Hayat Pahalılığı Demagojisi
İstatistik Kurumu hayat pahalılığı oranlarını bilerek düşük açıklıyormuş!
Bunu CTP milletvekili Devrim Barçın, Meclis kürsüsünden söyledi. Ardından başka bir açıklamasında kurumun uyguladığı ‘metodoloji yanlış olduğu için’ sonuçların da yanlış çıktığını ifade etti.
Bu konudaki tartışmalar sürerken, ‘metodolojinin doğru uygulanmaması nedeniyle’ sonuçların yanlış çıktığını söyledi.
En sonunda da kendi önerisi ile oluşturulan ve kendisinin de parçası olduğu Meclis komitesini bypass ederek, “yakaladığı Mida’yı” partisi ile birlikte kamuoyuna açıkladı! Ve suçlu bulunmuş oldu; Kamu emekçilerinin hataları!
“Karpuzun mevsimi, DVD’nin fiyatı” derken ortaya çıkan gümbürtüde, hayat pahalılığı altında ezilen halk İstatistik Kurumu çalışanlarına bol bol küfür etti ama bir şey gözden kaçtı; Bulunan hataların hayat pahalılığına yansıması nedir? Hayat pahalılığı olması gerekenden ne kadar düşük?
Kurumun tüm verileri elinde olan CTP, bu soruyu ısrarla yanıtsız bırakıyor. Konunun uzmanları da; bilimsel çalışmalardaki hata payı, söz konusu hataların oransal olarak kabul edilebilir sınırlar dahilinde olduğu gibi, birçok insanın duymaktan hoşlanmayacağı şeyleri anlatmaya çalışıyorlar!
***
Siyasette son yılların en revaçta kelimesi “popülizm“dir. Herkes birbirini popülist olmakla suçluyor. Ancak bu terim anlamına uygun kullanılmadığı gibi, yaygın siyasal pratiğe de karşılık gelmiyor!
Sanıldığının aksine popülizm “popüler olmaya çalışmak” değil, “halkçılık” demektir. Ve halkın yararına olacak uygulamaların, baba figürü haline gelmiş bir “lider” tarafından hayata geçirilmesi anlamına gelir.
Popülist uygulamalar sosyalistler tarafından “halkın çocuk yerine konarak özne kılınmaması”; liberaller tarafından ise “halktan yana olması” nedeniyle eleştirilir. Ama bu bambaşka bir konu…
Bizdeki yaygın siyasal pratik ise “demagoji”dir! Demagoji kabaca “bir topluluğun duygularını kamçılayıp onlara gerçek dışı bilgiler vermek suretiyle kendine çekmeye çalışmak” anlamına gelir!
Devrim Barçın ve partisi CTP’nin HP oranları üzerinden yaptıkları şey de tam anlamı ile demagojidir! Çünkü halkın duygularını İstatistik Kurumu’nda çalışan emekçilere karşı kışkırtıp, hayat pahalılığı oranlarının çok daha yüksek olması gerektiğine dair beklentilerini manipüle ederek, kendilerine destek sağlamaya çalışıyorlar.
Demagogların demokrasi için en tehlikeli yanı ise; aklı, bilimi, rasyonel düşünceyi devre dışı bırakarak, duygusal hezeyanlara yaslanması; hakikate değil arzular ve nefretlere dayalı bir siyasal ortam yaratmasıdır!
Tüm bu tartışmalar içerisinde, Devrim Barçın’ın bir yılda dört farklı iddia ortaya koyduğu; savunulamaz hale gelen her iddiasının yerine yenisini koyarken, hiçbir özeleştiri vermediği ve en önemlisi çok daha fazla olması gerektiği söylenen hayat pahalılığının ne kadar olması gerektiği kısmının hayal gücümüze bırakıldığı ise gözden kaçmaktadır!
Oysa soru çok nettir; Bugün kurumun elinde olan tüm verileri aynen elinde tutan CTP, neden hayat pahalılığının tam olarak kaç olması gerektiğini açıklamamaktadır?
***
CTP yakın geçmişte, yaşadığımız yoksullaşmanın “Euro’ya geçilerek çözüleceğini” söylüyordu. Bu da birkaç kez değişmiş, en sonunda “dövize endeksli muhasebe sistemi”ne dönüşmüştü! Ve hayat pahalılığının tek nedeninin TL olmadığını idrak etmeleri ile birlikte, konu İstatistik Kurumu’nun hayat pahalılığını bilerek düşük açıkladığı iddiasına, oradan da personelin suçlanmasına bağlandı!
“Hayat pahalılığı oranı yüksek çıkarsa, asgari ücret artışı da yüksek çıkar” otomatiğine bağlanmış özel sektör çalışanlarını ve ücret artışı için grev yapacak takati kalmamış kamu sendikalarını manipüle ederek, bilimsel bir veri meselesini siyasal bir demagojiye bağlayan CTP’nin günün sonunda geldiği yer burasıdır; Kamu emekçilerini linç ettirerek muhalefet yapmak!
***
Bağımsızlık Yolu’nun savunduğu; Eğitim, sağlık, ulaşım, barınma, gıda ve enerjide kamucu politikaların hayata geçirilmesi! Tüm bunları finansa etmek için ultra zenginlerden servet vergisi alınması!
Emeğin gerileyen haklarını kendi öz gücü ile savunabilmesi için sendikasız işçi çalıştırmanın yasaklanması! Ve tüm bunlar hayata geçene kadar asgari ücretin en düşük kamu maaşına eşitlenmesi gibi talepler size çok zor mu geliyor? Kolayı var: Memura sövüp, hayat pahalılığının yükselmesini beklemek!