Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Genel Başkanı Tufan Erhürman, CTP’nin 28’inci Olağan Kurultayı’nda konuşma yaptı. Erhürman’ı coşkulu bir kalabalık karşılarken, “Birlik, Mücadele, Dayanışma ve Kıbrıs’ta Barış Engellenemez” sloganları atıldı
Erhürman: Sığınabilecek tek liman Kıbrıs Türk halkının iradesidir
Demokrasi için sığınılabilecek tek limanın Kıbrıs Türk halkının iradesi olduğuna dikkat çeken Erhürman, “Umutlarımızı beyinlerimizde, yüreklerimizde sıcak tutalım ve hep birlikte haykıralım: Çare(siz) değilsiniz! Çare biziz. Çare Kıbrıs Türk halkıdır… Erhürman: Sığınabilecek tek liman Kıbrıs Türk halkının iradesidirBiz varız, biz halkız, biz çözeriz. Hepinizi saygıyla, sevgiyle, yoldaşça kucaklıyorum” diyerek sözlerine son verdi.
“Biz bir şey olma kaygısıyla değil halkımız için bir şeyler yapma kaygısıla uğraşanlarız”
CTP’nin 28’inci Olağan Kurultayı’nda konuşma gerçekleştiren CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman, “Sizlere yalnızca partililerim diyerek değil, yoldaşlarım diyerek seslenmemin bir sözcük seçiminin çok ötesinde anlamları var. Biz partiliyiz, CTP’liyiz elbette. Ama her şeyden önce yoldaşız. Çünkü biz, siyasetle, bir şey olma kaygısıyla değil, CTP’nin 52 yıllık vizyonu çerçevesinde, karınca kararınca dünya için, insanlık için, bu ada için, halkımız için bir şey yapma kaygısıyla uğraşanlarız” ifadelerini kullandı.
Barış, demokrasi, özgürlük, insan hakları, eşitlik, adalet ilkelerinin aydınlattığı uzun bir yolu, kol kola, omuz omuza, hep birlikte yürümeye devam edeceklerinin altını çizen Erhürman, “Onun içindir ki, elbette dünyayı izler, yeni gelişmeleri takip eder, okur, tartışır, gerektiğinde çekinmeden özeleştiri de yaparız ama ilkelerimizden asla ödün vermeyiz” dedi. İnsanca bir yaşam için insana yakışanın barış olduğunu bildiklerini vurgulayan Erhürman, “Dünyanın herhangi bir yerindeki savaş, çatışma, şiddete maruz kalan, yurdundan, ailesinden, sevdiklerinden ayrılmak zorunda kalan her bir çocuk, her bir insan bizim derdimiz, gözyaşımız, yürek sancımızdır” diye konuştu. Tufan Erhürman, “Savaşın, çatışmaların durulduğu ama “sorun”un devam ettiği, çözümlenmediği yerlerde sözcüğün gerçek anlamıyla kalıcı barıştan söz edilemeyeceğinin bilinciyle, nerede sorun varsa orada mümkün olan en kısa zamanda çözüme ulaşmak gerektiğini biliriz” ifadelerini kullandı.
“Biz bu adada da, bu dünyada da çözüm ve barışı isteyenleriz”
Adamızda çözüm ve barış sözcüklerini birlikte kullanmalarının sebebinin de bu olduğunu kaydeden Erhürman, “Evet biz, dünyada da, bu adada da çözümü ve barışı isteyenleriz” diye konuştu. 52 yıllık mücadele tarihlerinde çözümün ve barışın gerçekleşme yönteminin oluşturulmasına, belirlenmesine en fazla katkı koyanlardan olduklarını belirten Erhürman, “Onun içindir ki bu kavramları soyut biçimde kullanmaz, altını doldururuz. Bu adada çözümün ve barışın anahtarının iki toplumlu, iki bölgeli, siyasi eşitliğe dayanan federasyon olduğunu bilir, anlatır, savunuruz” diye konuştu.
Barışı ve çözümü savundukları, bu yoldan asla vazgeçmedikleri için kendilerini hayalci veya “romantik” olmakla suçlayanları duyduklarını kaydeden Erhürman, barış ve çözümün, sadece bu adada yaşayanlar için değil tüm dünya için idealleri olduğunu vurguladı. Tufan Erhürman, iki toplumlu, iki bölgeli, siyasi eşitliğe dayanan federasyon formülünün gerçekleşebilir tek çözüm olduğunu bilecek kadar da gerçekçi olduklarının altını çizdi.
