InstagramKöşe Yazarlarımız

Hayvancı Mı Doymaz, Aç Gözlü Yönetim Mi?




Görünen o ki, Türkiye’nin adanın kuzeyindeki baskıcı sömürü politikalarının sonucunda, yerel hayvancılık sektörü zor durumda bırakılıp üretimden kasıtlı olarak uzaklaştırılmak isteniyor.

İthal et politikası ise bu zorluğu daha da artırıyor, yerel üreticilerin sürdürülebilirliğini tehdit ediyor.

Ancak atanmış hükümet, Türkiye’den gelen emirlere körü körüne itaat etme yolunu seçmiş durumda. Bu, adanın yerel ekonomisini değil, dış güçlerin çıkarlarını gözetmenin bir yansımasıdır.

Tedarik zincirinin nasıl işleyeceği, sağlık denetimleri konusunda yetersiz olan yapı bunun nasıl yapılacağı gibi temel soruların cevapları belirsiz.

Üreticinin marjlarını düşünen bir yaklaşım yerine, ülke sömürüsüne dayalı politikalarla, halkın refahını savunmak yerine, dışarıdan gelen komutlara körü körüne itaat edilmesi, hükümet edenlerin var olmayan bir devletin özgürlüğünü ve bağımsızlığını savunurken böylesi cesur kararlar alması da ayrı bir çelişki, zira savundukları şeyi yıkmanın en kolay yolu yerel üretimi yok etmektir.

Bu kararların arkasında ne tür politik çıkarlar yattığı, halkın gerçekten ne istediği gibi temel sorulara yanıt verilmeden, sadece dışarıdan gelen emirlere uyulması, adanın kendi kendini yönetme hakkını gasp etmek anlamına geliyor.

Bu tür baskıcı politikaların sonucunda, halkın çıkarları göz ardı edilirken, yalnızca sömürücü güçlerin çıkarları gözetiliyor.

Toplum olarak, bu baskıcı politikalara karşı çıkmak ve kendi kaderimizi belirlemek için bir araya gelmeliyiz. Mümkündür ki siyasilerin ‘böl ve yönet’ taktiğiyle toplumu hayvancılığa karşı yanlış bilgiyle besleyerek toplumu bölmektedir.

Sömürüye ve dış güçlere boyun eğmek yerine, yerel ekonomiyi destekleyen politikalara yönelmeli ve toplumun çıkarlarını savunmalıyız.

Demem o ki; eğer yalanlarına inanmaya devam edersek, onlar da bize bu yalanları satmaya devam edecek.









Başa dön tuşu