuştu.

Yanlış iddialara tıbbi cevaplar

Dr. Emre Vudalı, kamuoyunda dolaşan ve yanlış olduklarını belirlediği bazı iddialara da tıbbi cevaplar verdi. “Bir salgın ortaya çıktığında hastalananların çoğunun aşılılar olduğu” iddiasının yalan olduğunu vurgulayan Vudalı, çocukluk çağı hastalıklarında aşılanan çocukların da hasta olabildiğini ancak bunun aşılı çocukların yüzde 90’ı korunurken, aşısızların yüzde 100’ünün hastalandığı gerçeğini değiştirmediğini söyledi.

“Aşılanmak yerine hastalanmanın bedeli ağır”

“Aşı olmak yerine hasta olmayı seçmenin daha koruyucu olduğu” iddiasına yanıtında, hastalığı geçirmenin de aşılanmak kadar hatta bazı durumlarda daha fazla bağışıklık oluşturduğunu ancak bunun ağır bedelleri olabildiğini anlatan Vudalı, kızamığa bağlı ensefalit, körlük ve ölüm; kızamıkçığa bağlı doğum kusurları; bakteriyel menenjit sonrası zeka geriliği ve sinir hasarı; çocuk felci enfeksiyonu sonrasında kalıcı felçler, Hepatit B virüsüne bağlı karaciğer kanseri veya ölüm gibi ağır bedelleri örnek gösterdi. 

Vudalı, aşıların dünyadaki sağlık otoritesi kuruluşlarca izlendiğini ve en ufak bir şüphede bağımsız bilim insanları kurullarınca araştırıldığını, bilimsel ve şeffaf şekilde sonuçların paylaşıldığını anlattı.

“Aşılanmamak çok daha tehlikeli ve zararlı”

Dr. Emre Vudalı, aşıların güvenli olmadığı ve yan etkileriyle ilgili eleştiriler konusunda ise “Aşılar çok güvenlidir. Lisanslı bir aşı, kullanım onayı almadan önce çok sayıda deneme aşamasında titizlikle test edilir, piyasaya çıktıktan sonra da düzenli olarak değerlendirilir.

Bilim insanları olası yan etkileri de takip ederler. Çoğu reaksiyonlar geçici olan lokal ağrı ve hafif ateştir. Nadiren ciddi yan etki bildirilmesi durumunda bilimsel kurullar tarafından hemen ciddiyetle araştırılır.

Ancak şu da bilinmelidir ki tıpta bir yöntemin güvenli olup olmadığına karar verirken, o yöntem uygulanmadığında neler olacağına da bakılır. Elbette aşılanma çok nadir –kabaca 200 binde 1 ile 1 milyonda 1 arasında bir olasılıkla- ciddi yan etkiye neden olabilir ancak aşılanmama çok daha tehlikeli ve zararlıdır.

“Test değil maske korur”

Dr. Emre Vudalı, “test değil maske korur” vurgusu yaparak KKTC’de fazlasıyla test yapıldığını, oysa Avrupa’da ve Amerika’da vaka çıkarsa yakın temaslıları taramak için test yapıldığını anlattı.

Bütün okulların taranması diye bir şey olamayacağını, maske takmak gibi bulaşı mimimize edecek önlemler gerektiğini belirten Vudalı, Avrupa ve Amerika’da kararların “sağlık olarak bize ne getirir, ekonomik olarak ne götürür” diye bakılarak verildiğini, Avrupa’da tarama yapılmadığını, Covid-19 şikayeti olanlara, yaşlı bakım merkezlerindekilere, hastaneye nefes darlığıyla başvuranlara PCR yapıldığını kaydetti.

Kaynak: TAK









Başa dön tuşu