Tufan Erhürman sözlerine şu şekilde devam etti: “İki toplumlu, iki bölgeli, siyasi eşitliğe dayalı federasyon Rum’a yama olmaktır” diyor birileri. Rahmetli Denktaş’tan başlayarak, Sn. Talat, Sn. Eroğlu ve Sn. Akıncı dönemlerinde masada hep bu formülün bulunduğunu, o dönemlerde Türkiye’nin de desteğiyle bu formülün müzakere edildiğini, BM Güvenlik Konseyi kararlarında defalarca Kıbrıs’ta çözümün yönteminin bu formül olduğunun vurgulandığını bildiğimiz içindir ki, halkın oylarıyla göreve gelmiş toplum liderlerimizin “bu halkı Ruma yama yapacak” bir formülü görüştüklerini iddia edecek kadar pervasızlaşılmasına belki şaşar ama nihayetinde gülüp geçeriz. Gülüp geçeriz ama bugün yaratılan koşullarda, bu ülkenin esnafının, işletmelerinin ekonomik açıdan hayatta kalmalarını sağlayacak talep için, bu ülkenin emekçilerinin insanca yaşam sürecek bir maaşa sahip olmak için, bu ülkenin insanlarının alınan yanlış kararlar sonucunda elektriksiz kalmamak için, bu ülkenin turizmcilerinin üçüncü ülkelerden gelen turistlerin yüzde 90’ının Larnaka Havalimanı’ndan gelebilmesi için gözlerini güneye dönmek zorunda kaldıklarının görmezden gelinmesini, “Ruma yama olmak” içerikli cümleler kurulurken bundan hiç söz edilmemesini de görür, değerlendiririz.”
“Tek bir nesli daha kaybetmeye tahammülümüz yok”
Kapsamlı çözüme mümkün olan en kısa süre içerisinde ulaşmak istediklerini vurgulayan Erhürman; “Çünkü biz çok nesil kaybettik. Tek bir nesli daha kaybetmeye tahammülümüz yok. Gençlerimizin göçünün bir an önce durmasını, insanlarımızın bir an önce, hiçbir engel ve sınırlamayla karşılaşmaksızın, dünyayla, uluslararası hukukla buluşmasını, Sarayönü’ne hapsolmaktan kurtulmasını, diğer ülkelerin insanları ve Kıbrıslı Rum gençler, sporcular, sanatçılar, bilim insanları, iş insanları hangi haklara sahipse bizim insanlarımızın da aynı haklara sahip olmasını ister ve bunun için yılmadan, bıkmadan, usanmadan mücadele ederiz” dedi.
Tufan Erhürman, “Bizim bu adadaki toplumsal haklarımızın, siyasi eşit iki kurucu ortaktan birinin hakları olduğunun bilincindeyiz; onun için nasıl Lefkoşa, Mağusa, Girne, Güzelyurt, Lefke, İskele bizimse, Baf’ın da, Limasol’un da, Larnaka’nın da, oralarda her ne varsa onların da üzerinde hak sahibi olduğumuzu bilir, oralardaki haklarımızdan da asla vazgeçmeyiz” ifadelerini kullandı.
Kıbrıslı Türklerin siyasi eşitliğinden, Annan Planı’nda da, Talat-Hristofiyas müzakerelerinde de, Crans Montana’da da, sonrasında da asla vazgeçmediklerine işaret eden Erhürman, “Bunu herkese anlattık, siyasi eşitliği sulandırmaya çalışan herkese ilk biz karşı çıktık, bir kez daha söylüyorum, bilinsin ki biz siyasi eşitlikten asla vazgeçmeyiz” diye konuştu.
Kapsamlı çözümün uluslararası konjonktür sebebiyle geciktiği dönemlerde de “buzdolabında beklemeyi” hiçbir zaman kabul etmediklerinin altını çizen Erhürman, kapsamlı çözüm taleplerinden vazgeçmeksizin, çözüme ulaşılmasında katalizör rolü üstlenecek şekilde, iki halkı birlikte kazanma ilkesi çerçevesinde yakınlaştıracak, uluslararası toplum ve uluslararası hukuk içerisinde buluşturacak, Kıbrıs Türk halkının kapılarını dünyaya açacak ve her iki halkı da çözüme ve çözümün sonrasına hazırlayacak güven yaratıcı önlemlerin her zaman savunucusu olduklarını vurguladı.
