InstagramKöşe Yazarlarımız

Kıbrıslıtürk Yargıç Hakkında AİHM’de Dava!






Son Kale” diyoruz…

İktidarlar ne kadar kukla olursa olsun, yargımız var” güvencesini dillendiriyoruz…

Onlar her türlü baskıya ve müdahaleye direndi, direnecek” noktasında inanç belirtiyoruz…

Kıbrıslıtürklerin, yaşanan onca skandala, alıp başını giden yolsuzluk, rüşvet, torpil ve kayırmaya, başta hükümetler olmak üzere, tüm stratejik kurumları, yaptığı atamalar ve görevlendirmelerle Ankara’nın ele geçirmesine, çözümsüzlük siyaseti almış başını giderken muhalefetin sesinin hala cılız bir titreşim gibi duyulmasına rağmen, belki de tutundukları tek şey; Yargı Bağımsızlığı.

Elbette bu bağımsızlık, bazı ayaklardaki usulsüzlüklere, hükümetler eliyle yapılan uygulamalara rağmen hala kendini koruyor ya da korumaya çalışıyor diyelim.

Zira aslında “adil yargılama”nın bacaklarından biri diyebileceğimiz polisin hali ile diğer bacak olan Savcılığın hali göz kanatır derecede ortada duruyor.

Başsavcı kendisini atayanların ve orada tutanların sözünden çıkmadan ve “lehe-aleyhe” prensibinin tamamen dışına çıkarak, “Hükümetin lehine ne ise o” şiarıyla hareket ededursun, polis ise askere yani aslında Ankara’ya bağlı olduğu için “adamına göre muamele” etmeye devam ediyor.

Tüm bu olumsuz, bağımlı, emir eri ve taraflı bacaklara rağmen, Mahkemeler hala bağımsızlığını büyük oranda koruyor.

Büyük oranda” diyorum çünkü akıl karıştıran, soru işareti bırakan pek çok karar ve yargılama süreçlerine de tanıklık ediyoruz.

Hatta bunun en bariz örneği olan ve tüm teamülleri alt üst eden “atama ve terfilerdeki” durumu da ayrı bir başlık altında ilerleyen haftalarda uzun uzun konuşacağız.

***

Elbette kurumların bağımsız, kişilerin bağımlı ya da kişilerin bağımsız ama bağımlı kurumlar içinde etkisiz olabildiği örnekler çoktur.

İnsan odaklı baktığımızda da en güvenilir kurumlarda bile bu güveni zedeleyen kişi ya da kişiler olabileceğini de hesaba katmalıyız.

Yargı bağımsızdır evet ama tüm Mahkemeler ve Yargıçlar bağımsız mıdır?

Buraya da şimdilik bir soru işareti bırakıp konumuza gelelim.

***

Biliyorsunuz Kıbrıs’ın bir alt yönetim olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına da yansıyan bir gerçek.

Zira Kıbrıs’ın kuzeyindeki hak ihlalleriyle ilgili davalar AİHM’de Türkiye’ye karşı açılıyor.

AİHM, “Burayı sen yönetiyorsun, senin alt yönetimin ve olan her şeyle ilgili sorumlu sensin” diyor.

Türkiye’nin özellikle mülkiyet konusunda mahkûm edildiği ve tazminat ödemek zorunda kaldığı davalar buna en net örneklerdir.

Ancak bir “hak ihlali” iddiası ilk kez bir Kıbrıslıtürk Yargıç aleyhine AİHM’e taşındı.

Acı ama gerçek bir gelişme…

***

Şöyle ki; Kıdemli Yargıçlarımızdan biri, 2018 yılında komşusu olan B.N.Ö ile “sınır ihlali” konusunda bir anlaşmazlığa düşüyor.

İddia o ki; komşu B.N.Ö, 2018 Temmuz ayında ilgili Yargıca ait arazi içinde yapılan inşaata giden asfalt yolu kırıyor ve araziye girişi engelliyor, 2019 Şubat ayında ise alana yığılan çakıl taşları dolgu malzemesini oradan kazıtıyor ve dönemin parasıyla 3 bin 800 TL’lik bir zarara yol açıyor.

