Portakal Soyulur Mu, Tadına Doyulur Mu?
Turgut Özal döneminde kuzey Kıbrıs’ta uygulanan ekonomi politikaları, özellikle özelleştirme adı altında fabrikaların kapatılmasıyla üretim kültürünün yok edilmesine ve tüketim toplumu yaratılmasına yönelikti.
Bu politikaların temel amacı, üreten bireylerin örgütlenmesini engellemek ve onları pasif tüketicilere dönüştürmektir.
Ancak, bu politikaların sonucunda ortaya çıkan işsizlik ve ekonomik belirsizlik, Kıbrıs’ın kuzeyinde sıkışan işçi sınıfının geleceğini olumsuz etkilemiştir.
Bugün, Türkiye‘nin kuzey Kıbrıs’taki portakal üreticilerine yönelik baskıları ve üretimlerine son verme çabaları, ada toplumunu tamamen Türkiye’ye bağımlı hale getirme çabasının bir parçasıdır.
Portakal üreticilerinin zor duruma düşürülmesi, ada toplumunun ekonomik olarak zayıflatılması ve Türkiye’ye bağımlı hale getirilmesi için yapılan planlı bir politikanın sonucudur.
Bu politikaların tek suçlusu, Türkiye’nin ada kuzeyi üzerinde uyguladığı baskıcı ve sömürücü politikalardır ve ada siyasetinin tüm üreticileri bu baskılara karşı savunmasız bırakmasıdır.
Üretimden uzaklaşan bir toplumun geleceği, dışa bağımlı hale gelmesi ve ekonomik krizlere karşı savunmasız hale gelmesi kaçınılmazdır.
Bu nedenle, ada toplumunun geleceğini güvence altına almak için üretim kültürünün teşvik edilmesi ve ekonomik bağımsızlığın sağlanması gerekmektedir fakat böylesi keskin bir sömürge politikası altında bu ne kadar mümkündür ağır bir tartışma konusudur, tabi tartışacak cesaretli siyasileri bulursanız.
Portakal üreticileri, ada toplumunun ekonomik bağımsızlığının temel taşlarından biridir. Onların üretimlerine son verdirilmesi, ada toplumunun geleceği için büyük bir tehdittir.
Bu politikaların yanı sıra, Sanayi Holding, Cyprufex, KTHY ve Turizm İşletmeleri gibi birçok kuruluşun özelleştirme adı altında kapatılması da büyük bir sorun teşkil etmektedir.
Zamanında yapılan bu köşe dönmecilikler, adanın ekonomik çıkarlarını hiçe sayarak, siyasi çıkarlara hizmet etmiştir. Fabrikaların kapatılması ve işletmelerin dağıtılması, ada ekonomisinin temel taşlarının yok olmasına neden olmuştur.
Kapatılan fabrikalar da Denktaş-UBP Hükümetleri tarafından eşe, dosta peşkeş çekildi, dağıtıldı. Kimi fabrika çorap üretirken kahvehane, kimisi soba üretirken saman ambarı oldu.
Kimisi bisküvi üretirken kapatıldı ve siyasilerin de ortak olduğu bisküviler Türkiye’den Kıbrıs’a getirilip pazara hakim kılındı.
Sonuç olarak, kuzey Kıbrıs’ın ekonomik geleceği için atılacak adımların başında üretim kültürünün teşvik edilmesi gelmelidir.
Ada halkının ekonomik bağımsızlığını sağlamak için, özelleştirme adı altında yapılan haksız uygulamaların sonlandırılması ve ada ekonomisinin güçlendirilmesi gerekmektedir.
Türkiye’nin ada üzerindeki baskıcı politikalarına karşı çıkılmalı, ada toplumunun geleceği için birlik olunmalı ve sömürge olmaktan kurtulmanın yollarını bulmalıdır.