Kıbrıs Türk Tabipler Birliği Başkanı Dr. Özlem Gürkut, köyde koyun otlatırken ders çalışarak başlayan eğitim hayatından, Tabipler Birliği Başkanlığına uzanan yolu anlattı
Gürkut, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımında, küçük bir köy ilkokulunda başladığı eğitim hayatında yaşadıklarını anlattı. “Eğitimin yaşı ve sonu yoktur” diyen Dr. Gürkut, yeniden üniversiteye kaydolduğunu açıkladı.
“Neyi nasıl yapmamız gerektiğine bir de bu yönden bakmak istedim”
Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Sağlık Yönetimi lisans eğitimi için kaydını yaptıran Dr. Gürkut, bu bölümü seçme sebebini ‘Neyi nasıl yapmamız gerektiğine bir de bu yönden bakmak istedim’ diyerek açıkladı.
Gürkut’un paylaşımı şu şekilde:
“Benim köyüm 100 kişinin yaşadığı, belki de Kıbrıs’ın en küçük köylerinden birisi olan Beyköy’dü. İlkokulu, tek derslikli, tüm sınıflardaki öğrencilerin ayni odada bulunduğu ve tek öğretmenin sıra ile tüm sınıflara eğitim verdiği bir okuldu.
Birinci sınıftan altıncı sınıfa kadar toplam 10 öğrencisi olan bu okulda başladı benim eğitim hayatım.
Sonra 3. sınıfa giderken öğretmenimiz görevinden ayrıldı ve okulumuz öğretmensiz kaldı. 10 öğrencinin bir kısmı Cihangir (Abohor) İlkokulu’na, bir kısmı ise Minareliköy İlkokulu’na devam etti.
Ben ve benim gibi Cihangir İlkokulu’na gidenler, sabah erkenden yola çıkıp yürüyerek okula gider, öğlen yine yürüyerek, asfaltta sıcaktan kabaran katran baloncuklarını patlatarak geri dönerdik.
5. sınıfa geçeceğim sene, tüm diğer arkadaşlarım gibi ben de, Mesarya bölgesinin tüm küçük okulları kapatılarak birleştirilmiş okul haline getirilen Minareliköy İlkokulu’na başladım. İlk defa sadece kendi yaşıtlarımın olduğu bir sınıfta eğitim gördüm.
Haziran gelip de 5. sınıf yıl sonu karnemi aldığım gün, sınıf öğretmenimiz ve ayni zamanda okul müdürümüz Mehmet Güçlü beni ve birkaç arkadaşımı daha yanına çağırıp, 6. sınıfların öğretmeninin Türk Maarif Koleji giriş sınavı için bazı öğrencilere kurs vereceğini, bizim de katılabileceğimizi söyledi.
Türk Maarif Koleji hakkında neredeyse hiçbir şey bilmiyordum. Sanıyorum en fazla 2 hafta boyunca daha önce sorulmuş test sorularını çözdük ve TMK giriş sınavına hep birlikte girdik.
“Evet kazanmıştım”
O zamanlar TMK, tek kolej olduğu için kazanmak çok zordu. Sonuçları, Maliye Bakanlığı’nda çalışan amcamın Kıbrıs Postası gazetesinde yayınlanan kazananlar listesini köye göndermesi ile öğrendim.
Ailemin tereddütlerini, hiç özel ders almayacağıma, zaten orada öğrenci olan bir akrabamızın kitapları ile idare edeceğime dair sözler vererek gidermeye çalıştım.
TMK’ya ilkokul 5. sınıf karnem ile kayıt yaptırıp başladım.
Sınıfımız 55 kişi idi. Hiç İngilizce bilmeyen, ilkokul 6. sınıfı okumayan ve özel ders de almamış bir öğrenci olarak matematiği, fen bilgisini, tarihi, coğrafyayı İngilizce okumak tabii ki de bana çok zor gelmişti.
