Federasyon İsteyen Hücuma Gelsin
Bir süreden beridir, sosyal medyada ve yazılı basında varlığı ilan edilmemiş bir kampanya yürütülüyor.
Bu kampanya bize Kıbrıslı Elenlerin Annan Planı’na hayır demiş olmasının haklılığını anlatmak, bizi empati yapmaya çağırmak üzere kurgulanmış.
Kampanyanın temel çıkış noktası, Kıbrıs’ın kuzeyindeki “hayır” cephesine karşıymış ve bu cepheyi yanıtlıyormuş gibi görünüyor.
Ancak dönüp dolaşıp, yanıtlarmış gibi göründüğü “hayır” cephesi ile aynı noktada buluşuyor.
Gelin buna biraz yakından bakalım…
***
“İki Devlet – Eşit Egemenlik” sloganını yükseltenler ne diyor; “Rumlar barış istemez, bakın Annan Planı’na da ‘hayır’ dediler. Bu nedenle federasyon politikasından vazgeçmeli ve iki devletliliği savunmalıyız”
İşte bu argümana yanıt vermek için kaleme sarılan bir kısım “barışçı”, işe Kıbrıslı Elenlerin Annan Planı’na “hayır” demekte ne kadar haklı olduğunu uzata uzata anlatmakla başlıyorlar.
Kıbrıslı Elenlere empati yapmak ve “hayır”ın nedenlerini anlamak görünümündeki argümanlar sinsilesi, bir noktadan sonra “hayır”ın haklılığını savunan ve hatta “iyi ki hayır demişler” dedirten bir kıvama ulaşıyor.
Bize bugün anlatılanlar iyice incelendiğinde, bunların referandumlar sırasında dönemin Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Papadopullos ve AKEL tarafından Kıbrıslı Elenlere yöneltilen propagandanın yirmi yıl sonraki bir tekrarı olduğu rahatlıkla görülebilir.
Söz konusu propaganda Papadopulos’un “devlet aldım toplum devretmem” sözünde özetlenen, Annan Planı’nın federal bir devlet öngörmesinden kaynaklı olarak reddedildiği tezini tekrarlıyor.
Yazılanlar, yazan kişiye bağlı olarak bir empati kıvamında net bir sonuca bağlanmadan da kalabiliyor veya hoyrat bir şekilde “hayır”ın haklılığına vurgu yaparak da bitebiliyor.
Ancak her halükârda, “hayır”ın nedenlerini anlayıp ortadan kaldırmayı değil, sonucu kabul edip ona göre hareket etmeyi koşullayan bir hava ile yazılıyor. Bu sonuç ise Kıbrıslı Elenler “federasyon istemez” olarak özetlenebilir!
***
Dikkatli okur fark etmiştir. “Federasyon politikasından vazgeçmeli ve iki devletliliği savunmalıyız” diyenlere yanıt vereceğim diye yürütülen kampanya, “federasyon politikasından vazgeçmeli ve Kıbrıs Cumhuriyeti’ne dönmeliyiz” noktasına varıyor.
Federasyonun yerine ne konulacağı ihtilaflı; bir taraf “iki devlet” diyor, diğer taraf “Kıbrıs Cumhuriyeti’ne dönüş” diyor.
Ama kuzeydeki “hayır”cılar ile güneydeki “hayırcılar” ve güneydeki “hayır”cıların kuzeydeki uzantıları; “federasyon politikasından vazgeçmeliyiz” konusunda hemfikirler. Nasıl empati ama! İnsanın bu uyum karşısında gözleri yaşarıyor.
İyice düşünüldüğünde bu kampanyanın içsel mekanizmasının yeni olmadığı görülecektir.
Bir Kıbrıslı Elen devletine dönüşmüş olan Kıbrıs Cumhuriyeti’ne “yama” olmamızı savunanlar, bir süreden beridir neredeyse tüm argümanlarını Türkiye’ye “rehin” olmanın Kıbrıslı Türk halkına vermekte olduğu zararlar üzerinden meşrulaştırmaktadırlar.
“Ne Yama ne Rehin” şeklindeki slogan artık “ya yama ya rehin” veya daha bilinen haliyle “Ya Kıbrıs Cumhuriyeti ya Türkiye Cumhuriyeti” şeklinde dillendiriliyor!
Bu bazen açıkça söyleniyor, bazen örtükçe ima ediliyor, bazen bilmeden tekrar ediliyor. İyice çarpıklaştığı bir örneği, TC Elçiliği önünde yapılan bir eylemin bildirisinde kullanılan “Türkiye’ye ne yama ne de rehin olacağız” ifadesinde gördüm!
Şaka gibi! “Ne Kıbrıs Cumhuriyeti’ne yama ne Türkiye’ye rehin” olarak ortaya çıkmış ve iki seçeneksizlik arasından federasyonu olumlayan slogan; sadece Türkiye’ye doğrultulmuş, içeriği tamamen değiştirilmiş ama biçimsel bir örtüşme süsüyle kitlelerden aldığı onay da çalınmış!
***
Annan Planı Referandumu’nda AKEL’in “hayır” kararı almasının nedeni, bir parti yetkilisi tarafından “evet kararı alsak kitlemiz uymayacaktı” şeklinde açıklanmıştı.
Gerçeğin tamamını değilse de bir kısmını barındıran bu izahat, örtük olarak bize şunu da söylüyordu: AKEL 1977’den 2004’e kadar kitlesine federasyonu anlatmak için hiçbir şey yapmamış, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni yaşatmayı savunanlarla polemiğe girmemişti!
Bugün Kıbrıslı Türk halkı içerisinde “federal, birleşik Kıbrıs” isteyen geniş kitleleri içten içe kemiren Kıbrıs milliyetçiliğine karşı, CTP’nin tutumu pek de AKEL’den farklı değil!
Federasyon fikri bir yandan “iki devletçiler” tarafından lanetlenirken, diğer yandan Kıbrıs milliyetçileri tarafından altı oyuluyor!
Ve CTP, emekle bağı koptuktan sonra kendisini “sol”a bağlayan tek değer olan federasyonu savunmak için kılını bile kıpırdatmıyor!
İki devletçiler Tayyip’in korumasında oldukları için ve Kıbrıs milliyetçileri de “her seçim ağlaya ağlaya oy verdiklerinden”; CTP federasyon karşıtlığının hiçbir rengi ile polemiğe girmiyor.
Bu kısa vadeli stratejinin uzun vadeli sonucu; olası bir çözüm süreci ve muhtemel bir referandumda, AKEL’in 2004 sendromu olabilir.
O gün geldiğinde federasyon istediğini sandığımız kitlenin Papadopulos’un argümanları ile “hayır” dediğini, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuzeyde örgtülediği bir “hayır” kampanyasının parçası olduğunu görebiliriz.
Bunu istemeyen herkesin, günü sonunda dönüp dolaşıp Denktaş ile aynı noktaya varan Kıbrıs milliyetçiliğine karşı, Bağımsızlık Yolu tarafından yürütülen polemiğe katılması, federasyon çizgisinden sapan her görüşe karşı acımasızca yanıt üretmesi gerekiyor.
Gezi Direnişi’nde popüler olan ve CTP’nin de sonradan kullanmayı pek sevdiği çağrıyı, olması gereken hali ile söylersek “Federasyon İsteyen, Hücuma Gelsin!”