Kuzey Kıbrıs’taki Çevre Hayalim Ve Gerçekler
Kuzey Kıbrıs’ı, “doğa“nın sesini dinleyerek, gelecek planlarını yapan, doğal ve organik üretimi teşvik eden, iyi tarım uygulamalarını destekleyen, çevre dostu turizm modellerini geliştiren, çevre kirliliğinin olmadığı, tüketen değil üreten, küresel ısınmayı önemseyen, temiz enerjiyi savunan, metre kareye kişi başı düşen yeşil alanın tatminkâr olduğu, yeşil dostu bir ülke olarak, hayal etmek istiyorum.
Hayal kurmak güzel de, gerçeklerle çatışıyor.
Bir yanda tüm yıkımlarına karşın, tarih, kültür ve doğa değerlerini yaşatmaya çalışan bir güzellikler bütünlüğü.
Diğer yanda ise kemirilen Girne Dağları, “beş parmağı” her geçen gün eksilen tepeler, acımasızca yağmalanan doğal alanlar, sit ve alçak orman arazilerinin kiralanma dedikoduları, imar planlarının ranta kurban edilmesi, yeşil alanların azlığı, adı olup kendisi olmayan “yeşil ada Kıbrıs” söylencesi, varlık ile yokluk arasında gidip gelen
Karpaz Milli Parkı, bitmek bilmez CMC maden atıkları sorunu, sahil şeritlerindeki korumasızlık, şehirlerdeki plansız çarpık betonlaşma, kirlilik, çöp görüntüleri, kirli yatırım tartışmaları ve en büyük sorun denetim noksanlığı.
Huzur ve hüzün bir arada…
Peki bu sorunları çözmek bu kadar zor mu?
Elbette ki hayır. İyi bir organizasyon ve inançla, küçük ölçekli ülkemiz, en temiz ada ülkelerden biri olabilir.
Çevreci anlayış; sorunlu değil, sorumlu çevre!
Dünya Turizm Fuarı (World Travel Market) endüstri raporuna göre, turizmin gelecekteki yükselen değerleri, tarih, kültür ve doğa dostu turizm modelleri olacaktır.
Ülkemiz açısından da, bu anlayışı ön planda tutan, toplama dayalı sorumlu turizm, yerellik, otantiklik ve çevreci anlayışı rehber olarak benimsemek, geleceğimiz açısından oldukça önemlidir.
Adalı Ve Akdenizli Çevre Dostu Yeşil Turizm
Kuzey Kıbrıs’ta, ilk ve son intibaın edinildiği yer olan Ercan Havaalanı‘ndan başlayarak, ülkemizin her köşesinin, doğal dokusu ile adından söz ettirecek, bir konuma getirilmesi, tüm turizm ve çevre paydaşları tarafından ortak hedef olarak belirlenmelidir.
Arkeolojik alanlar, özgün mimariye sahip yerler ve doğal alanların korunması hayati önem taşır. Mevcut kaynakları biranda aşırı tüketimle eritmeden, sürdürülebilir kılmalıyız.
Aksi takdirde, su-hava-gürültü-görüntü kirlilikleri en büyük çevresel sorunlar olarak karşımıza çıkar. Turizmin çevrenin doğal görünümüne uygun bir şekilde gelişimini sağlamak ülkemize yapacağımız en büyük iyiliktir.
Ayrılmaz ikili olan, turizm ve çevrenin, duyarlı, planlı ve istikrarlı bir politika ile gelişimi ülkemizin içerisine bulunduğu, bazı ciddi sıkıntılardan kurtulmasının anahtarı olabilir.
Çevre Dostu Turizm: Kaybedilen Çevre Kaybedilecek Turizm Ve Gelecek Demektir
Bozulmamış çevre, turizmin en büyük çekim noktasıdır. Turizm artık klasik tanımının dışına çıkarak, çevresel, ekonomik ve sosyo-kültürel etkileşimlerle yeni akımlar yaratmıştır.
“Çevre Dostu Turizm“, hem ekonomik hem de, ekolojik gelişme sağlayıp, ülke kaynaklarının gelecek nesillere dengeli olarak, sürdürülerek aktarılmasını sağlar.
Eko turizm yanında eko turist beklentilerini de anlamak çok önemlidir. Turizm, doğaya ve yerel kültürlere karşı ‘sorumlu’dur.
Çevre kirliliğine karşı, ülkemizde ne yazık ki halen etkin çözüm bulunmayışı, önemli bir sorundur. Bu yüzden “SORUNLU değil, SORUMLU Turizm ve Çevre” anlayışı ile ilerlemeliyiz.
Gerçeklerle çatışan safça bir temenni olsa da, İyi bir organizasyonla, küçük ölçekli ülkemiz en temiz ada ülkelerden biri olabilir.
Özellikle yol boyunca atılan çöpler, biriken kirlilik ve hayvan ölüleri artık sorun olmaktan çıkmalıdır. Ülkemizin ihtiyacı olan, planlı, sürdürülebilir ve uygulanabilir bir turizm ve çevre politikasıdır.
Çünkü turizm ve çevre, ayrılmaz bir ikili olup, kaybedilen çevre, kaybedilecek turizm ve gelecek demektir. Çevre dostu bir turizm gelişimin hedef seçilmesini, ülkemiz turizmini planlı bir şekilde geleceğe taşımanın en önemli yoludur.
Temiz bir çevre, turizmin olmazsa olmazıdır. Sürer durum plansız devam ettiği müddetçe, geçtiğimiz yıllarda TEMA Vakfı’nın, “Çevre adına kutlanacak bir şey yok. Bu yüzden çevre gününü kutlamıyoruz” noktasındaki ironik çıkış ile yüzleşmemiz kaçınılmazdır.
Yaşanabilir bir dünya adına, hepimizin yerine getirmesi gereken sorumlulukları var. Unutulmamalıdır ki; çevre olmadan turizm olmaz.