Susurluk Çetesi Yeni Nato’ya karşı
Aslında dehşet verici gerçek şu: Küresel Organize Suç Endeksi’nde Türkiye 193 ülke arasında 12. sırada…
Birleşmiş Milletler Raporunda, “Türkiye’de devletin suç örgütleriyle arasına yeterli mesafe koymadığı” belirtiliyor.
Ve aynı rapordaki şu ürpertici teşhis:
“Türkiye’de mafyatik yapılar her zamankinden daha fazla devlet içerisinde yer alıyor.”
Geçen hafta, kırmızı bültenle aranan uyuşturucu baronunun sekiz yıldır İstanbul’da lüks bir hayat yaşadığının anlaşılması, gene İstanbul’da yaşayan bir başka uluslararası mafya liderinin cinayetinden suçlanması, İçişleri Bakanlığı içinde bakan-bürokrat anlaşmazlığı olduğuna dair iddialar, o raporda belirtilen çürümenin ürkütücü örnekleri.
xxxxxxx
15 Temmuz sonrası uyuşturucunun ülkeyi çok daha açık bir şekilde, aldırmazca, fütursuzca esir almasına ön ayak olanlar Susurluk Çetesi’nin kalıntıları…
O çeteleşme içinde çekişmeler olduğu, iktidar kavgalarının azdığı iddiaları da var…
İçişleri Bakanlığı içindeki gelişmeleri, “Seçimi mevcut iktidar kazanırsa güvenlik bürokrasisinin siyasal yönlendiricisi kim olacak aranışının amansız çekişmeleri” diye okuyanlar da bulunuyor.
xxxxxxx
Net olan, uyuşturucu bataklığındaki inanılmaz dansın her gün biraz daha boyut kazanması.
Bu, Emniyet Genel Müdürlüğü Uyuşturucu Raporu’ndan Küresel Suç Endeksi’ne her yere yansıyor…
Olup biteni adım adım izleyen ve takip eden haberciler çeşitli haberler veriyorlar.
Hiçbir şey gizli değil ve saklı da kalmıyor…
Türkiye’nin ve dünyanın gözleri önündeki bu çürümenin ivme kazanmasını nasıl yorumlamak lazım?
xxxxxxx
Türkiye’nin eski NATO Daimî Temsilcisi Büyükelçi Fatih Ceylan, geçen hafta verdiği bir mülakatta şöyle diyordu:
“Yani tüm ‘Stratejik Konsept’lere göre elbette transatlantik çerçeve çok önemlidir ama en az onun kadar önemli olan diğer bir husus ise ittifak üyesi ülkelerin demokrasi ile yönetilmeleri, bireysel özgürlüklere ve hukuk devletine, hukukun üstünlüğüne saygı duymalarıdır. 2021 Haziran ayında Brüksel’de yapılan NATO zirvesinden sonra, bunu son ‘Stratejik Konsept’te de görüyoruz”
xxxxxxx
Ben de NATO’nun “yeni stratejik konseptinin” önemini “Eski NATO -Yeni NATO” yazımda vurgulamıştım.
Oradaki minik bir paragrafı anımsatmak isterim:
“‘Yeni strateji’ ne demek?
Eski soğuk savaş artığı, çeteleşme eğiliminde olanların tasfiyesi demek…
Yeni teknolojik kadroların kurulması demek.
Bu, kimi ülkelerde çok ciddi çalkantılara neden oluyor…
Tasfiye olacaklar direniyor ve giderayak neye ‘çökebilirlerse’ ona çöküyorlar…
Küplerini tıka basa doldurma telaşı içindeler…”
xxxxxxx
İnsanlarımızı sefalete iten, hukukun yargı eliyle boğulduğu, önü alınmayan büyük bir çöküntü içine yuvarlandığımız bitmek bilmeyen bir karabasan yaşıyoruz…
Bu nedir?
Sanırım Susurluk Çetesi, Cumhuriyet tarihi boyunca eşi görülmemiş bir siyasetçi-mafya iş birliğinin verdiği cüret ile Türkiye’nin Haziran ayında imza attığı yeni “stratejik konsepte” direniyor…
Eski derin devlet iktidarını kaybetmemek için direnirken, mevcuda tüm gücüyle çökme çabasını da iyice abartmış durumda…
Ülke kokainin kölesi oldu.
xxxxxxx
Geniş bir perspektif içinden bakınca Türkiye hariç tüm NATO ülkeleri soğuk savaş döneminin ürünü olan Gladio’yu temizledi.
Türkiye direndi.
Bu nedenle zombileşen Susurluk Çetesi azmanlaşarak geri dönebildi.
Yani devleti ve toplumu hızla çürüten gelişmeler, neo-Susurluk Çetesi’nin “ülkelerin demokrasi ile yönetilmeleri, bireysel özgürlüklere ve hukuk devletine, hukukun üstünlüğüne saygı duymalarını” öngören yeni NATO Stratejisini kezzaplama girişimi olarak da okunabilir.
Kısaca şöyle de diyebiliriz:
“Neo-Susurluk Çetesi, Yeni NATO’ya karşı…”
xxxxxxx
Bu savaşı Susurlukçuların kazanması pek mümkün görünmüyor…
Ama kaybetme telaşıyla delice işlere girişmeleri ihtimal dahilinde.
Ürkütücü olaylar da yaşayabiliriz.
Soğukkanlı ve kararlı biçimde seçimleri beklememiz gerekiyor.
Bu ülke, bitmeyen bu çete belasını artık bu sefer sandıkta bitirecek…
Artan karanlık, sökmek üzere olan şafağın habercisi aslında.