“Önerimizin arkasında durmaya, bunu her platformda anlatmaya devam edeceğiz”
CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman, “Güven yaratıcı önlemlere güneyden “KKTC’nin seviyesi yükseltilmiş olur” mazeretiyle karşı çıkanların da, kuzeyden, ‘güneyin egemenliği kuzeye de yayılacak’ mazeretiyle karşı çıkanların da, bu mazeretleri müzakereden kaçmak ve sürdürülebilir olmadığını herkesin bildiği statükoyu sürdürmeye çalışmak amacıyla ileri sürdüğünü hep bildik, hep gördük, hep anlattık, anlatmaya da devam edeceğiz. Bu bağlamda, Mağusa Limanı’nı, Ercan Havalimanı’nı, Kapalı Maraş’ı gündeme getiren güven yaratıcı önlemler önerisini reddetmek veya aynen kabul etmek yerine, bunlara, hidrokarbonlar, Eurasia Interconnector, Mağusa, Baf, Akıncılar gibi yeni kapıların açılması ve AB Doğrudan Ticaret Tüzüğü’nün yürürlüğe konulması gibi unsurların da eklenerek müzakere edilmesi önerisinde bulunduk. Önerimizin arkasında durmaya, bunu her platformda anlatmaya devam ediyoruz, edeceğiz” ifadelerini kullandı.
İki toplumlu, iki bölgeli, siyasi eşitliğe dayalı federasyona ulaşmadıkça güzel adamızın güzel adı “Kıbrıs”ın bütün dünyada “sorun” sözcüğüyle birlikte anılacağını bildiklerini söyleyen Erhürman, bu sorunun çözümünü her zaman mücadelelerinin ilk sırasına yerleştirdiklerini belirtti.
“Demokrasi, Kıbrıs Türk halkının kendi yönetimine hakim olması demektir”
Erhürman şu şekilde devam etti: “Ama bu, hiçbir zaman, “çözüm olmadan hiçbir şey olmaz” cümlesinin arkasına sığınarak bu halka yaşatılan olumsuzlukları oturup seyretmemize, “nasıl olsa çözüm olunca hepsi düzelir” diyerek rehavete kapılmamıza yol açmadı. Çözüme henüz ulaşamadığımız koşullarda, demokrasi, eşitlik, özgürlük, insan hakları, adalet ve ekonomik açıdan kendi ayaklarımız üzerinde durmak için mücadele etmenin, hem bugünkü ve gelecek kuşaklara karşı bir sorumluluk, hem de çözümden sonra çözümün sürdürülebilirliğini sağlamak için olmazsa olmaz olduğunu, sol ve sosyalist değerler uğruna mücadelenin her gün, her dakika, her koşulda verilmesi gerektiğini her zaman bildik.”
“Demokrasi, bizim için, her şeyden önce Kıbrıs Türk halkının iradesinin Kıbrıs Türk halkının yönetimine hakim olması demektir. Kimileri bizi ısrarla “Türkiye’ye karşı” gibi göstermeye çalışsa da biz, Türkiye ile “doğru zeminde iyi ilişkiler” kurulması gerektiğini savunmaya devam ediyor ve demokrasiye inancımız çerçevesinde, Kıbrıs Türk halkının iradesine müdahale Türkiye’den de başka bir yerden de gelse buna karşı çıkıyoruz” diyen Erhürman, şu andaki hükumeti, kendi sözcülerinin de açıkça ifade ettikleri gibi “müdahale mahsulü” olarak gördüğüklerinden, ‘gayrı meşru’ kabul ettiklerini yineledi.
“Meclis daha fazla sokakta, sokak daha fazla Meclis’te”
“Hükumeti gayrı meşru görüyorsanız Meclis’ten niye çekilmiyorsunuz” diye sorular geldiğini dile getiren Erhürman, herkesin görüşüne saygılarının olduğunu fakat m parti içi demokrasiye inançlarının gereği, seçilmiş organlarında, ortak akıl çerçevesinde karar alıyor, ne yaptıklarını biliyor, anlatıyor olduklarını kaydetti.
Gayrı meşru gördüklerinin hükumet, yani yürütme olduğunu vurgulayan Erhürman, “Sekiz ay önce yapılan seçimle göreve gelmiş milletvekillerinden oluşan Meclis, yani yasama değildir. Gayrı meşru hükumetin halkımızın zararına olan girişimlerine engel olmak ve bu zor dönemde halkımızın yararına olacak adımları atabilmek için mücadele etmek halkımızın bize verdiği bir görevdir ve bu görevi yerine getirmek için bu zor dönemde “Meclis daha fazla sokakta, sokak daha fazla Meclis’te” düsturuyla mücadele etmeye devam edeceğiz” dedi.
“Ama bilinsin ki, bu mücadele asla iradenin bu derecede tahrip edilmesini görünmez kılacak bir mücadele değildir” diye konuşan Erhürman, demokrasi için sığınılabilecek tek limanın, Kıbrıs Türk halkının iradesi olduğuna dikkat çekti. Bu ülkede demokrasiye inanan her bireyin, halkın iradesinin bir an önce tecelli etmesi için en kısa zamanda erken seçime gitmekten başka herhangi bir yol olmadığını bildiğini kaydeden Erhürman, “Ne pandeminin açtığı yaralar, ne Ukrayna-Rusya Savaşı’nın yarattığı sıkıntılar, ne de ekonomik sorunlar, halkın iradesine vurulan darbenin hazmedilmesinin mazereti olabilir. Bunun için en kısa zamanda erken seçim, hangi partiye oy vermiş olursa olsun, bu ülkede demokrasiye inanan herkesin ulaşılması için katkı koyması gereken toplumsal bir görevdir” diye konuştu.
“Planlı ve doğru yönetimle kendi ayaklarımızın üzerinde durabiliriz”
Ekonomik açıdan kendi ayakları üzerinde durmak, yalnızca kalkınma için değil, Kıbrıs Türk halkının iradesinin, demokrasinin bu ülkede hakim kılınması için de olmazsa olmaz olduğunun altını çizen Erhürman, “Bu ülkede bir siyasi zihniyet yıllar boyunca varlığını “Türkiye’den para gelmezse aç kalırız, Türkiye’den parayı da en iyi biz koparırız, onun için bizi seçmelisiniz” iddiası üzerine inşa etti.
Elbette dünyada tüm ülkeler dış kaynak kullanır. Bizim de, ülkemizde insanlarımıza hak ettikleri hizmetleri ulaştırmak amacıyla ihtiyaç duyduğumuz yatırımları gerçekleştirmek için, hem Türkiye’den, hem de Avrupa Birliği’nden dış kaynak sağlama yükümlülüğümüz var. Ama deneyimlerimizden de, verilerden de çok iyi biliyoruz ki, planlı ve doğru yönetimle bu ülkede ürettiğimiz gelir giderlerimizi karşılamaya, kendi ayaklarımız üzerinde durmaya yeter” dedi.
Bunun için Anayasa’da yer alan temel hak ve özgürlükler ve kurumsal yapıyla ilgili değişiklikler taahhüt edecek kadar özünden kopmuş ve gerçekleşme oranı son derece düşük “ekonomik ve mali işbirliği” anlaşmalarına değil, Kıbrıs Türk halkının hazırlayacağı ve Anayasası çerçevesinde Meclis’ten geçireceği “uzun vadeli ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınma planı”na ihtiyaç duyulduğuna dikkat çeken Erhürman, “Gerek Türkiye ile imzalanacak anlaşmaların, gerekse Avrupa Birliği’nden elde edilecek kaynakların yönlendirilmesi gereken alanlar bu Plan’da belirlenecektir. Plan’ı Kıbrıs Türk halkı hazırlayacak, bu Plan çerçevesinde yerine getirilemeyecek taahhütlerin altına imza atılmayacak, imzalanan anlaşmalardaki taahhütler yerine getirilecektir” diye konuştu.
