Üniversite “Sektörü”
Sahte diploma skandalı toplum gündeminde başat rolünü koruyor. Ancak daha önceki benzer “skandallar”da olduğu gibi, bu konuda da derinlik; “kim, kiminle, nerede, ne yapmış”tan öteye gidebilmiş değil!
Ortalama bireylerin, “muteber” şahısların kirli çamaşırlarını öğrenmekten haz duyması bir yere kadar anlaşılırdır! Ancak sorunların kaynağına inmek ve yapısal çözümler üretmek için bundan fazlasını yapmamız gerekiyor.
Aksi taktirde sorunların kaynağının “yozlaşmış kişiler” olduğu ve bu tür kişilerin “avlanmasının” çözüm için yeterli olacağı yanlış algısı kökleşecektir! Oysa “yozlaşmış kişiler” sebep değil, sonuçtur!
Çürüyen bir rejimin, kokuşmuş meyveleridirler!
***
Özel üniversitelerin bilimsel bilginin üretildiği yerler olmaktan çoktan çıktığı ve kâr amacıyla hareket ederek seri üretim yapan ticarethanelere dönüştüğünü herkes biliyor!
Bu durum rejim siyasetçilerinin gözünde bir sorun değil, aksine istenilen bir şey! Hal böyle olunca diplomalı mesleklerin saygınlığı da aşınmış durumda! Eskiden itibarlı kabul edilen meslekler, artık sıradan işler haline dönüşüyor. Üstelik bu “sahte olmayan” diplomalar için bile böyle!
Özel üniversitelerin her köşe başında bitmekte olmasının yarattığı tek sorun bu değil! Üniversiteler ticarethaneye dönüştüğünde, öğrenci de müşteri haline gelir!
Daha çok müşteri çekmek için dünyanın her coğrafyasına gönderilen “ticari temsilciler” vasıtasıyla, çeşitli “kampanyalar” düzenlenir! Harçların taksitlere bölünmesi, ilk taksiti ödeyene bir yıllık “öğrenci izni” alınarak ikamet imkanı sağlanması gibi örnekler çoğalır. Elinde öğrenci izniyle gezen, ancak üniversite ile hiçbir bağı olmayan binlerce insan sokaklar doluşur…
Üniversitelerin harç adı altında, peşin para karşılığı ülkeye insan ithal etmesi bir sorun mudur? Kimine göre sorundur, kimine göre bulunmaz bir nimettir! Çünkü sınıflı toplumlarda hiçbir sorunun tek cevabı yoktur!
İthal edilen insanların da geçinmesi gerekir! Böylece sözde öğrenciler, çalışma hayatına doluşmaya başlarlar! Sokaklarda mafyacılık yapanından, inşaatlarda hayatını riske atanına kadar aklınıza gelebilecek her alanda “öğrenciler” ile karşılaşmaya başlarsınız! Bu da “ucuz işçi” ve “bol müşteri” arayan piyasa için büyük bir fırsattır!
Daha çok insan demek; daha çok işçi, daha çok kiracı, araba kullanıcısı, market müşterisi demektir! Ucuza çalışırken de, yaşamak için alışveriş yaparken de piyasaya taze kan sağlayan “öğrenciler”, giderek ekonominin bel kemiği haline gelirler!
Üniversitelerin büyüyen parasal gücü; insan “kaynağını” kendilerinin sağladığı bu sektörlere yatırım yapma imkanlarını da arttırır. Üniversitelerin bankaları, benzin istasyonları, marketleri, inşaat şirketleri ve hatta matbaaları açılır. Ekonomi büyür! Üniversiteler büyür, sektörler iç içe geçer!
***
Unutmayalım ki, serbest piyasa ekonomisinde “rejim siyaseti” de bir meslektir! Her alana el atan üniversitelerin, en kârlı sektörlerden biri olan siyasetten uzak durması için hiçbir sebep yoktur!
Böylece üniversite patronları tarafından kiralanan siyasi partiler yanında, şantaj yolu ile kontrol altına alınan siyasetçiler de çoğalır. Bu durumun doruk noktası, patronların bizzat milletvekili ve hatta bakan olmaya başlamalarıdır!
Bugün DAÜ gibi kurumlarımız yıpratılıp batırılma aşamasına getirilirken; özel üniversiteler, devletten daha büyük bir sermayeye sahip oldukları halde teşvikler, muafiyetler, hibelerle semirtilmeye devam ediyorlar.
Bu politikanın değiştirilmesi, teşviklerin kesilmesi ve sendikasız personel çalıştırmalarının yasaklanması için Bağımsızlık Yolu dışında hiçbir siyasi parti mücadele etmiyor! Gelen giden tüm hükümetler teşvik politikasını aynen devam ettiriyorlar. Çünkü hükümeti ve muhalefeti ile rejim siyasetinin sektörle bütünleşmesi artık tamamlanmıştır!
Bundan sonrası ufak tefek skandallar ve sektör içi hesaplaşmalarla oyalanmaktan ibaret görünüyor. Ya da sektörün emekçilerini yanımıza alıp, patronların yakasına yapışabiliriz. Bu da bir ihtimal!