Yargıç komşusu B.N.Ö’yü polise şikayet ediyor ve iddialara göre nüfuzunu kullanıp tutuklanmasını talep ediyor, bu konuda baskı uyguluyor.

Polis ise böyle bir uygulamanın çok dikkat çekeceğini bildiğinden “mevzuata aykırı” diyerek B.N.Ö’yü serbest bırakıyor.

Sonrasında da aslında yıllarca süren “polisten savcılığa, savcılıktan dava okumaya” giden süreç kısa sürede tamamlanıyor ve B.N.Ö’ye ilk dava 2019 yılında okunuyor.

Olayla ilgili bir başka önemli iddia da dava edilen B.N.Ö’nün uzun süre avukat bulamamasının nedeninin de yine ilgili yargıcın nüfuzunu kullanarak herhangi bir avukatın kendi davasında karşı tarafın savunmasını yapmasını engellemesi.

Bunun üzerine “kendisini savunmak zorunda kalan” B.N.Ö sağlık sorunları yaşamaya başlayınca mücadele edemiyor, her şeyi kabul edip başka bir yoldan ilerlemeye karar veriyor.

***

B.N.Ö, ilgili Yargıç hakkında 2022 yılında Yüksek Adliye Kurulu’na “adil yargılanamadığı ve Yargıcın nüfuzunu kullanarak bunu engellediği” şikayetiyle soruşturma talebi yapıyor.

Ancak bu talep, “soruşturmaya gerek yoktur” denilerek reddediliyor.

B.N.Ö vazgeçmiyor ve 2023 yılında ilgili Yargıca soruşturma açılması için bir kez daha “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi”nin “Adil Yargılanma Hakkı” maddesine atıfta bulunarak Yüksek Adliye Kurulu’na başvuruyor ancak bir kez daha aynı gerekçeyle talebi reddediliyor.

Yasalarımıza göre -eleştirilen bir konu- Yüksek Adliye Kurulu kararları incelemeye tabi değil.

Yani buradan alınan son karar artık sizin iç hukuk yollarını tükettiğiniz anlamına geliyor.

***
Bunun üzerine B.N.Ö, bu kez kendisini savunacak bir avukat bulmayı başarıyor ve geçtiğimiz mart ayında, “Kararların şeffaf olmadığına, denetime tabi olmadığına, baskı, nüfuzunu kullanma olduğuna” dair gerekçelerle Yargıç hakkında Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı AİHM‘e dava açma başvurusu yapıyor.

AİHM resmî sitesinde ilgili başvurunun ön incelemesinin 9 Nisan 2024’de yapıldığı görülüyor.

Yani ilk aşama aşıldı ve süreç devam ediyor.

Sürecin sonunda AİHM, davayı kabul edip Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne tebliğ ederse, ilk kez bir Kıbrıslıtürk Yargıç AİHM’de yargılanmış olacak.

Böyle bir durum; Kıbrıs Türk yargısı ve Yargıçlar ile Mahkemelerin güvenilirliği açısından nasıl bir sonuç doğurur bilinmez ama bir sarsıntıya neden olacağını kestirmek çok da zor değil.

***

Ayrıca şunu da belirtmeden geçmeyeyim; aynı Yargıç hakkında daha önce de başka iddialar gündeme gelmişti.

İddialara göre ilgili Yargıcın yakın aile üyeleriyle arasındaki davada, karşı tarafa tehdit mektupları yollanmıştı ve bu mektupları da Yargıcın odacısı H.B yollamıştı.

İşte bu davada H.B’nin adı, Yargıçla ilişkilendirilmesin diye dava dosyasındaki evraklara H.B’oğlu diye yazılmıştı.

Savcılık da buna sessiz kalmış ve H.B ya da H.B’oğlu küçük bir ceza ile bu işten sıyrılmıştı.

Bu iddialar ve AİHM’e yapılan başvurudaki iddialar ne derece doğruyu yansıtıyor bilinmez ama takip edilmesi gereken bu süreci takip edip size aktarmakta boynumuzun borcu.









Başa dön tuşu