“Giderlerin döviz gelirlerin TL üzerinden belirlenmesiyle, alım gücü düşüyor”
Türkiye ile imzalanan anlaşmalarda boşluk bulunan temel noktalardan birinin de Türk Lirası kullanımından kaynaklanan enflasyonun etkilerini dikkate alan düzenlemelerin eksikliği olduğunu CTP’nin sürekli dile getirdiğini belirten Erhürman, “Bu durum KKTC’de, Maliye’den, ekonomiye, oradan hane halkının kendi hesaplarına kadar her alanda öngörülebilirliği olumsuz etkilemektedir. O nedenledir ki CTP bu soruna parmak basmakla kalmamış, somut önerilerini de ortaya koymuş ve stabil bir para birimine endekslenme önerisini seçimlerde halkla paylaşmıştır. O dönemde bizi yine “hayalci” olmakla suçlayanlar, bugün tüm giderlerin döviz cinsinden ama gelirlerin Türk Lirası cinsinden belirlendiği ortamda halkımızın alım gücünün her gün daha da düşüyor olması karşısında bu suçlamayı dile getirmekten vazgeçerken, savunduğumuz görüşü savunanların sayısının her gün arttığı da açık biçimde görülmektedir” ifadelerini kullandı.
“Bu arada CTP, ülkemizin sınırları içerisinde olduğunu her fırsatta vurgulayan Avrupa Birliği’nin, bu iddiayla örtüşmeyen uygulamalarını da her platformda dile getirmiştir ve dile getirmeye devam edecektir” diye konuşan Erhürman, bunun en açık örneklerinin pandemi döneminde yaşandığını kaydetti.
Tufan Erhürman, “Avrupa Birliği gerek aşı temini, gerek işletmelere yardım ve benzeri konularda güneye yaptığı katkılarla kıyaslanmayacak derecede az ve orantısız kaynak aktarımında bulunmuş, CTP her platformda bunun kabul edilemeyeceğini en açık biçimde ortaya koymuştur. Avrupa Birliği’nin, Annan Planı referandumlarında da, sonrasında da, en son Crans Montana’da da çözüm iradesini en açık biçimde ortaya koymuş olan Kıbrıslı Türklere hak ettikleri olanakları tanımak için üzerine düşeni yapmasını sağlamak, Kıbrıslı Türklerin çözüm ve dünyayla doğru zeminde ilişki kurulması iradesinin temsilcisi olduğunun bilinciyle hareket eden CTP’nin en önemli görevlerinden biridir ve yeni dönemde de bu bilinçle hareket edilecektir” dedi.
“Bu halk kendini ve geleceğini Avrupa’da gören bir halktır”
“CTP, Avrupa’da kimi siyasi kesimlerin son dönemlerde hortlattığı ırkçılık, yabancı düşmanlığı, İslamofobi, hatta Nazizm ve Faşizm gibi akımların “Avrupa değerleri”ne verdiği zararı yakından ve endişeyle izlemektedir” diyen Erhürman, halkların kardeşliğini, eşitliği, nerede doğmuş olurlarsa olsunlar emekçi kesimlerin haklarını savunmayı, sosyalist değerlerinden hareketle şiar edinmiş CTP’nin, tam bir kararlılıkla bütün bu akımların karşısında olduğunu vurguladı.
Kıbrıs Türk halkı’nın, gerçek Avrupa değerlerine yürekten sahip çıkan, kendini ve geleceğini Avrupa’da gören bir halk olduğuna dikkat çeken Erhürman, “Onun içindir ki bu ülkede dine, mezhebe, dile, doğum yerine, cinsiyete, cinsel yönelime, cinsiyet kimliğine dayalı her türlü ayrımcılık karşısında önce CTP’yi bulmuştur, bulacaktır. Bununla birlikte CTP, taşıyacağı, iradeye, egemenliğe, toplumsal huzura, güvenliğe, ekonomik varoluşa ilişkin endişelerle birlikte ayrımcılığın kaynağını da teşkil edeceğinin bilinciyle, yıllardır sürdürülen nüfus ve vatandaşlık politikasızlığına kararlı bir biçimde karşı çıkmıştır. Bunu, siyasi veya ekonomik rant elde etme uğruna görmezden gelenler dahi bugün, bu ülkede bir nüfus ve vatandaşlık politikasının bulunmamasının yarattığı sıkıntıyı açıkça dillendirir hale gelmişlerdir” diye konuştu.
