InstagramKöşe Yazarlarımız

Anber Onar






Dostlar merhaba,

Son birkaç haftadır enerjim oldukça düşüktü.

Gerek kişisel sebeplerden gerekse içinde bulunduğumuz olumsuzluklardan ötürü pek yazmak, çizmek gelmiyordu içimden. İçime kapandığım vakitlerde de günlüğüme günlük hallerimi, düşüncelerimi, duygularımı not düşerek rahatlar olmuştum.

Ama bir sergiye gittim geçen gün ve o kadar iyi geldi ki anlatamam! Bazen bazı ortamlar insanı sarsar, kendine getirir ya, işte öyle bir an yaşadım sonunda!

Heyecanlandım, umutlandım, üzüldüm, sevindim, düşündüm ve hatta anın içine girebildim.

Size bahsedeceğim sergi işte tam da bu hisleri yaşattı bana.

Anber Onar’ın “in case” sergisi. 21 Mart’ta Oya Silbery küratörlüğünde Art Rooms’ta açıldı ve 16 Mayıs’a kadar devam edecek.

Serginin adını başlığa koymak yerine sanatçının ismini vurgulamayı bilinçli olarak tercih ettim. Daha önceki yazılarımda da zaman zaman bunu yapmıştım.

Çünkü sanatçıyı bilmek, onun sanat anlayışını, tekniğini ve arka plandaki düşüncelerini tanımak, açılan her sergiye daha bütünsel ve kavramsal bir gözle bakmamıza yardımcı oluyor.

Böylece eserleri birleştirerek okuma şansımız oluyor.

Kavramsal sanat, bir kompozisyon gibi zaman içinde kendini geliştiriyor, farklı biçimlerde tekrar karşımıza çıkıyor ve bu yolculuğun bir parçası olduğumuzda çok daha derin ve doyurucu duygular yaşayabiliyoruz.

Anber Onar, yalnızca en beğendiğim Kıbrıslı görsel sanatçılardan biri olmanın ötesinde, uluslararası düzeyde önemli bir sanatçı benim için.

Her kişisel sergisi ve yer aldığı karma sergilerdeki işleri kendine has, aykırı (imzası gibi!), dramatik ve çarpıcı. Kıbrıs’ın kuzeyinde uluslararası standartlarda pek sergi çıkmıyor, çıkamıyor ne yazık ki.

Çünkü sanata yeterince alan açılmıyor. Politik meseleler ve günlük sıkıntılar, insanların sanattan beslenebileceği kanalları ve araçları neredeyse yok etmiş durumda.

İzler No. 13 (30 x 40cm, kâğıt üzerine karışık teknik)

Böylesi bir ortamda Anber Onar, sosyo-politik bir çerçeveden yola çıkarak – bunu doğrudan hissettirmeden ve Kıbrıs ile sınırlı kalmadan – yer değiştirme sorununu estetik ama hafif rahatsız edici bir şekilde izleyiciye sunuyor.

Sergiyi gezerken tek bir bölgeye ya da coğrafyaya takılıp kalmıyorsunuz.

İzler No. 26 (30 x 40cm, kâğıt üzerine karışık teknik)

Toplumsal mübadelelerden mülteci mücadelelerine, iklim göçlerinden bireysel zorunlu yer değiştirmelere, bir çağın kapanmasına, bir ömrün tükenmesine kadar geniş bir perspektif sunuyor.

Straitjacket Sanctuary. Enstalasyondan detaylar (oda düzenlemesi, 34 kanvas deli gömleği, fotoğraf, video) Not: 3. Görsel ile ilgili yayımlanan sanat haberi: https://bianet.org/haber/sanat-ya-icine-tukur-ya-dozerle-yok-et-61627

Tüm bunları düşündürürken ve hatırlatırken, izleyicinin her duyusuna dokunmayı başarıyor. Işık, ses, doku, koku, seçilen malzemeler; enstalasyonlarla, heykellerle, üzerinden defalarca geçilmiş katmanlara ayrılmış, kesilmiş, çizilmiş, katlanmış kolaj ve foto kolajlarla anlatılmış.

Fotoğrafların çağrıştırdıklarından eskizler ortaya çıkarmış, şehirler üzerine gerçek üstü hava sahaları yaratmış.

Bağlı-katmanlar’ olarak adlandırdığı kumaşlardan, giysilerden hatta ilk kez 1997 yılında yine aykırılığının bir yansıması olan ‘deli gömleği’ performansında yaptığı 40 parça da dahil olmak üzere bir odaya ses enstalasyonu ile birlikte yerleştirmiş.

Akım. (145 x 235 x 500cm, bağlı-katlamalar) enstalasyondan bir detay

Bu çalışmayı, sanatla iç içe bir yaşam sürdüğüne inandığım ve işlerini çok sevdiğim Toya Akpınar ile birlikte gerçekleştirmiş.

Serginin en çarpıcı işlerinden biri “Hücre” isimli enstalasyon. İçine girdiğinizde ‘doğal sesler’, ‘yağmur sonrası toprak kokusu’ ve enstalasyonun bütünlüğü, tüylerinizi ürpertecek kadar etkileyici ve aynı zamanda gerçeküstü bir deneyim sunuyor.

Tabii bu serginin gerçekleşebilmesi için arkada sağlam bir ekip var. Oya Silbery küratörlüğünde ve Kingsley Emechebe, Dize Kükrer ve Özge Atasoy’un desteğiyle hazırlanmış sergi.

Hücre (210 x 145 x 310 cm) kokulu bağlı katlamalar ve ses, enstalasyonu)

Arka planda sanatçıya her türlü desteği veren çok değerli sanatçılar da var. Ekip, harmoni içerisinde çalışınca da ortaya böylesi güzel bir iş çıkıyor. Doğrusu bu da çok fazla deneyimlediğimiz bir şey değil ne yazık ki.

Olumlu bitirelim.

Serginin kitapçığı çıkacak yakında! Her seferinde kendini aştığını düşündüğüm yetenekli sanatçı ve küratör Oya Silbery’e yine sağlam bir iş düşüyor. Merakla bekliyoruz.













Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu