“Barış”ın Avrupası İçin
Bazı seçim analistleri Avrupa Parlamentosu seçimlerini birçok seçmenin siyasi tercihlerini ceza oyu, tepki oyu, kişiliklere oy, yeni olana oy, yaşam tarzına göre oy vb. gibi yaklaşımlarla yüzeysel olarak yaptığı hafif ve gevşek bir seçim süreci olarak görüyorlar.
Ukrayna‘dan Gazze‘ye kadar savaşların ve açık çatışmaların yaşandığı bir dönemde Avrupa’nın önümüzdeki beş yılı boyunca ortaya koyacağı siyasi tutumların bu seçimlerde verilecek olan oylarla belirleneceği dikkate alındığında, bu seçimler hafif ve gevşek seçimler olarak nitelenebilir mi?
Avrupa Birliği’nin dış politikası açısından belirleyici olan ve Avrupa halklarının geleceğini belirleyecek politikaların oylanacağı bu seçimler hafif ve gevşek seçimler olarak görülebilir mi?
Adeta I. ve II. Dünya Savaşı arasındaki dönemi anımsatan bir durumdaki günümüz Avrupa’sında en büyük tehlike elbette ki aşırı sağın güçlenmesidir.
Aşırı sağ her ülkede kendine has özellikler gösterse de her yerde ortak eksenlere dayanmaktadır. Bunlardan bazıları milliyetçi yaklaşımlar temelindeki politikalar, topluma muhafazakarlığın empoze edilmesi, kendilerinden farklı olan her şeye karşı nefret söyleminin pekiştirilmesidir.
Bunlar Avrupa’yı iş birliği ve barış yerine çatışmalara ve savaşa sürükleyen politikalardır. Halbuki İkinci Dünya Savaşı’nın küllerinden doğan Avrupa savaş endüstrisine değil, toplumların yararına ticarete yönelik iş birliği ve yatırım yolunu izleme kararındaydı.
Günümüzde ise Avrupa Birliği’nin maalesef dünyanın çeşitli yerlerindeki savaşlarda ve dökülen kanlarda sorumluluğu vardır.
Bu Avrupa Birliği savaş endüstrisinin gelişimine milyarlarca dolar akıtmakta ve NATO kervanına giderek daha fazla bağlanmaktadır.
Avrupa Parlamentosu seçimleri öncesinde çeşitli Avrupa ülkelerinde Ukrayna’daki savaşın geleceğine ilişkin yapılan tartışmalar oldukça ilginç.
Yayılmaya devam ettiği müddetçe felaket boyutunda bir tırmanışın tehlikelerine bir o kadar yaklaştığımız kanlı bir savaşı AB nereye kadar finanse etmeye devam edecektir?
AKEL ve içerisinde yer aldığı Avrupa Parlamentosu’ndaki Sol Grup savaşın sona erdirilmesi için barışçıl girişimlerde bulunulması gerektiğini vurgulayanların başında gelmektedir.
Bunun tam tersine, Avrupa Parlamentosu’ndaki en büyük siyasi grupların liderleri (DİSİ’nin mensubu olduğu Sağ, ELAM’ın katılmak istediği Muhafazakârlar, DİKO ve EDEK’in içerisinde yer aldıkları Sosyal Demokratlar, DİPA’nın mensubu olduğu Liberaller, Çevrecilerin içerisinde yer aldıkları Yeşiller) yayınladıkları ortak bildiriyle Ukrayna’ya silah ve cephane sevkiyatının hızlandırılmasını talep ederek savaşın ateşini daha da körüklemektedirler.
Volt Europa’nın diğer konularda ılımlı yaklaşımlar sergilerken, NATO’nun uzantısı olan bir Avrupa çağrısında bulunması da ilginçtir.
Volt Kıbrıs’ta öncülük edenler Kıbrıs barış hareketinden gelen insanlarken, Avrupa’da ise devam eden savaşın ve çatışmaların barışçıl çözümüne daha az atıfta bulunulması ve daha fazla savaş istenircesine kıtanın militarizasyonu için daha fazla fon istenmesi oldukça çelişkilidir.
Kan dökmeyi sürdüren Netanyahu hükümetinin daha birkaç gün önce Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından cezalandırılmasına rağmen, Gazze’de işlediği soykırım suçlarının üzerini Avrupa Birliği örtmeye devam etmektedir.
İnsanlık açısından utanç verici olan açık bir yarayı “iyi müttefik” ABD kanatmaya devam ederken, işlenen suçu kınamayı ve buna son verilmesi için siyasi araçlara başvurulmasını reddedenlerin sayısı hiç de az değildir.
Bu durumda da ABD üniversitelerinden Avrupa başkentlerine kadar yollara dökülen milyonlarca protestocunun Avrupa’da gerçek sözcüsü olan yine Sol’dur.
Hem Kıbrıs’ta hem de Avrupa’da barış mesajını 9 Haziran’da yapılacak Avrupa seçimlerinde iki toplumlu AKEL aday listesi ifade etmektedir.
2019 yılında olduğu gibi Kıbrıs’tan Avrupa’ya güçlü bir barış mesajı gönderecek bir aday listesi.