“Bu ülke küçücüktür, nüfusu azdır ve ne sınırsız yabancı nüfusu, ne de sınırsız vatandaşlık hakkını kaldırabilir. Kıbrıs Türk halkının bu durumu, kültürüyle, kimliğiyle ve ekonomisiyle ilgili bir var oluş sorunu olarak algılıyor olduğu artık görmezden gelinemez. CTP, bu gerçeklerden hareketle, yalnızca vatandaşlık politikasını değil, aynı zamanda nüfus politikasını da “uzun vadeli ekonomik, sosyal ve kültürel kalınma planı”nın vazgeçilmez bir parçası olarak görmektedir” diyen Erhürman, ülkede çalışacak, öğrenim görecek, mülk edinecek, yatırım yapacak yabancılarla ilgili objektif, siyasi istismar aracı olarak kullanılamayacak ve herhangi bir ayrımcılık içermeyecek düzenlemelerin, bu plan çerçevesinde gerçekleştireceğini belirtti.
“Ülkeyi yönettiğini iddia edenler için Anayasa gereksiz bir teferruattan ibarettir”
Tufan Erhürman, “Gerçek Avrupa değerlerine yürekten bağlı olan Kıbrıs Türk halkının bu değerler çerçevesinde son dönemde yaşamaya başladığı bir diğer sorun da, ülkeyi yönettiğini iddia edenlerin temel hak ve özgürlüklerin sınırlanmasına yönelik girişimleridir. Özgürlüğü ve insan haklarını temel ilkeleri olarak kabul eden CTP var oldukça, bu ülkede düşünce özgürlüğüne, basın özgürlüğüne, sendikal haklara, toplantı ve gösteri yürüyüşleri özgürlüğüne ve insan haklarına ilişkin uluslararası anlaşmalarda, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde ve Anayasa’da yer alan temel hak ve özgürlüklerin ortadan kaldırılmasına veya işlevsiz kılınmasına yönelik tüm girişimler karşısında CTP’yi ve CTP’lileri bulacaktır” ifadelerini kullandı.
Yargı bağımsızlığının da aynı değerler çerçevesinde, Kıbrıs Türk halkının hiçbir biçimde tartışma konusu yaptırmayacağı bir temel ilke olduğunun altını çizen Erhürman, “Bilinmelidir ki, son dönemde kısık sesle de olsa dile getirilen “Adalet Bakanlığı” adıyla yeni bir bakanlık tesis edilmesi girişimi, karşısında en kararlı biçimde CTP’yi ve CTP’lileri bulacaktır” dedi.
Yine aynı değerler çerçevesinde yer alan hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkesinin de son dönemde sürekli olarak saldırı altında olduğuna işaret eden Tufan Erhürman, “Bugün ülkeyi yönettiğini iddia edenler için anayasa gereksiz bir teferruattan ibarettir. İstisna olması gereken yasa gücünde kararnameler yasaların yerini alarak kural haline gelmeye başlamış, kamu kaynaklarının kullanımında şeffaflığın ve adaletin aracı olan ihale yöntemi, yürürlükteki mevzuata rağmen ya kullanılmaz ya da yalnızca birilerinin işine geldiği durumlarda ve biçimde kullanılır hale getirilmiştir. Bizim için hukukun üstünlüğü vazgeçilmez bir temel ilkedir. CTP, bu ilkenin yönetimde hakim kılınması için tam bir kararlılıkla mücadeleye her koşulda devam edecektir” dedi.
“Göç konusu CTP için bu ülkenin en temel meselelerinden biridir”
“Gençlerin, hatta yalnızca gençlerin değil, yaşça onlardan büyük olanların da “göç” konusunu gündemlerine almış olmaları CTP için bu ülkenin en temel meselelerinden biridir” diyen Tufan Erhürman, Kıbrıslı Türklerin bu ülkeden göç etmesi, beyin göçü veya emek göçü şeklinde olsun fark etmez, kendileri için bir var oluş meselesi olduğuna dikkat çekti. Tufan Erhürman şu şekilde devam etti: “Kıbrıslı Türkler bu topraklarda var oluş mücadelesini, bir gün gelsin de anneler babalar çocuklarına yürekleri kan ağlayarak, “gidin de gelmeyin” desinler diye vermedi.
