InstagramKöşe Yazarlarımız

AB Parlamento Seçimleri Üzerine




Kıbrıs Cumhuriyeti bizim için uluslararası varlığımızın geçerli kılındığı yasal bir araçtır.

Federal bir yapı altında yeni bir gelecek kurmak oradaki statümüze sahip çıkmakla gerçekleşecek bir süreçtir.

Evet, bunu kanıksamakta zorlansak bile kafamızın bir yerinde tutarak geleceğimiz hakkında konuşurken fantezilere dalmadan fikir beyan etmeyi öğrenebiliriz sanırım.

KKTC’nin şöyle veya böyle tanınması, bununla birlikte bu kemikleşmiş yapı üzerinden bir çözüm modeli elde etme düşüncesi kasıtlı olarak çözümsüzlüğe bir sürer durum niteliği kazandırmanın ısrarından başka bir şey değildir.

Federal yapı ise tek rasyonel çözüm olarak karşımızda duruyor.

Meseleye gelelim; önümüzde Avrupa Birliği parlamento seçimleri var. AKEL’in hali hazırda AB Parlamento üyesi olan ve yeniden seçilmek için aday olan Niyazi Kızılyürek’in hangi geçerli nedenlerle oy istediğine pek akıl erdiremiyorum.

Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kendi meclisinde önemli bir sayıya sahip olan AKEL’in anayasa gereği ana dillerden biri olan Türkçenin resmi kurumlarda yaygın olarak kullanılmasıyla ilgili hiçbir girişimde bulunmazken, Türkçenin AB dillerinden biri olması için çaba harcamasını nasıl algılayalım bilemiyorum.

Ortak vatan bildiğimiz ve ortak devlet bildiğimiz bir kurumun normalleşmesini öngörmeyen ancak AB’yi bir fırsatlar olanağı olarak pazarlamaya çalışan oportünist zihniyetin ne tür bir siyasi etik sahibi olduğu tartışma konusudur.

Kusurlu sayabileceğimiz noktaları olsa da yeni bir perspektifin kaçınılmaz başlangıcı olarak algılanması gereken Annan Planı gibi bir fırsatı fütursuzca tarihe gömen bir partinin hangi yüzle Kıbrıslıtürklerden oy istediğini de bir tarafa koyalım.

AKEL de tıpkı bugün Yeşiller Partisi gibi kanadı kırık bir Cumhuriyet’in devletçi refleksleriyle federasyona hayır derken yirmi yıllık bir gelişim ve normalleşme sürecini heba edip işgalin daha da kökleşmesine neden olmadı mı?

Diğer yandan, AB parlamentosunda ne işgali dile getiren ne de Maraş konusunda bir çağrısı olan bir parti adayını niye bir daha seçeyim ki?

Federal çözüm ve Avrupa Birliği üyesi olarak yeni bir hümanizm arayışı içinde olmanın bize nasıl bir gelecek vaat ettiğini görebilmeliyiz.

Nasyonalizmin ve etnik çoğunluğun egemenliğinin karşılığı olan üniter devlet ve cumhuriyetçi yaklaşımlar bizi nereye taşır? Kaldı ki federasyon sadece Kıbrıs için değil Türkiye için de gereklidir.

Burada detaylara girecek kadar alanımız yok ama artık tarihsel süreçleri iyi analiz eden ve günümüzün bize sunduğu olanakları daha iyiye taşımasını bilen siyasi görüşlere ihtiyacımız vardır. Dünya bizim etrafımızda dönmüyor…

VOLT’un kendi siyasi oluşumunda ortaya koyduğu ilkelerin daha pragmatist ve rasyonel bir kararın ürünü olduğunu görüyoruz.

Örgütteki birçok arkadaşı çok yakından tanıyorum, iki toplumlu girişimlerdeki çabalarını ve barışa olan inançlarını da iyi biliyorum.

VOLT’taki bütün arkadaşlar değerlidir ancak oy verecek genç bir Kıbrıslıtürk aday arıyorsanız o da Hulusi Kilim’dir.









Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu