Emekçi Eller
Hiç hayatımda tırnak uzatmadım ve el tırnaklarımı boyamadım.
Ellerimiz en fonksiyonel yerimiz bence.
Parmaklarımızla kalem tutarız, yazı yazarız, boya yaparız, çiçek ekeriz, köpeğimizi severiz, raket tutarız, tırmanırız, asılırız, yemek yaparız.
En önemlisi sevdiklerimize sarılırız kaygısızca.
Tırnak uzatmak topuklu ayakkabı giymek kadar gereksiz gelir bana.
İşin ilginç yanı topuklu ayakkabı giyemesem de giyen insanlarda hoşuma gider.
Ama tırnak boyama, üstüne desen yapma benlik değil.
Kendi kendimizi pratik olmaktan bile bile uzaklaştırmak gibi gelir bu eylem.
Onun yerine ne bileyim bir kumaş, kâğıt veya karton üzerine şekiller yapmak daha cazip gelir bana.
Belki …
Küçük parmakta tırnak uzatmak gitar piki görevi görebilir.
Bir de kitap ciltlerken tutkalları temizlemeye yarayabilir.
Küçükken Altan amcam vardı cilt yapan. Tırnakları uzundu.
Magusa’daki evinde ciltleme yapardı.
Babaannemin evinin tam karşısında.
Babam da ara ara İngiltere’den getirttiği dergileri ciltlettirdi ona.
Odası mis gibi tutkal kokardı.
Onun tırnaklarının uzun olmasını işi gereği kabullenmiştim.
Ama kaşınmak içinse mesela; uzun uzun tırnaklara gerek yok.
Kısa tırnak günü kutlaması var mı acaba bu dünyada?
Bu konu üzerine bir sürü senaryo üretilebilir tabii.
Ama ben sadece uzun, upuzun tırnakların etkinliğimizi ve verimliliğimizi engelleyen bir şey olduğunu söylemekle yetineyim.
Emekçi ellerdeki o yaşanmışlık hissi daha değerli gelir bana.
En sevdiğim şey doğal eller ve yüzler…
Giderek azalıyor dünyada.
Yapacak bir şey yok.
Hani zevkler ve renkler tartışılmaz derler ya ve ben hep tartışılabildiğine inanmışımdır…
İşte bu da onlardan biri.