Üstelik evimizde, hatta köyümüzde bana yardım edebilecek kimse yoktu. Sonraları İngilizceyi öğrendikçe derslerde daha başarılı olmaya başlamıştım.
Hiç özel ders almadan TMK son sınıfa geldiğimde İstanbul’da tıp okumak ve ben 5 yaşımdayken ölen teyzemin ardından ağlayan Neneme verdiğim doktor olma sözünü tutmak için o zamanlar adı ÖSS/ÜSS olan ve iki aşamalı olan üniversite giriş sınavlarına çalışmaya başladım.
Dershanelere gidip sınava hazırlanmak mümkündü ama bizim köyümüzden geçen Cihangir otobüsleri ile eve dönebilmek için, saat 17’deki son otobüse yetişebilmek üzere birkaç dersin ardından dershaneden ayrılmak gerekiyordu.
Üstelik köyde beni bekleyen işler vardı. Öğrenci olmak veya ertesi gün sınavının olması anne babana köy işlerinde yardım etmeyeceğin anlamına gelmezdi. Zeytinler toplanacak, inekler sağılacak, koyunlar otlatılacaktı. Molehiya tarlasına gidilip çalışılacaktı.
Ben ders çalışmak istiyordum ama dedem koyunları ovaya tek başına götürmek için fazla yaşlıydı. Soru kitapçığı elimde, koyunlar sağa sola saldırdıkça yükselen dedemin sesi ve “kafanı o kitaplara sokma” uyarılarıyla zıplayarak, soru çözmeye çalışıyordum.
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ni kazandığımı da Bayrak Radyosu’nda Eğitim Bakanlığı’ndan açıklanan kimin nereyi kazandığını bildiren listenin okunması ile öğrendim. Her zaman öğretmen olmamızı isteyen annemin yaşlı gözlerine rağmen çok sevindim.
Ömrümde hiç uçağa binmemiş, hiç Kıbrıs’ın dışına çıkmamış ve 17 yaşında bir köylü kız olarak TEK BAŞIMA İstanbul’a gittim. Atatürk Hava Limanı’ndan beni ve ayni uçakta gittiğimiz ve o sabah Ercan’da tanıştığımız Kalavaçlı Metin’i Yeniceköylü Aytaç karşıladı.
Evimizde telefon yoktu. Haftanın bir günü belli bir saatte, köyün tek telefonunu, jetonlu ankesörlü telefonla arayarak – eğer jetonlarımı telefona yutturmadan hattı düşürmeyi başarabilirsem – gidip orada benim aramamı bekleyen anne babamla konuşabilirdim.
Üniversite yıllarım boyunca Kredi ve Yurtlar Kurumu’nun kız yurtlarında kaldım. Ben 3. sınıfken İstanbul’a basın yayın okumaya gelen kızkardeşim Özgül ile ayni ranzada yatar, 6 kişilik bir odada kalırdık.
Tıp Fakültesi’ni 6 yıl sonra tamamlayıp doktor oldum. Ardından uzmanlık eğitimi de bitti. Üzerinden yıllar geçti…
Türkiye’de üniversite ile başlayıp 20 yıl süren misafirliğim 2005’te Kıbrıs’a geri dönmemle sona erdi.
Oğlum Berk, 2014’te İstanbul Tıp Fakültesi’ne başladı ve bu yıl mezun oldu. Geçtiğimiz hafta uzmanlık eğitimi için TUS Sınavına girdi.
E hazır evde öğrenci kalmamışken, ben bugün Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Sağlık Yönetimi lisans eğitimi için kaydımı yaptırdım ve resmen üniversite öğrencisi oldum.
Öğrenmenin ve eğitimin yaşı da sonu da yok.
İlkokula başlamamın üzerinden 40 yıldan uzun zaman geçti. Defterim, kitabım, sınıfım derken çok daha başka şartlarda ama ayni heyecanla öğrenciliğe döndüm. Mutluyum…
Sağlık yönetimini niye seçtim derseniz, neyi nasıl yapmamız gerektiğine bir de bu yönden bakmak istedim.