Göçün sebebi hem ekonomik alanda, hem demokratik alanda, hem de bu adada yaşayıp uluslararası toplumla buluşabilme alanında gittikçe artırılan fukaralaşmadır. Kıbrıs Türk halkı demokratik değerleri içselleştirmiş, en zor koşullarda dahi savunmuş bir halktır. Demokratik fukaralaşmayı hazmedemez.
Kıbrıs Türk halkı, ülkesinin olanaklarının da halkının potansiyelinin de farkında olan bir halktır. Turizmin, yükseköğretimin, bilişimin, sanayinin, tarımın ve tüm ekonomik sektörlerin doğru biçimde planlanıp yönetilmesi ve vergi adaletinin sağlanması durumunda ortaya çıkacak istihdam ve gelir kaynaklarını bugün ülkeyi yönettiğini iddia edenlerden daha iyi bilir. Onun için ekonomik fukaralaşmayı hazmedemez.” “Kıbrıs Türk halkı, bu adada siyasi eşitliğe sahip kurucu bir ortak olarak uluslararası toplumla buluşmak konusundaki haklarını, bugün bu hakları onun adına savunduğunu iddia edenlerden çok daha iyi bilir” diyen Erhürman, Kıbrıs Türk halkının Sarayönü’ne hapsedilmeyi hazmedemeyeceğini belirtti.
“Bu fukaralaşmayı yaratanlar kısa bir süre sonra gidecekler”
Erhürman, “Bütün bunları bildikleri ve hazmedemedikleri, bunları içlerine sindiremedikleri içindir ki geleceğini bu ülke dışında görenlerin sayısı her gün daha da artmaktadır. CTP adına burada tüm insanlarımıza bir kez daha seslenmeyi var oluşumuza dair tarihsel bir sorumluluk olarak görüyorum: Farkında olduklarınızın farkındayız. Hazmedemediklerinizi hazmedemiyor, içinize sindiremediklerinizi içimize sindiremiyoruz. Ama az daha sabır. Siz gitmeyin! Siz gitmeyin, çünkü bu fukaralaşmayı yaratanlar kısa bir süre sonra gidecekler. Bir el verin, hep birlikte yüklenelim. Siz gitmeyin, onlar gidecekler!” diye konuştu.
“Kıbrıs Türk halkının”, dünyanın en eğitimli halklarından biri olduğunun altını çizen Erhürman, “Dünyada bu kadar az nüfusa sahip olup da bu kadar çok, başarılı, bilim, kültür, sanat, spor, iş insanı yetiştirmiş başka kaç halk vardır bilmiyorum. Bununla birlikte bu ülkede eğitim geriliyor. Eğitimde çocuklarımızın arasındaki fırsat eşitsizliği, ana sınıfta başlıyor, ilk ve orta öğretimde devam ediyor, üniversiteye kadar yansıyor. Bu ülkede ağzını açan “reform”dan söz ediyor. Reform diyenlerin ne dediğini, bu sözcüğün altını nasıl doldurduğunu kimse anlamıyor. Yapmaya kalktıklarında da, en son “belediyeler reformu” adını verdikleri şeyde olduğu gibi, reforme edeceğim dediklerini daha da deforme ettikleri herkes tarafından görülüyor” dedi.
CTP’nin ise “reform” dediğini ama sözünün altını doldurduğunu kaydeden Erhürman şu şekilde devam etti: “Bu ülkede en öncelikli reform alanlarından biri eğitimdir diyor. Tam gün eğitimle, ülkesel ihtiyaç ve başarı odaklı bir burs ve teşviklendirme sistemiyle, ana sınıftan başlayarak eğitimin sonuna kadar fırsat eşitliğinden, yine ana sınıftan başlayarak ülkemizdeki üniversitelere kadar, nicelik değil, nitelik, sayı değil kalite odaklı bir eğitim reformundan söz ediyor. Ve CTP, kültürün, sanatın, sporun, zanaatın eğitim sisteminin vazgeçilmez parçaları haline geleceği, en zor koşullarda yaşatmayı başardığımız bizi biz yapan kültürümüzün asla kaybolmayarak, dinamik bir şekilde gelişerek gelecek kuşaklara aktarılacağı bir örgün ve yaygın eğitim reformunun hazırlıklarını kararlılıkla sürdürüyor.”
