InstagramKöşe Yazarlarımız

Siyaset Yapıyorsunuz!




Altına imza koyduğu uluslararası antlaşmalara aykırı olarak Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenlik alanının yüzde 37’sini fetheden Türk ordusunun egemenliğinde, nüfusu değiştirilmiş, polisi, askeri, itfaiyesi, Merkez Bankası Ankara’ya bağlı, eğitim sistemi Türkiye’ye uyarlanmış, seçimleri göstermelik, Türk Lirası kullanmak zorunda bırakılmış, tüm yönetim kademelerinde Türkiyeli asker/sivil bürokratların yer aldığı kuzey Kıbrıs, Türkiye tarafından sözde devlet olarak tanınan, Türkiye’nin bir alt yönetimidir.

Alt yönetimin başındaki işbirlikçi, kukla yöneticiler ancak Türkiye’nin onayı ile seçilip koltuğa oturtulurlar.

Kendilerine çizilen kırmızı çizgilerin dışına çıkıp, adanın birleşmesini, Kıbrıslı Rumlar ve Türklerin ortak yaşam sürmesini, Türk Lirası yerine Euro kullanmayı, sivilleşmeyi, demokratikleşmeyi, insan haklarına saygıyı, kendi kendini yönetmeyi, Kıbrıslı Türklerin adanın kuzeyine nüfus taşınarak azınlığa düşürülmemesini, Kıbrıslı Türklerin siyasal iradelerine saygı duyulmasını, laik-demokratik-parasız eğitim sistemini, emeğin sömürülmemesini, emeğin örgütlenmesini ve barış içinde toprağı bütün bağımsız Kıbrıs’ı savunanlara bu sistem içinde yer yoktur.

Bunları talep edenler, “marjinal, vatan haini, Rumcu” diye yaftalanıp, rejimin kontrolundaki medya grupları başta olmak üzere rejimin, karalama ve çamur atma kampanyalarının hedefi olurlar.

Rejimin kırmızı çizgilerle belirlediği alan sadece bireylerle sınırlı olmayıp, siyasi partiler, sendikalar, dernekler ve örgütlerin tümünü kapsamaktadır.

Bu oluşumların bir kısmı rejim tarafından kurdurulan naylon örgütler olup, rejim bunları tepe tepe kullanmaktadır.

Öte yandan Kıbrıs Türk toplumunun tarihsel süreçte oluşturduğu örgütlenmelerinin rejime muhalif olanlarının devşirilmesi için her yönüyle sistematik girişimler her zaman var olmuştur.

Örgütlerin izlediği siyasette birdenbire farklılaşması “kukla hükümete muhalif olma fakat rejime tek laf etmeme” bu stratejinin temelini oluşturmaktadır.

İçi boş basın açıklamaları ile bu mafya düzenini dayatan Türkiye’ye tek laf etmeden sponsorlu haberlerle göz boyayanlar, yandaş medyada bol bol yer alarak rejimi gizleme görevlerini başarıyla yerine getirmektedirler.

Adamızın kuzeyini normal bir ülkeymiş gibi kabul eden, bu örgüt yöneticileri aldıkları talimatlarla rejimi eleştirenleri “siyaset yapmakla” suçlamaktadırlar.

Siyaset yapmanın kötü bir şey olduğu onlara rejim tarafından ezberletildiği için “ekmeğe zam gelmesinin bile” siyaset olduğunun farkında bile değillerdir.

Siyaset yapmanın sadece rejimin kontrolündeki siyasi partilerin tekelinde olduğunu düşünmektedirler.

Rejimin şefkatli kollarında, suya sabuna dokunmadan yapılan açıklamalarla, rejimin takdirini alanların gelebileceği en üst nokta bu çarpık düzenin maddi manevi imkanlardan yararlanan birer kukla olmaktır.

Kıbrıs Türk tarihi bu iş birlikçi kuklalarla doludur.

Toplumsal mücadelenin lafta kaldığı günlerden geçmekteyiz. Toplum adına mücadele ettiğini söyleyenlerin, bu yaratılan mafya düzenini kuran Türkiye’ye tek laf etmeyip, susmaları güveni ve dayanışmayı ortadan kaldırmıştır.

İki ayrı devlet” talebi ile Türkiye meclisinde alınan kararı protesto etmek amacıyla TC Elçiliği önünde bir açıklama yapmaktan hiçbir gerekçe göstermeden kaçan veya Türkiye’nin burada dayattıklarına ses çıkarmayanların toplumsal mücadele vermesini beklemek hayaldir.









Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu