Kadın Sanatçılar – 1
Mart ayını oldum olası çok sevmişimdir.
Sarıların yeşille buluştuğu, gavcarların hızla boy atıp çiçeğinin rengini göstermeye başladığı, ekşilicelerin yeme kıvamına geldiği, gözümüzün yeşile doyduğu aydır Mart ayı.
Yağmurla güneşin sıklıkla buluştuğu, gökkuşaklarının açtığı, bulutların saklambaç oynadığı aydır.
Son yağmurların beklendiği, tohumların yeşil uçlarının görülmeye, Toprakana’nın uyanmaya başladığı aydır. Baharın ilk ayıdır.
Dünyada çeşitli kutlamaların yapıldığı ay. Balkanlarda mateniçka bilekliklerinin sağlık ve güç getirmesi için hediye edildiği, Japonya’nın her tarafında kiraz festivallerinin yapıldığı, Newroz kutlamalarının yapıldığı, ateş danslarının yapıldığı aydır.
Bir de Emekçi Kadınların ayıdır Mart ayı.
Nasıl sevmeyelim ki bu ayı? İçimiz -dünyanın tüm bu darmaduman gümbürtülerine rağmen- umutla, mutlulukla dolmaz mı?
Günlerin yavaş yavaş uzamaya başladığı bu ayda bizler de uykudan uyanmaya başlarız.
Bu hisler içindeyken ve hazır 8 Mart da kapıda iken biraz kadın sanatçılardan bahsetmek istiyorum bu yazı dizisinde. Kadınlar neler yapmış sanat alanında?
Kadınlar çok şey yapmış aslında ama pek çoğumuzun aklına önce erkek sanatçılar gelir değil mi?
Özellikle de İtalyan, Hollandalı, Fransız ve İspanyol sanatçılar.
Peki ya kadın sanatçılar? Kimler gelir aklınıza?
Frida Kahlo belki? Belki biraz daha düşünürsek puanlarla çalışan Yayoi Kasuma olabilir.
Sanat tarihi kitaplarında, resim derslerinde ve kültür-sanat ortamlarındaki sohbetlerde ağırlıklı erkek sanatçıların isimleri geçer çünkü. Nasıl gelmesin ki?
Bu konuyu merak etmezsek karşımıza çıkan literatür diğer alanlarda da olduğu gibi erkek sanatçıları konu alır çoğunlukla.
Tarih öncesine ait el izleri üzerine yapılan bir araştırma sonucunda Pennsylvania State Üniversitesi’nden Arkeolog Dean Snow, Fransa ve İspanya’daki ilk el izlerini araştırmış, parmak oranlarını analiz etmiş ve bu ellerin dörtte üçünün kadınlara ait olduğunu ortaya çıkarmış .
Sanatın altın çağı olarak bilinen Rönesans döneminde de kadın sanatçıların önemli etkileri olmuş ama bunun da literatüre girmeye başlaması görece olarak yeni sayılabilir.
Rönesans, Avrupa tarihinde 15. ve 17. yüzyılları kapsayan ve Orta Çağ‘dan moderniteye geçişi simgeleyen bir dönemdir. İtalya’da ortaya çıktı, Fransa’ya taşındı ve ardından tüm Avrupa’ya yayıldı.
Bu dönem sanatı dini imgeleri ve konuları ele alarak desenleri biraz daha üç boyuta taşıyarak gelişti ve toplumun farklı katmanlarından gelen sanatçılar usta rehberliğinde çırak olarak çalışarak gelişti.
Bu şartlar altında -şaşırmayacağınız üzere- kadının imkânı oldukça kısıtlıydı.
Toplum içinde yer alamayan kadınlar resimlerde bolca dini ve kutsal figür olarak kullanıldılar. Pasif bir obje olarak yani. Halbuki aktif olarak sanat yapmaya çalışan kadınlar bin bir zorluktan geçiyordu.
Kadın sanatçıların bağımsız olarak çalışmaları kısıtlanıyordu.
Dolayısıyla çırak olabilmek için kılık değişenlerden, babaları tarafından gizlice eğitilenlere, yaptıkları eserlerin arasına sırf işleri bir erkek tarafından çalınmasın diye eserin görünmez bir yerine imzasını atanlardan, sanatına devam edebilmek için kocasının, erkek kardeşinin veya babasının adını yazan pek çok görünür olmayan sanatçı kadın vardır.
Peki o zaman tüm engellemelere rağmen resim ve yapıtlarıyla sanat tarihine imza atan bu kadın sanatçılar kimlerdi? Bir sonraki yazıda bu muhteşem kadınlardan söz edeceğiz.