“CTP bu ülkenin temel direğidir”
CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman şu ifadeleri kullandı: “Kıbrıs Türk halkı bu güzel adanın doğasının, çevresinin her gün biraz daha tahrip edildiğini yüreği yanarak, içi kan ağlayarak görüyor. Turizm adasıyız diyenlerin turizmin, yükseköğretim adasıyız diyenlerin yükseköğretimin, bilişim adası olacağız diyenlerin bilişimin, tarımı geliştireceğiz diyenlerin tarımın çevre korunmaksızın ekonomik sektörler olarak sürdürülemeyeceğinin bilincinde olmadıkları, böyle bir bilinçleri varsa söylediklerinde samimi olmadıkları her gün yeni örneklerle ispat ediliyor. Onun içindir ki bizim açımızdan çevre, sözünü verdiğimiz “uzun vadeli ekonomik, sosyal, kültürel kalkınma planı”nın belirleyici unsurudur. Bu ülkenin denizini, toprağını, ağacını, doğasının her bir zerresini, daha fazla tahrip edilmeden, geliştirerek gelecek kuşaklara devretmek, çocuklarımıza, torunlarımıza sözümüzdür.”
“52 yıldır bu yurt, bu topraklar, bu ada, bu halk için mücadele eden, yöneticileri, üyeleri, sempatizanları ilkeleri uğruna ağır bedeller ödemiş bir Parti’nin genel başkanı olarak sesleniyorum sizlere” diyen Erhürman, bu Kurultayın, herhangi bir CTP kurultayı olmadığını vurguladı. Erhürman, “Halkımızın bir kırılma noktasında olduğu, var oluşa ve geleceğe dair endişelerin zirveye ulaştığı bir dönemde gerçekleşiyor kurultayımız. Bugün yapılacak seçimler sonucunda Partimizin yeni yönetici kadroları belirlenecek. Ama hepimiz bileceğiz ve biliyoruz ki kim hangi göreve gelirse gelsin her birimiz önce CTP’liyiz, ondan da önemlisi bu ülkeye dair, bu halka dair bir vizyonun aydınlattığı yolun yoldaşlarıyız. Hepimiz bileceğiz, biliyoruz ki CTP bu ülkenin temel direğidir. Bu direk çökmedikçe bu ülke, bu halk yıkılmaz, umutlarını asla yitirmez. Ve yine hepimiz biliyoruz ki bu halk, sizler, CTP’liler oldukça bu direk asla çökmez” dedi.
“Kurultaydan sonra iki önemli görev bizleri bekliyor”
Tufan Erhürman, “Kurultayımızdan sonra iki önemli görev bizleri bekliyor. Birincisi yerel seçimler. Tüm kentlerimizi, beldelerimizi CTP vizyonuyla, yetişmiş adaylarımız ve kadrolarımızla, halkımızla birlikte yönetmeye talibiz. Ve ikincisi tabii ki ufukta görünen erken genel seçim.
Hani birileri “istikrar, istikrar” dedi de bu halkın, bu ülkenin zamanını, hükumet kurma/bozma, bakan ve bürokrat görevden alma/atama oyunlarıyla çalmaktan çekinmedi ya! Hani bu ülkenin, bu halkın gailesini çekmeyip, kendi siyasi geleceklerinin gailesine düştüler ya! Şimdi halkımızla birlikte bu ülkenin, bu halkın gailesini çekenleri göreve getirme zamanıdır. Şimdi istikrarın gerçek adresini gösterme zamanıdır.
İstikrarın adresi CTP’nin iktidarıdır. Hedef CTP iktidarında bir tek koalisyon ortağımızın olmasıdır. Bu ülkeyi katılımcı demokrasi anlayışıyla, birlikte yöneteceğimiz ortağımız Kıbrıs Türk halkıdır” diye konuştu. Tufan Erhürman, “Umutlarımızı beyinlerimizde, yüreklerimizde sıcak tutalım ve hep birlikte haykıralım: Çare(siz) değilsiniz! Çare biziz. Çare Kıbrıs Türk halkıdır… Biz varız, biz halkız, biz çözeriz. Hepinizi saygıyla, sevgiyle, yoldaşça kucaklıyorum” diyerek sözlerine son verdi.